Nureddin Şirin
Yüksekova Olayı, Umut-Der ve Provokasyon
Bu gelişmelerle ilgili haberi velfecr"e aktardığımızdan dolayı bize tepki gösteren bazı kişiler ve dostlar, bizi büyük bir vebalin altına girmekle, oynanmak istenen bir oyuna alet olup bundan sonra ortaya çıkabilecek daha vahim hadiselerin sorumlusu olmakla suçladılar.
Yukarıda belirttiğimiz bu suçlamaların yanı sıra ortada büyük bir provokasyon olduğunu ve bu provokasyona gelerek bir takım güçlerin ekmeğine yağ sürdüğümüzü ileri süren bazı dostlara ilk sözümüz şu olacaktır:
DTP yöneticilerinin meşru düzlemde Kürd sorununa ilişkin taleplerini, eleştirilerini ve tepkilerini dile getirdiklerinde onların ideolojik yapılarına bakmaksızın, hakkımızda "PKK"lı olma" suçlamalarına aldırış etmeksizin onları desteklemekten kaçınmadık. Çünkü ortada dağ gibi bir "Kürt sorunu" vardır ve bu sorunu görmezden gelmek de bir "insanlık suçu"dur...
Nitekim daha önceki yazdığımız yazılarda bu tavrımızı çekinmeden ortaya koyduğumuz gibi, ırkçı resmi ideoloji temelinde Kürt halkına yönelik yıllar boyu sürdürülen inkar ve asimilasyon politikalarına gücümüz yettiğince karşı çıkarak yargı organları karşısında "kürtçülük yapmak" gibi suçlamalarla cezai müeyyidelerle de karşılaştık.
Bizim inancımız ve misyonumuz yeryüzünün tüm halkları gibi Kürt halkının da tüm haklara sahip olmasını savunmayı gerektiriyor. Bunu insani ve İslami bir görev biliyor, bu sorumluluğumuzu yerine getirmek için de kınayıcıların kınamalarına; baskı, tehdit ve şantajlara aldırış etmeksizin tavır ve yaklaşımlarımızı ortaya koyuyoruz.
Bizler 30 yıldır Kürt soruna eğilmeye, bu yönde muhalif tavrımızı ortaya koymaya, hakaretlere, yalnızlaştırmalara, dövülmelere vs. boyun eğmeksizin kürtlerin mazlumiyetini dillendirmeye; Kürt sorununu pragmatik amaçlara konu edinmelerin, mevsimlik muhalefetlerin aksine zorlu zamanlarda bu duyarlılığımızı sergilemeye çalıştık.
Bizi bilenler, tanıyanlar bilirler, "dün dündür, bugün bugündür" diyenlerden değiliz; dün savunduklarımızı unutanlardan, mevsime göre renk ve kimlik değiştirenlerden değiliz. Olmayacağız da"
Ancak son zamanlarda sıkça tekrarlandığına tanık olduğumuz üzere, elinde "kürt sorunu" kartını taşıyan DTP"lilerin İslami değerlere yönelik aşağılayıcı ve saldırgan bir dil kullanmaları ve DTP"li bazı grupların Mustazaf-Der gibi İslami kurumlara yönelik kışkırtıcı ve düşmanca saldırılar düzenlemeleri, ne göz ardı edilebilir, ne küçümsenebilir ne de tepkisiz kalınabilir eylemlerdir.
1990"lı yıllarda kürt sorunun en yoğun gündemleştiği dönemde, Yeni Gündem gazetesinde yazan Musa Anter"in Hz. Peygamber (s.a.v)"i tahkir eden bir yazısı yayınlandığında, İstanbul"da görüştüğümüz Mehdi Zana, Musa Anter"i dini değerler ve inançlar karşısında "sekter" olmakla suçlamıştı.
