Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

‘Zâlim Kılıçları ve Mazlum Kanları’nın Coğrafyasından..

11 Şubat Perşembe günü, bu sütunda ‘Bizi düşmanlıktan kurtaracak tek ilaç, İslâm’dır!’  başlığıyla yayınlanan yazım üzerine, bir çok mesaj aldıysam da bunlardan birisi daha bir manidârdı ve yürek yaralıyordu. Bir okuyucu, ‘Bizi düşmanlıktan kurtaracak tek ilaç İslam ise, daha işin başında Talha, Zübeyr ve Ali niye bir birlerini kestiler? Onlar Müslüman değil miydi?’ diyordu.

Durumu kurtarmak için yığınla izahlar yapılabilir, ama, böylesi bir soruya ikna edici bir cevabı kim verebilir? Haydi bakalım, yüce hocalar? Veriniz cevabını.

***

Bir tarihte, İslamî eğitim görmüş birçok genç arkadaş arasında Almanya’da da böyle bir konu gündeme geldiğinde, bir hoca, durumu izah için, hüsn-i te’vil yoluna başvurup, ‘Onların savaşları birbirlerine olan muhabbetlerinden dolayı idi.’ demişti.

Muhabbetin de böylesi. Muhabbetimizi biz de mi öyle sergileyelim!

‘Fakir’ ise  der ki, ‘o insanların bir de o ilahî ve nebevî  terbiyeden geçmeseydi, o zaman n’olurdu?’

***

İstanbul-Divanyolu’ndaki Türkocağı’nda 12 Şubat akşamı, Prof. Adnan Demircan’ın, ‘Ashab Dönemi İhtilafları’  başlıklı bir sunumu vardı. Bir buçuk saati aşkın süren bu konferans, 14 asır öncelerde yaşanan ve etkileri bugüne de ulaşan acı ve kanlı bir tarih kesitinin özetiydi. Özetin özeti de olsa, kısaca 
değinelim. 

***

İlginç olan şu ki, konunun ehli olan bir araştırmacının olabildiğince tarafsız kalarak anlatmaya çalıştığı o acı tarihin sunumu bittikten sonra, İst. Türkocağı Başk. Dr. Cezmi Bayram da, yukarda değindiğim yorumcunun tesbitlerine benzer bir görüş açıklıyor ve ‘Hz. Peygamber’in ashabı olan insanlar arasında bile böylesine kanlı düşmanlıklar cereyan etmişken, bugün, bu coğrafyalarda meydana gelen kanlı çatışmalara şaşmamalı.’ kabilinden birkaç cümleyle, belki pek çoğunun görüşünü de ortaya koyuyordu.

Çünkü tarihin o acı sahifeleri gerçekten de böylesine sualleri ve görüşleri hatıra getirecek çapta derindi.

***

Adnan Hoca, ‘Ashab Dönemi’ derken, Hz. Peygamber (S)’in rıhletinden, yani, Hicret’in onuncu yılı ile, son sahabenin vefatı tarihi olduğu söylenen 110 arasındaki bir asırlık dönemi ele almıştı.

Ama, o dönem, ne korkunç bir facialar bezirganı  bir tarih kesiti idi.

Bu acı ve kanlı hadiseler, oluşmasından önceki zaman dilimlerini de ‘maqable şâmil’, /geçmişi de içine alacak şekilde ve sadece siyasî ve tarihî değil, itiqadî yorumlamalara da tâbi tutmuş ve İslam’ın muhtelif mezheblere göre derin farklı yorumlamalarının temelini oluşturmuştur. Tabiî,  nice büyük acılar ve kültürel ayrışmalarla birlikte.  Hâlâ da o tarafiyet ve nesebiyetin sancıları içinde kıvranıyoruz. 

***

Adnan Hoca, o dönemi şiî, haricî ve sünnî bakış olarak üç ayrı açıdan ele aldı. 

Hz. Osman’ın katledilmesi ve Hz. Ali’nin Hilafet makamına getirilmesi; ardından Hz. Ayşe, Talha ve Zübeyr’in Hz. Ali ile savaşa tutuştuğu ve binlerce müslümanın canına mal olan  Cemel Vak’ası; sonra Hz. Ali’nin ordusu ile Şam Valisi Muaviye’nin güçleri arasında Raqqa civarındaki Sıffiyn’de cereyan eden savaş ve yenilmek üzere olan Muaviye güçlerinin mızrakları ucuna Kur’an sahifelerinin takılması hilesi;  Hakem Meselesi, korkunç hileler; Hz. Ali’nin kendi eski askerlerinden olan Haricîlere karşı verdiği Nehrevan Cengi; sonra, kâfir olduğuna hükmedilen Hz. Ali’nin çok zâhid diye nitelenen Abdurrahman ibn Mulcem isimli ‘haricî’ tarafından katledilmesi... 

Nihayet, Hz. Hüseyn ve bir avuç yarânının Kerbela’da katledilmesiyle zirve yapan cinayet.

‘Elimiz bulaşmadığı kana dilimiz de bulaşmasın’ diye mi geçelim, hatırlayıp da ders mi alalım? Ağır ise de, herhalde bu ikincisi. Zâlim kılıçları yine var, ama, mazlumların kanı ve âah’ıdır tarihi şerefle şekillendiren.

***

(İst.- Türkocağı’nın 10-14 Ekim 2016 arasında tertib ettiği ve ‘Günümüz İslam Dünyasında Mes’eleler ve Çözüm Yolları’ konulu sempozyuma bildirileriyle katılmak isteyenler, gerekli bilgiyi, ‘www.isdum.com’dan alınabilir.)

stargazete

Bu yazı toplam 781 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar