Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Zor Bir Yol

Ahmet Davutoğlu öncülüğünde kurulan Gelecek Partisi yola çıktı. Peşinen söyleyelim, zor bir yolculuk olacak bu. Neden? Çünkü sizin de öncelikle hitap ettiğiniz toplumsal alandan oy alarak iktidar olan ve iktidarını sürdüren bir parti var. O partiyle farklılaşma üzerinden yürüyecek bir gelişme çizginiz olacak. O partinin hala müessir olduğu toplum alanlarıyla hiç istemediğiniz halde iletişim güçlüğü doğabilir. Çünkü o kitle, mevcut iktidarın kendilerini birçok sistem kuşatmasından kurtardığı kanaatindedir. Hem mevcut iktidarın kaybı, hem de sizin iktidar olamamanız, dolayısıyla sıfır sonuç durumu hep gündemde olacaktır. Ayrıca benzer alanlarda hem de değerler zemininde politika yapmak, hep çok ağır suçlamaları ve parçalanmaları beraberinde getirmiştir.

Davutoğlu’nun Başbakan olduğu zamandan bu yana söyledikleri hep “muhafazakar siyaset” adına yenilenmeler içerdi. Bir süre önce açıkladığı manifesto ve son parti kuruluşundaki muhteva, “muhafazakar demokrat” çerçeve ile yola çıkan 17 yıllık iktidardaki çerçeve aşınmasının hem boyutlarını tespit hem de “Çare” niteliği taşımaktadır. Ak Parti cenahından ne manifestoya ve eminim ne de son parti beyannamesine toptan “Retorik” suçlaması dışında gelecek bir itiraz yoktur.

Ama bunu Davutoğlu söylemeseydi, ayrıca yeni bir parti kurarak söylemeseydi! Ya da yarın Ali Babacan söylemese, ya da parti kurarak söylemese!

“Lider” her şeyi görse ve gerekeni yapsaydı. Zaten “Ömerler” arayarak o yola girdi vs.

Aslında “Muhafazakar Camia” biraz parti tutkusundan çıkıp olan bitene baktığında bir şeylerin yanlış gittiğini görmektedir.

Hani bir  “14’ler”den bahsediliyor. Bir tür “Akil insan” topluluğu. Aslında hepsi Ak Parti iktidarı çevresinde siyasetçi, işadamı, medya mensubu olarak yer almış insanlar. Onlar, malum, temasa başladılar. Köprüden önce son çıkış mesabesinde, “Acaba hem Ak Parti kendisini toparlar hem de yeni parti oluşumları önlenebilir mi?” Muhafazakâr tabanda parçalanma, dağılma, sonunda iktidar kaybı…. Hepsi ana kaygılarını oluşturuyordu.

 

14’ler şu isimlerden oluşuyordu: 

Ekrem Erdem, Ahmet Albayrak, Feyzullah Kıyıklık, Harun Karaca, Hasan Basri Yıldız, İdris Güllüce, İsmail Erdem, İsrafil Kışla, Kemal Çiftçioğlu, Mehmet Müezzinoğlu, Nuri Albayrak, Osman Develioğlu, Osman Kaan, Ünal Kacır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Abdullah Gül’ü, Davutoğlu ve Babacan’ı ziyaret ettiler. Erdoğan’a “problemli alanlar”ı anlatan bir rapor sundular, GülDavutoğlu ve Babacan’a da yeni parti girişimlerinden vaz geçmelerini tavsiye ettiler. Davutoğlu ve Babacan’a göre ok yaydan çıkmıştı. “Keşke bu tür hamleler çok daha önce yapılsaydı.”

Bu temaslarda bence önemli olan bu ekibin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunduğu “problemli alanlar”la ilgili rapordu. Hürriyet’ten Hande Fırat’ın sütununa yansıyan bilgilere göre şu tespitleri içeriyordu o rapor:

- Teşkilatların yenilenmesinde ehliyet ve liyakat kalktı, gruplaşma ve adam kayırma kalitede kayıplara neden oldu.

- Belediye başkanlarımızın istifa ettirilerek görevden uzaklaştırılmaları aleyhimize gelişmiştir.

- Lüks ve israf iddiaları seçimlerde aleyhimize olmuştur.

- Belediye başkanları, meclis üyeleri ve kamu görevlileri halktan kopuk olmamalıdır.

- Medyadaki tekelleşme ve taraflı yayınlar aleyhimizde gelişmektedir.

- Sosyal medyada AK Parti taraftarı görünerek saldırgan yayınlar yapan eylemlerden kaçınılmalı.

- Siyaset dilinin yumuşatılması lehimize olacaktır.

- Parti yeni dönemde “ötekileştirmeyen, yumuşak ve kuşatıcı bir dil” kullanmalı.

-Öcalan’ın mektubu ve kardeşinin TRT’ye çıkarılması gibi tutumlardan kaçınılmalıdır.

- Muhalefetin, Cumhurbaşkanı’nın bütün yetkileri kendinde topladığı ve tek adam olduğu algısına oynadığına dikkat çekilerek, “Bu algıyı güçlendirecek uygulamalardan kaçınılması gerekiyor” mesajı verildi.

- Cumhurbaşkanı yardımcıları sayısının arttırılmalıdır.

-“Eğitim seviyesi yükseldikçe oy oranlarımızın düşmesinin mutlaka bir sebebi olmalıdır.” Bunun sebepleri bulunmalıdır.

-Genç seçmen profilinin mutlaka analiz edilmesi gerekir. (Hürriyet, 13 Aralık 2019)

Bunlar oldukça cesur ama sınırlı tespitler. Bugün bir rapor hazırlansa eminim buna, Perinçek grubuna bağlı simaların ekranlara taşınarak tıpkı Öcalan’lar gibi iktidarla kilitlenme eylemlerine de dikkat çekilirdi. Cumhur İttifakı’na mecburiyet sebebiyle Ak Parti dilinin MHP diline evrilme sürecinin bugün Vatan Partisi diliyle de karışma görüntüsü not edilirdi. “Muhalefete yarıyor” söyleminin aslında iktidara bir şeyler ancak böyle anlatılabilir hassasiyetinden kaynaklandığı belirtilirdi.

Her ne ise… Ak Parti’de bir revizyon gerektiği açık. Sistemde bir revizyon gerektiği açık. Davutoğlu ve Babacan, en azından bu gerçeklikten yola çıkıyor olsalar haksız sayılmazlar. En azından muhafazakâr camia kendi kendini restore edebiliyor, kanaati baki kalır. Değil mi? Yolu zorlaştırmak değil, kolaylaştırmak Türkiye’ye yarar.

Bu yazı toplam 934 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar