Abdurrahman Dilipak
Yeniden düşünmek gerek!
Bugün başka şeylerden söz etmek istiyorum. Muharrem ayındayız. Kerbela’yı hatırlayalım ve yeni Kerbelalar yaşanmaması için dikkat edelim.
Ey iman edenler iman ediniz. Hiç kimseyi İlah ve Rab edinmeyin. Şeytan sizi Allah ile Kur’an’la aldatmasın. Hz. Ali’yi şehid edenler, akıllarınca Kur’an-ı Kerim’den delil de getirmişlerdi. Aklınızı kiraya vermeyin, bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin. Mezheplerinizi din edinmeyin.. Tefrikaya düşmeyelim. “Kulaktan dolma bilgiler”le din öğrenilmez. Yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder. Dinde tartışmaya girmeyelim. Sonra rüzgarımız kesilir.. Müslümanların işleri aralarında istişare ve şûra iledir.. Aklınız kadar iman eder, aklınız kadar amel işlersiniz. Dininiz aklınızdan daha fazla olamaz. Çünkü insan bilmediği şeye iman edemez. Zira Kur’an bize “bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin” der.. İşi ehline vereceğiz. Haklıdan yana olacağız, yaşadığımız zamana ve mekana şahidlik edeceğiz. Haksızlıklar karşısında susanlardan olmayacağız..
Unutmayın bir anlık tefekkür, bin yıllık nafile ibadetten daha hayırlıdır..
Sizi Allah’a, Resulüne ve kitaba çağıranların sesine kulak verin, kendi cemaatine, kendi yorumuna, kendi zikir ve sohbetine çağıranlar konusunda ihtiyad edin. Muhkemleri bırakıp, müteşabihleri tartışıp kendi yorumunu hakikatin tâ kendisi olarak görerek, diğerlerini dışlayanlara itibar etmeyin.. Hanefi fıkhında, Ebu Hanife’ye iki talebesi aynı konuda itiraz ederse, usul olarak İmameyn’e uyulur. İmamı Azam da, kendi üvey babası ve hocası olan İmam-ı Caferi Sadık’a itiraz ederek kendi mektebini kurdu. Halife ile ihtilafa düştü ve halife tarafından zindanda işkence sonucu şehid edildi..
Peygamberin işaret ettiği yöne/yere bakmak yerine, Peygamberin yüzüne, gözüne, eline, parmağına hayranlık duyarak övgüler dizenler, onun tarafından kurtarılmayı bekleyenlere bir çift sözüm var.. Bırakın bunları, Peygamberin işaret ettiği yöne bakın.. Kurtuluşa erenler, o yönde ilerleyenler olacak.. Peygamberler kurtarıcı değiller, Onlar akıl sahiplerini, zulüm yapmaktan korkanları kurtuluşa, Allah’a, O’nun kitabına çağırırlar.
Hacılar-hocalar kurtarıcı değildir. Hidayet onların elinde değil. Kalplerden geçeni yalnız Allah bilir.. Kadere, rızga ve ecele hükmeden tek irade Allah’ın iradesidir..
Hz. İbrahim’in oğlu İshak AS’ın iki oğlu vardır. İkizdiler. Esav ve Hz. Yakup. Esav Hz. Yakub’u öldürmek için peşine düşmüştü. Babası onu dayısının yanına göndererek Esav’ın elinden kurtardı. Hz. Yakub’un 13 çocuğundan 11’i kardeşleri Yusuf’u kuyuya attılar. Hz. Osman’ı öldürmeye gelenlerin başına Hz. Ebubekir’in oğlu vardı. Hz. İbrahim’in babası, Hz. Nuh’un oğlu, Hz. Lut’un karısı iman etmedi. Ama Firavun’un karısı bizim annemiz.. Bunlara ahirette komşu olmayı hayal edip, dua edenleri, bunlardan üstün görebilir misiniz? Hangi ermiş Hz. Hacer’den önce gelir. Hani o Safa ile Merve arasında Peygamberlerin, alimlerin, dervişlerin ayak izinde koştuğu kadından söz ediyorum. Haacer annemizden. Hani şu Firavun’un sarayından Sare annemize hediye edilen köle kadından!
Eba Müslim Horasani diyor ki; “Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşmanları asla dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dostlar zamanla düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.”
Kafir, münafık, müşrik, cahil, fasık ve zalimleri “veli” edinmeyeceğiz..
Birçok kişi kardeşlerini ihmal ederken, başkalarına daha fazla ilgi gösteriyor.. Yapmayın!
Kimileri, İslam’dan uzaklaşanları İslam dairesine çekmek için çalışmak yerine, kendileri gibi düşünmeyenleri tekfir noktasına kadar gidip mahkûm ederken, onları kendi lider, örgüt ve şeyhlerine kazanmak adına dini konularda sonu gelmez tartışmalara giriyorlar..
Dinde tartışmayacağız.. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati bize öbür dünyada gösterilecek.
İşi ehline vereceğiz. Ehliyet ve liyakat imandan önce gelecek.. Bunu başarabilecek miyiz? Torpil ve rüşvete kapı aralamayacağız. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız..
Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Bunu görelim. Kurtarıcı yok. Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır. Sadece başımızdakileri değiştirerek kurtuluşa eremeyiz.. Aslolan kendimizi değiştirmektir. İki günü birbirine eş olmayan bir tekamül disiplini içinde olmamız gerek..
Hepimiz önce kendimize, kendi içimize bakacağız.. Önce nefsimize, ailemize, sonra işimize.. Cemiyetimiz, vakfımız, partimize.. Başkasına akıl ve öğüt vermek kolay.
Kimse kendi içindekinden, yanındakinden, çevresindekilerden başlamıyor temizliğe. Kendi saflarına sızanları hatırlatırsanız kurumsal bir “milliyetçilik” duygusu ile hareket ediyor..
Şeytan tatile çıkmayacak. Şeytan fazla mesai yapıyor sanki bugünlerde.. Şeytanın sızamayacağı bir yer yok.. Sızdıkları yerde de ifsatlarını sürdüreceklerdir.. Şeytan Peygamberlerin, sahabelerin eşlerinden ve çocuklarından bile vazgeçmedi ve onlardan bazılarını da kandırdı.. Kimse kendinden ya da başkalarının nefsine karşı dikkatli olmalı.
Allah bizleri muhafaza etsin. Uyanık olalım ve bilelim ki, Allah cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmez. Selâm ve dua ile.
yeniakit