Hasan Karakaya
Yarın da “özgür” yaşamak istiyorsan, dünkü “buyruk ve kuyruk”ları unutma
Hani; “Hafıza-i beşer, nisyan ile malûldür” diye bir sözümüz vardır ya; insanı en güzel anlatan sözlerden biridir...
Eğer, Cenab-ı Allah; insana “unutmak” gibi bir özellik vermeseydi, herhalde “hayat çekilmez” olur, “zindan”a dönerdi!..
Düşünebiliyor musunuz;
Bir “felâket” yaşamış, “acı içinde kıvranmış” ve demişsiniz ki; “Bundan sonra yaşayamam... Bu acı beni öldürür!”
Ama, aradan günler geçip de “acının sıcaklığı” azalmaya başlayınca, yavaş yavaş unutur insanoğlu!..
Acı, gittikçe hafifler!..
Öyle ya;
“Hayat devam ediyor!”
ARŞİVLER UNUTMUYOR!
Ne var ki;
İnsanoğlu “unutsa” da, “arşiv”ler unutmuyor!.. Her söz kayıt altında, her iş “yazılı veya görüntülü” olarak kayıtlarda!..
Dolayısıyla;
“Dün yaşadıklarını, yarın yeniden yaşamak istemeyen” insanlar, “hafıza”larının bir yerlerinde “arşivlenmiş” olayları yeniden “hatırlamalı” ve “yeni bir felâket” yaşamamalıdır!..
Dünden “ders” almalı ki,
Tarih “tekerrür” etmesin!..
Bunu derken, şunu düşünüyorum:
Daha “dün” diyebileceğimiz yakın tarihte, bizim gündemimizde ne vardı?..
Mesela “başörtüsü” vardı!..
l Başörtülü öğrenciler, bırakın herhangi bir okulda okumayı; İmam Hatip liseleri ve ilâhiyat fakültelerinde bile “başörtüleri” ile okuyamıyordu!..
Bugün ise;
Bırakın “okul”ları, başörtüsü “kamu kurumları”nda bile serbest!..
Merve Kavakçı örneğinde olduğu gibi; başörtüsü, Bülent Ecevit’in deyimiyle, “devlete meydan okuma sembolü” olarak görülüp, “haddinin bildirilmesi” istenirken, bugün Meclis’te “6 tane başörtülü milletvekili” var!..
l Dün, “İHL mezunu” öğrencilere “katsayı zulmü” uygulanıp, “üniversite”lerde okumaları engellenirken, bugün onlar, diğer liselerle “eşit şartlarda” yarışıyor!..
l Dün, gözlerimiz “ayda bir toplanan MGK’ya” çevrilip, nasıl bir “irticayla mücadele” kararı alacaklarını merak ederken, bugün 2 ayda bir toplanan MGK’yı takip eden yok!..
l Dün, “Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları”nın isimlerini “ezbere” bilirken, bugün komutanların isimlerini “gazetecilere” sorsanız, onlar bile bilemez!..
l Dün, “Sarı Levent” adlı generalin ismini duyduğunda; “Güneydoğu’daki hamile kadınlar, bebeklerini düşürürlerdi”, bugün ise, “ordu-millet kaynaşması” yaşanıyor!..
l Dün, sokaklar ve hatta “E-5 yolu”nun kenarı bile “çöp dağları” ile dolu, “musluk”lardan “çamur ve yosun” akıyor, “su şırıltısı” yerine “tıss” sesleri geliyordu!.. “Hava kirliliği” o boyutlara ulaşmıştı ki, insanlar “maske”lerle çıkıyordu sokaklara... Bugün ise, “su” da temiz, “hava” da!..
l Dün, ömrümüz “kuyruk”lar ve “buyruk”larla geçiyordu... Ülkeyi yönetenler, “höt-zöt” diyor, sesimizi kısıyorlardı... “Hastane”lerde kuyruğa giriyor, “banka önleri”nde saatlerce kuyrukta bekliyorduk... “Benzin” için kuyruk, “gaz” için kuyruk, “tüp” için kuyruk, “ilaç” için, “margarin” için kuyruğa giriyorduk!..
Bugün “kuyruk”lar da yok,
“Höt-zöt” diyen “buyruk”lar da!..
EKONOMİ VE YOLSUZLUK!
Listeyi uzatmak mümkün... Ama, o yılların özü ve özeti şuydu:
“Zam, zulüm, işkence!”
