"Zorbalığa Son, Başörtüsüne Özgürlük!"

"Zorbalığa Son, Başörtüsüne Özgürlük!"

Özgür-Der mensupları Ramazan boyunca her Cumartesi tertipleyeceği “Zorbalığa Son, Başörtüsüne Özgürlük!” eylemlerinin ilkini bugün Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirdi.

Eyleme yoğun katılım gözlendi.

Özgür-Der mensupları Ramazan boyunca her Cumartesi tertipleyeceği “Zorbalığa Son, Başörtüsüne Özgürlük!” eylemlerinin ilkini bugün Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirdi. Eyleme yoğun katılım gözlendi.

 

Bugün Fatih Saraçhane Parkı’nda toplanan Özgür-Der mensupları başörtüsü yasağını protesto ederek, herkes için adalet talebinde bulundular. Coşkulu ve yoğun bir katılımın gözlendiği eylemde “Zorbalığa Hayır, Başörtüsü Yasağına Son!” ve “Yaşasın Başörtüsü Mücadelemiz” yazılı iki pankart açan topluluk, ellerde de “Başörtüsü Kimliğimiz / İnancımız; Yasaklanamaz!”, “Namazım Orucum Başörtüm; Kulluğum Onurum Özgürlüğümdür!” yazılı dövizler taşıdı.

 

Eylemde, neden Ramazan boyunca başörtüsü eylemleri düzenlediklerini izah eden Özgür-Der Beykoz Şube Başkanı Zehra Ergül Kaya, başörtüsü yasağının kaldırılmasını ve atılan tüm öğrencilerin yeniden okullarına dönebilmesine imkan tanınmasını istedi ve yasağın hizmet alan-veren ayrımı olmaksızın tümüyle kaldırılmasını talep etti.

 

Eylemde bir konuşma yapan Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, başörtüsünün Müslüman kadının kimliği olduğunu belirterek, yasağa karşı direnişi asla çözemeyeceklerini ifade etti. Şekerci, başörtüsünü namaz gibi, oruç gibi Allah’a kulluğun bir ifadesi olarak algıladıklarını ve kimliğin asla yasaklanamayacağını belirtti. AK Parti hükümetinin bu konuda ciddi bir irade geliştiremediğini de vurgulayan Şekerci, yeni anayasa taslağının başörtüsü yasağına tümüyle çözüm getirmediğini söyledi. Yasağın ve insan hakları alanındaki tüm ihlallerin devam etmesinde AK Parti hükümetinin büyük bir sorumluluğu olduğunu hatırlatan Şekerci, zulüm devam ettikçe, zulme karşı direnişin de devam edeceğinin altını çizdi.

 

Mustafa Eğilli: “Irak’ta yaşanan işgalle Türkiye’deki yasak özde bir”

Hülya Şekerci’den sonra Irak Kürdistanı’nda 15 ay gözaltında kaldıktan sonra Çarşamba günü serbest bırakılan Özgür-Der üyelerinden olan Mustafa Eğilli söz aldı. Eğilli, Irak’ta yaşanan işgal ile Türkiye’de yaşanan başörtüsü yasağının özde bir farklılık taşımadığını ve işgale karşı direnişle yasağı karşı direnişin de kardeş olduğunu belirtti. Gerek Irak’ta gerek Türkiye’de yaşadıkları baskıların kendilerini asla yıldırmayacağını kaydeden Eğilli, hukuksuzluklara karşı mücadele etmeyi sürdüreceklerini ifade etti. Eğilli, son olarak, tutsaklıkları süresince kendilerine dua eden, dayanışma gösterileri düzenleyen ilgili herkese teşekkür etti. Eğilli’nin konuşması “Emperyalizm Yenilecek, İslami Direniş Kazanacak!”, “İşbirlikçiler Yenilecek, İslami Direniş Kazanacak!”, “Baskılar Bizi Yıldıramaz!”, “Zalimlere İnat Yaşasın Direnişimiz!” sloganları ve tekbir sesleriyle karşılık buldu.

 

Polisin yoğun “güvenlik önlemleri”nin aldığı gözlendiği eylemde sık sık “Başörtüsü Onurumuz Koruyacağız!”, “Başörtüsü Kimliğimizdir Yasaklanamaz!”, “Yasakçılar Yenilecek, Direnenler Kazanacak!”, “Direniş Adalet Özgürlük!”, “Uyan Diren Özgürleş!”, “Herkes İçin Adalet Başörtüye Özgürlük!” şeklinde sloganlar atıldı ve tekbirler getirildi.

 

“Van İzmit Sakarya, Direnişe Bin Selam”

İzmit, Sakarya, Van ve Ankara’da sürmekte olan başörtüsü eylemlerine ise “Van İzmit Sakarya / Ankara, Direnişe Bin Selam!” sloganıyla selam gönderildi. Eylem son olarak Nurten Şerbetçi’nin Özgür-Der adına okuduğu basın bildirisinden sonra topluluk haftaya Cumartesi 13:00’te yine Saraçhane’de buluşmak üzere alandan ayrıldı.

