Selâhaddin Çakırgil
‘Yemen Faciası’na kör ve sağır olmak mı? Ve, mes’elenin özü ne?
Korkunç bir fakirlik ve geri kalmışlığın pençesindeki Yemen ülkesinde yıllardır korkunç bir savaş yaşanıyor.. Bu savaş önce Yemen’deki aşiretler arası bir savaş durumundayken.. Bugün Yemen’deki korkunç boğuşmanın iki aslî tarafı var; birisi İran, diğer Suûdî rejimi.. Ve bölgenin İslam’ın bu iki uç yorumunun temsilcileri birbirlerini Müslüman bile saymıyorlar ve belki de ileride kapışacakları bir savaş için, Yemen’i ısınma ve güç denemesi olarak kullanıyorlar. Halkın üçte biri şia tarihinde -bugün İran’da hâkim olan 12 İmam Mezhebi’ni değil- ‘5. İmam olarak Zeyd’i İmam bilen ve Zeydîlik’i kabul edenlerin oluşturduğu mezhebi akım, halkın ancak yüzde 35 kadarını teşkil ettiği halde, birbirine kabile bağlarıyla da tutkun bir kesim olduklarından daha güçlü konumdalar.. Zeydîlik, Ehl-i Sünnet akımına en yakın şia grubu olarak bilinmektedir. Ve Yemen’in en büyük aşireti olan Husî kabilesi de iktidarı hep elinde tutmaktadır. 1961’e kadar, Hükûmet sistemine İmâmet ve başta bulunan zâta da İmam deniliyordu. 1961 yılında Nâsırcı cereyanların etkisiyle, İmam Yahyâ liderliğindeki Zeydî iktidar devrildikten sonra deriiin iç karışıklıklara dûçar olan Yemen ülkesi, sonunda Güney ve Kuzey olmak üzere iki bölündü. Güney’in başkenti Aden ve buradaki hükûmet marksist idi; Kuzey’in başkenti ise, San’a idi ve kapitalist Batı dünyasıyla ahenkli bir siyaset izliyordu. Ve bu ikisi arasında yıllar süren kanlı savaşlar sonunda, 90’lı yılların ortasında, Kuzey’deki Ali Abdullah Salih liderliğindeki hükûmet, Güney Yemen’i yendi ve ülkeyi birleştirdi. Yıllarca Güney Yemen’i destekleyen İran ile Salih rejimi arasında bir soğukluk zâten vardı. Ali Abdullah Salih de Zeydî mezhebinden ve Hûsi kabilesinden idi. Ama, bu büyük kabile içinde Salih’e karşı da bir muhalefet başladı ve Husî kabilesi bölündü ve aralarında yıllarca savaşlar oldu. Bu arada, Husî güçlerinin lideri İran’dan destek almakla kalmadı ve Husî’lerin de artık (İran rejiminin tek gerçek İslam dediği) 12 İmam Mezhebi’ne geçtiğini ve hareketlerinin adını da ‘Ensarullah’ olarak ilân etti.. İran Lideri Khameneî’nin dışsiyaset başdanışmanı Ali Ekber Velâyetî de, ‘Bizim için Lübnan’da Hizbullab ne ise, Yemen’de de Ensarullah odur.. ‘ diyerek, aralarındaki bağı resmen ortaya koydu. Ve, 2011’de bir çok arab ülkesinde meydana gelen ve ‘Arab Baharı’ denilen ‘halk patlamaları’ sonunda, Ensarullah güçleri başkent San’a’yı kuşattılar, Salih’in sarayını bombaladılar ve Salih ağır yaralı olarak aylarca Suûd’da tedavi gördü ve sonra Yemen’e döndüyse de, mücadeleler hızlanınca.. 34 yıllık iktidarını Yardımcısı Mansur Hâdi’ye bıraktı.. Mansur da Suûd rejimiyle işbirliğini sürdürürken, Ensarullah şaşırtıcı bir taktik kullanarak Salih’le barıştı. Ama sonunda yeniden birbirlerine düştüler ve geçen sene Salih, Ensarullah güçlerince öldürüldü. *** Suûd rejimi, kendisini güneyinden kuşatan aslî gücün İran olduğunu düşündüğünden ve gördüğünden, Ensarullah güçlerine karşı çetin saldırılar tertipliyor ve Ensarullah güçleri de İran’dan aldığı düşünülen 700-800 km. menzilli füzeleri Suûd üzerine fırlatıyor, ama bunlar da Amerika’nın verdiği sistemlerle havada vuruluyor ve Suûd rejimi de karşı saldırılarını şiddetlendiriyor. Tabiî, bu arada İran ve Suûdî, iki taraf da birbirlerini haritadan silmekle tehdid ediyor. Bu savaşın pençesinde ise, Yemenli sivil halktan onbinler açlık ve ilaçsızlıktan eriyor. Şimdi bu insanî facianın suçu, İran tarafından Suûd’un üzerine atılıyor.. Suûd’un iddialarına ise, Müslüman toplumlar nezdinde hiç itibarı olmadığından, kimse kulak asmıyor ve nice Müslümanlar, iki tarafı da pis bir deyneğe dokunmayıp, taraf tutmadan hallerine ağlıyorlar. Stargazete