Hakan Albayrak
Yeni Ankaranın mimarlarına selam olsun!
Bu milleti onyıllar boyunca Batı kamçısıyla dövenler, bu millete karşı onyıllar boyunca emperyalistlerle iş tutanlar, bu milletin menfaatlerini ve haysiyetini onyıllar boyunca Amerika Birleşik Devletleri'ne / NATO'ya peşkeş çekenler, zaten bu milletle dalaşmak için kurdukları çalışma grubunun ismine de "BATI" diyerek menfaatlerini müstevlilerin menfaatleriyle birleştirdiklerini en ufak bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde faş edenler, şu son birkaç yıldır, faşist meşrepli solcularla el ele, "kuva-yı milliyecilik" ve "ulusalcılık" oynuyorlar.
Pentagon, CIA, MOSSAD ve NATO'nun fitne-fesat merkezlerinde yetiştirilerek başımıza musallat edilen casuslar ve onların meclis, medya, sivil toplum kuruluşları ve yüksek bürokrasinin bütün 'cephe'lerindeki sözde sosyalist yahut sözde milliyetçi uzantıları, "Amerikancı hükümet"e karşı ulusal bir duruluş sergilediklerini iddia ediyorlar.
Güya vatan satılıyor da onlar kurtaracak vatanı.
Gelin görün ki, Amerikan faşizminin/emperyalizminin çağımızdaki en fanatik ideologlarından Michael Rubin, AK Parti hükümetini yerin dibine batırırken bu "kuva-yı milliyeci"/"ulusalcı" zevatı göklere çıkarıyor (Genelkurmay da bu adamı Ankara'ya davet ediyor!!!).
ABD'nin hedefindeki İran'a ısrarla sahip çıkan, Suriye yönetimiyle can-ciğer kuzu sarması olan, HAMAS'la gizli-açık diyaloglar geliştiren, ABD Başkanı Bush'un şiddetli muhalefet şerhine rağmen Irak Başbakanı Nuri Maliki'yi baştacı eden AK Parti hükümetinin Michael Rubin'i çileden çıkarmasında anormal bir şey yok da, ABD'nin menfaatlerine hizmet ettiği gerekçesiyle AK Parti iktidarının askeri darbe -yahut başka türden bir bürokratik darbe- yoluyla alaşağı edilmesini savunan "kuva-yı milliyeci"/"ulusalcı" kanaat önderlerinin Michael Rubin tarafından isim isim anılarak övülmesi çok acayip değil mi?
Aslında değil.
Hiç değil.
Zira "kuva-yı milliyeci"/"ulusalcı" zevatın tamamına yakını din düşmanıdır, savundukları darbe de din düşmanı bir darbedir ve din düşmanlığının hüküm sürdüğü (yani din düşmanı idareyle dindar halkın birbirine diş bilediği) bir Türkiye ister istemez emperyalizmin ağındaki bir Türkiye olacaktır.
Müslümanlığı bastırılan bir Türkiye'nin Asya ve Afrika'da kendi başına ve kendi adına mevzi kazanması (yahut şu son yıllarda kazandığı mevzileri koruyup genişletmesi) mümkün olamayacağına göre, Türkiye ister istemez emperyalistlerin taşeronluğunu yapacaktır.
Geçmişte böyle oldu, gelecekte de böyle olması isteniyor.
Michael Rubin gibi Amerikan faşistleri istiyor böyle olmasını.
Emin olun, Başbakan Erdoğan'ın kankası pozlarındaki ABD Başkanı Bush da istiyor.
Pentagon da istiyor, CIA de istiyor.
Millet çoğunluğunun iradesine, Meclis'e, demokratik sisteme yönelik müdahalelerin 'resmi' gerekçeleri ne olursa olsun, bu müdahaleler kesinlikle "Türkiye'nin bir Amerikan uşağı olarak muhafazası" projesine hizmet ediyor... Anti-Amerikan/anti-emperyalist bir söylemle darbe çığırtkanlığı yapan "ulusalcı" takım, Michael Rubin'lere çalışıyor"
Devletin içinde, bu ihanetin önüne geçmeye çalışan ve Türkiye'yi şu müzmin devlet-millet çatışması hastalığından kurtarmaya azmeden kadroların olduğunu öteden beri duyuyorduk (bilhassa Tamer Korkmaz'dan).
Dünkü gelişmeler bu kadroların varlığını -bir kere daha- doğrulamış oldu.
"Yeni Ankara"nın mimarlarına selam olsun!
O Ankara er veya geç payidar olacaktır inşaallah.