O günleri unuttuk...
l Bugün, bazı Türkiye düşmanları “yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet”ten dem vuruyor ya, bizler “batan bankaları ve milletin sırtına yüklenen 50-60 milyar dolar zararları” da unuttuk!..
l Ve yine; 30 Ocak 2001 tarihli gazetelerde yer alan “Yolsuzlukta dördüncüyüz!” başlıklı haberleri de unuttuk...
O haberlerde deniliyordu ki;
“Türkiye, yolsuzlukların ekonomiye verdiği zarar sıralamasında, 35 ülke içinde; Çin, Rusya ve Endonezya’nın ardından dördüncü oldu!”
Sadece bunları mı;
l “Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu SSK’nın maaş ödeyemez durumlara düştüğünü!.. 1999 depreminde dünyadan gelen parasal yardımların memur maaşlarını ödemede kullanıldığını!.. Türkiye’nin75 Cent’e muhtaç hâle geldiğini!.. IMF’den 500 milyon dolar kredi alabilmek için, IMF’nin kapısı önüne, yatak-yorgan serip günlerce beklediğimizi” de unuttuk!..
MAAŞLARDA DÜN-BUGÜN!
l Muhalefet partilerinin seçim öncesi “bol keseden vaatler” savurup; “Herkese iki anahtar!.. Onlar 1 veriyorsa, 5 vereceğim!” dediğini, ama “iktidar”a gelince, elimizdeki tek anahtarı da kaybettiğimizi, dahası; konulan “ek vergi”lerle belimizin iyice büküldüğünü de unuttuk!..
Bir “okurum”un hatırlattığı gibi;
l Asgari ücret, 13 yıl önce “100-110 dolar arasında” idi ve “alım gücü de, hayli düşük”tü...
Şimdi ise, asgari ücret “350 dolar!”
l 13 yıl önce;
“Memur maaşı 300-350 dolar”dı... Şimdi ise, “800-900 dolar” civarında!..
l 13 yıl önce, “enflasyon” oranı “yüzde 150-160” civarındaydı... Merhum Erbakan, bunu “yüzde 75’lere” düşürdüğü için seviniyorduk... Bugün ise, enflasyon “yüzde 8-9”larda ama; “Paralelci gazeteler ve tetikçileri” diyorlar ki;
“Enflasyon aynı yolda!..”
“Enflasyon ezdi geçti!”
Dünü unutursak;
“Paralel İhanet Çetesi”nin yürüttüğü “Algı operasyonları”na elbette aldanır, savurdukları “palavra”ları elbette “gerçek” sanırız!..
Lâfı uzatmayalım...
Bugün, hem “nisyan” halindeyiz,
Hem de “isyan” halinde!..
Dünü unuttuk...
“Türkiye’nin nereden nereye geldiğini” de unuttuk, sahip olduğumuz “özgürlük”leri ve “insan hakları”nı da!..
BUGÜNLERİ DE ARARIZ!
“Nisyan”a eyvallah da,
“İsyan”lara ne diyelim?..
Tamam; “asgari ücret 950 lira”dır ve “az”dır... “Emekli maaşı” da “az”dır ve elbette artmasını isteriz... Öyle sanıyorum ki; seçimden sonra bu meseleye el atılacak; “asgari ücret, emekli maaşı ve taşeron işçiler” konusunda yeni düzenlemeler yapılacaktır.
Ne var ki; muhalefet “uçuk vaatler”de bulunuyor diye, onların kuyruğuna takılmak ne kadar doğrudur?..
Söyleyin Allah aşkına;
“Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan da olacağımızı” hiç mi düşünmüyoruz?..
Bugün cebimize “para” gireceğinin hâyâlini yaşıyoruz da, yarın gönlümüzde “yara”lar açılacağını, “13 yılda kazandığımız hak ve özgürlükleri kaybedeceğimizi, bugünleri de arayacağımızı” hiç mi düşünmüyoruz?..
“Çıkmaz ayın 15’inde, kırmızı kar yağdığı zaman” belki “paramız” olacak ama “gidecek hak ve özgürlüklerimizi” ne yapacağız?..
Onları, “para” ile satın alabilir miyiz?..
Tamam; “vergilere konulan zam yüzde 10-11” iken, memurun maaşına “yüzde 3”, emeklinin maaşına “yüzde 2-3” zam yapılması, hiç de adil değildir ve mutlaka artırılmalıdır ama, “hak ev özgürlüklere kavuşmak” için “isyan” etmesi gereken bir Müslüman’a; “daha fazla para” için isyan etmek yakışır mı?..