O zamanlarda Müslümanlara yönelik PKK saldırıları sürdüğü halde, yine de Kürt sorununa gözlerimizi kapamamış, ancak Kürt ulusal hareketi içindeki İslam karşıtlarına tavrımızı ortaya koymuştuk. Fakat zaman geçti gördük ki, inançlar ve dini değerlere karşı Musa Anter"i "sekter" olmakla suçlayan Mehdi Zana"nın kendisi İslami değerlere karşı küstah ifadeler kullamaya başladı. Aynı şekilde, mecliste Kürtçe yemin tartışmalarıyla gündeme gelen Leyla Zana"yı o günlerde desteklerken bugün Leyla Zana"nın kendisi İslami değerlere yönelik tavır almaya başladı.
"Kürdistan Dindarlar Birliği" gibi yapılanmalar oluşturarak, bazı şahsiyetleri "din alimi" olarak ortaya sürüp PKK hareketinin İslam ile güçlü bağlarının olduğunu göstermeye çalışanların bugün o "din alimleri"ni aforoz ve tasfiye ettiğini gördük. Yine aynı şekilde DTP"nin bazı yöneticilerinin panellerde ve basın açıklamalarında İslami değerlere karşı hiç bir müslümanın asla kabul edemeyeceği bir dil kullandığını gördük"
PKK hareketi ya da DTP gibi partiler yayın ve söylemlerinde Müslüman kesimlere karşı kullandıkları ağılayıcı ve saldırgan dili keskinleştirmekte bir beis görmezken, birilerinin kalkıp bize "kürt sorunu"nu göstererek bu saldırganlıkları göz ardı etmemizi istemesi, İslami değerlerimizi ve kimliğimiz satışa getirmemizi istemekten başka bir şey değildir.
Gelin dünüyle-bugünüyle Kürt sorununu etraflıca konuşalım, tartışalım, ama Türk olsun Kürt olsun bizim varlık sebebimiz olan aziz İslam"a ve mukaddesatımıza şu veya bu şekilde ilişmeye kalktığınızda, kendinizi müstağni görerek İslami değerlere ve Müslüman kardeşlerimize karşı hakaretler edip sataşmaya başladığınızda "ortada Kürt sorunu varken bunlar sorun edilir mi?" diyecek kadar alçalacağımızı, yaptığınız küstahlıklara sessiz ve tepkisiz kalacağımızı sanmayın"
Ülkemizdeki havanın ne denli puslu olduğu akıl sahibi herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Böyle ortamlarda en çok başvurulan yöntem de kuşkusuz ki "provokasyon"dur. Karanlık çevrelerin karanlık amaçlarla çıkarmaya çalıştığı çatışma ortamlarından sakınmak başlıca sorumluluğumuz olmakla birlikte, "provokasyon" söylemleriyle, İslami değerlere ve Müslüman kardeşlerimize yönelik saldırı ve sataşmaları görmezlikten gelmek de işlenebilecek en büyük günahtır. "Ben Müslümanım" diyen hiç bir kimse mukaddesatını ve kardeşlerini yalnız bırakarak bu günaha bulaşamaz.
O halde her şeyden önce DTP'ler İslam ve müslümanlar karşısındak konumlarını gözden geçirme durumundadırlar; eğer birileri provokasyon çıkarmaya çalışıyorsa, bu provokasyonları etkisiz kılmak öncelikli olarak DTP'lilerin omuzlarındaki bir görevdir. Umuyruz ki, İslami değerlere ve müslüman kardeşlerimize yönelik sürdürülen saldırı ve sataşmalar karşısında DTP'liler gereken sorumlu adımları atar ve bu haince ve kalleşçe işlere kalkışan "provokatör"lere karşı kesin tavırlarını alırlar ve bunu da kamuyouna deklere ederler.
Bu vesileyle, gerçekleştirilen tüm provokatif saldırı ve sataşmalara rağmen soğukkanlığını koruyan ve müslümanları soğduyulu olmaya çağıran kardeşlerimizi tebrik ediyor, Allah Tebareke ve Teala'dan başarı ve esenlik dolu günler niyaz ediyorum...
Velfecr