 

Basın açıklamasının tam metni:

 

ZULME KARŞI DİRENİŞ, HERKES İÇİN ADALET!

Türkiye, resmi ideolojik şablonlarla toplumsal hayatın şekillendirilmeye çalışıldığı ve bu yüzden de halkın büyük çoğunluğunun mutsuzluğa mahkum edildiği bir ülke. İnançlarından, kimliklerinden, düşüncelerinden dolayı muhalif insanların yok sayıldığı, düzen doğrultusunda  dönüştürülmeye, başkalaştırılmaya çalışıldığı, olmazsa şiddetle ezilmek istendiği bir sorunlar ülkesi Türkiye.

Hiç şüphesiz başörtüsü yasağı bu ülkenin temel sorunlarından, yakıcı sorunlarından birini oluşturmakta. On yılı aşkın bir süredir kesintisiz biçimde kanamaya devam eden bir yara başörtüsü yasağı ve aynı zamanda kuralsız, hukuksuz, ahlaksız bir saldırının, İslami kimliğe ve değerlere açılmış vahşi bir savaşın en somut ve açık tezahürlerinden biri.

28 Şubat zorbalığının açığa çıkardığı, netleştirdiği laik diktatörlük düzeninin öncelikli hedef olarak belirlediği başörtüsü zulmü, halkın büyük çoğunluğunun karşı çıkmasına ve siyasilerin meydanlarda bolca sıraladığı özgürlük vaadlerine rağmen kesintisiz biçimde sürüyor. Kemalist laik oligarşinin İslam’a karşı yürüttüğü savaşın bir uzantısı olarak, bugün hicab pek çok yerde yasak duvarlarıyla çevrili haldedir. Müslüman kadının kimliğinin ve iffetinin simgesi olan başörtüsü kamu kurumlarında, okullarda ve üniversitelerde engellenmektedir. Bugün Türkiye’de binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca genç kız ve bayan Kur’an’ın açık bir emri olan başörtüsü taktığı için, yani sırf Rabbim Allah’tır dediği için, devlet tarafından sistematik bir tarzda dışlanmakta, aşağılanmakta ve haksızlığa uğratılmaktadır.

Başörtüsü yasakçılarının çirkin yüzlerini 12 Eylül darbesinin bir ürünü olan ve Türkiye toplumuna giydirilmiş deli gömleğinden farksız 1982 Anayasası’nın değiştirilmesi tartışmalarında bir kere daha görebiliyoruz. Yeni bir sivil anayasa hazırlıklarının öne çıktığı mevcut süreçte, yasakçılıkta sınır tanımayan kimi güçler, anayasa taslağında başörtüsüne kısmi bir özgürlük getirmeye yönelik bir çabaya dahi alabildiğine tahammülsüz bir tutumla karşı çıkmaktadırlar.

Şurası gayet açıktır ki, başörtüsü yasağı hukuk ile zorbalığı, insanlıkla vahşiliği, iman ile küfrü net biçimde ayrıştıran bir turnusol kağıdı işlevi görmektedir. Bu nedenle maruz kaldığımız bu zulmü “anlamsız yasak”, “bir metre bez parçası” vb. klişelerle tanımlamanın bizatihi büyük bir zulüm olduğuna inanıyoruz. Bilakis bu yasak gayet anlamlı ve haktan, hukuktan, adaletten yana herkesin net bir tavır koyması, karşı çıkması, direnmesi gereken istikbar güçlerinin vahşi bir saldırısıdır. 

İşte biz bu bilinç ve duyarlılıkla, başörtüsü yasağı adı altında inancımıza, kimliğimize, değerlerimize karşı açılmış bu savaşta direniş cephesinde, onur cephesinde, iman cephesinde saf tutuyoruz. Laik-Kemalist oligarşinin halkımıza kanıksatmaya çalıştığı başörtüsü zulmüne karşı asla susmayacağımızı, bu faşizan dayatmaya asla boyun eğmeyeceğimizi bir kere daha ilan ediyoruz. Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde, İzmit’te, Sakarya’da, İzmir’de, Ankara’da, Van’da aylardır, yıllardır zulmü protesto amacıyla haykıran kardeşlerimizin seslerinin İstanbul’da da yankılanması için Ramazan ayı boyunca her Cumartesi günü bu parkta ellerimizi, seslerimizi ve yüreklerimizi birleştiriyoruz.

YASAKÇILAR YENİLECEK DİRENENLER KAZANACAK!

ÖZGÜR-DER

 

Haber: Ali Aslan

Fotoğraflar: Sabiha Çimen

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Haksöz