Bugün “özgürce” yaşıyorsak ve “taleplerimizin çoğu karşılandı” ise, “şükretmeli” değil miyiz?..
VERDİĞİN OY NEREYE GİDECEK?
Doğrudur;
“Üzgün” olanlar vardır, “kararsız” olanlar, “kırgın” olanlar vardır... Hatta ve hatta, “ilgisizlik”ten dolayı “küskün” ve “dargın” olanlar da vardır... Peki, bunu ifade etmenin yolu, “CHP’ye, MHP’ye veya HDP’ye oy vermek” midir?..
Hadi, “AK Parti’yi cezalandırmak” için, gittin HDP’ye oy verdin!.. Peki, HDP’ye vereceğin oy “kime” gidecek?..
l Hele söyle, vereceğin oy; “homoseksüel”lere, “lezbiyen”lere ve “Zerdüşt PKK uzantısı dinsiz teröristler”e gitmeyecek mi?..
l “CHP’ye” vereceğin oy ile, yeniden “28 Şubat karanlığı”na döneceğimizi, CHP’nin getireceği “1+8+4 eğitim sistemi” ile, “İmam-Hatip’lerin orta kısımlarının yeniden kapanacağını” bilmiyor musun?..
MHP’ye gelince...
“Ürkek-Erkek meselesi”ni unutma!..
“Sosyal tesislere köpekler ve başörtülüler giremez” talimatını da unutma!..
DÜNÜ SAKIN UNUTMA!
Yine başa dönelim...
Evet; “hafıza-i beşer, nisyan ile malûldür” ve insanoğlu unutur!..
Ama, “arşiv”ler unutmaz!..
Ben de, “arşiv”lerden çıkardığım söylem ve eylemleri hatırlattım sizlere...
Hiç olmazsa, “7 Haziran” günü sandık başına gittiğinizde bunları unutmayın!..
Yine unutmayın ki;
“Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan da olabilirsiniz!”
“Dünü unutma” ey halkım!..
Dünü unutursan,
Yarının hiç olmaz!..
**************************************************************************
“Yontma Taş Devri”nden... “Cilalı Demirtaş Devri”ne!
Açık söyleyeyim... Ben, “tarih kitapları”nda yazıldığı gibi, insanlığın “Yontma Taş Devri veya Cilalı Taş Devri” yaşadığına asla inanmam... Zira, “ilk insan, ilk Peygamber Hz. Adem (a.s)’e her şeyin öğretildiğine” iman ederim. Ama, “yalancıların tarihi”ne bakacak olursak; insanoğlu, “Yontma Taş Devri”ni yaşamış!.. Bunu “doğru” kabul edersek, bugün de, pekalâ “Cilalı Demirtaş Devri”ni yaşadığımızı söyleyebiliriz!..
Çünkü Selahattin Demirtaş, Beyaz Türkler’in oturduğu Nişantaşı ve Cihargir’in “cici çocuğu”dur, “Selocan”ıdır, “yeni popstarı”dır!.. Düne kadar; “En iyi Kürt, ölü Kürt’tür” diyen “Beyaz Türk”ler; bugün öyle bir “Demirtaş güzellemesi” ve öyle bir “yıkama, yağlama, cilalama” yapıyor ki; Türkiye’nin bir kısmı “Cilalı Demirtaş Devri” yaşıyor!..
Logosunun kenarında “Türkiye Türklerindir” yazan, bir zamanlar “Kürt Ahmet Kaya” için “Vay Şerefsiz” başlıkları atan Hürriyet, bugün “Beyaz Türk Demirtaş” için “cilalama kampanyası” yürütüyor.
Demirtaş, “Aydın Doğan gazeteleri ve televizyonları”nın baştacı!.. Sürekli ekranlarda, sürekli manşetlerde!..
“52 Kürt’ün katiline barış mesajı verdirmeler!.. Güneydoğu’da hayatları çalan bir adama, ekranda saz çaldırmalar” filan derken; tam bir “Cilalı Demirtaş Devri” yaşatıyorlar Beyaz Türkler’e!..
Peki, sebep ne?.. Sebep, Türkiye’yi “Uzay Çağı”na taşımak isteyen Tayyip Erdoğan’ı yıpratmak ve Türkiye’yi yeniden “Buyruk-Kuyruk Çağı”na geri döndürmek!..
Ama sandığa “taş” değil, “oy” atılacak!..
yeniakit