Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Zulfazl’dan Solfasol’a

CHP genel merkezinde mescid açılıyormuş.. 

Aynı CHP’den birileri başörtüsü kararnamesinin iptali için Danıştay’a gitmiş. Harika..

“Bu ne pehriz, bu ne lahana turşusu” diye bir söz var ya..

Şimdi “hangi CHP” diye sormanın tam zamanı.

Mesela “Solfasol”un adını tekrar aslına döndürsek ve “Zulfazl” desek, CHP’liler ne der. “Elazığ” olsa “El Aziz” ya da “Mamuratül aziz” olsa.. “Dersim”in “Tunceli” olması gibi bir durumdan söz ediyorum ve buna benzer daha yüzlerce örnek saymak mümkün. “Diyarbakır” değil “Diyarbekir”. Ya da “Amed”..

Milli eğitim diye, milli olan ne varsa silip süpürmüşler. Eğitiyoruz diye toplumu inanç, tarih ve kültür değerlerinden uzaklaştırdılar. Bizi biz yapan, ne kadar alameti farikamız varsa hepsine adeta savaş açtılar. Sonra cahil, okumayan, fikrin suç, fikir adamının suçlu, kitabın suç aleti kabul edildiği günlere geldik. Geldiğimiz nokta “cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkündür” noktasına geldik.

Devlet böyle yapıyor da, vatandaş ne yapıyor?. Tamam, şehir adları düzeltilsin de, insan isimleri, firma isimleri ya da ürün markalarında durum daha mı farklı. Birtakım markaların bir anlamı da yok. Bir kısaltma da değil.. Kulağa hoş gelsin, akılda kalsın yeter..

Bir kısmı yabancılara öykünerek o ismi almış. Hani yabancı bir teknoloji kullanıyorsun, ya da mesela turizm sektöründesin, ihracat yapıyorsun, bu da anlaşılır.. Hiç yabancı dil kullanılmayacak değil. Hatta bana kalırsa, sınır illerinden o ülkelere giden güzegah ve sınır ilçelerinde, trafik levhalarında bile o dilde yazılar olmalı. Hatta komşu illerde, komşu ülkelerin dilleri seçmeli dil olarak öğretilmeli.. İnternet sayfaları, yerel radyo ve televizyonlarda komşu dillerde yayınlar da yapılmalı.

Dilimize, kavramlarımıza, kurumlarımıza sahip çıkmalıyız..

Mesela ben, Kürtçe dilleri, Ermenice, Arnavutça, Gürcüce, Çerkezce, Arnavutça, Boşnakça, Arapça, Farsça dillerinin daha çok konuşulmasının, yazılmasının, Türkçe’yi zayıflatmayacağını, aksine güçlendireceğini düşünürüm. Bu diller birbirini besleyecek, zenginleştirecektir..

Bana sorarsanız CHP bu yeni açılımlarını sürdüremez. Bir yandan genel merkeze mescid açacaksın, sonra Şişli Belediyesi’ne gay danışman atayacaksın. Perhiz ve turşu çelişkisi yaşarsınız. CHP’nin alameti farikası laikçiliğidir. Bu zeminden uzaklaşırsa CHP, CHP olmaz o zaman. Geri de dönemez. CHP AK Parti’ye benzeyerek ya da yakınlaşarak kendi tabanından oy alamaz. Aslı dururken taklide de kimse oy vermez. Eski çizgisini sürdürerek de bir yere gidemez.. Çıktığı yoldan geri dönerse inandırıcılığını ve ciddiyetini kaybedecektir. Geri dönüşü olmayan bir yola girdi CHP. Ne ileri gidebilir ve ne de geri dönebilir. CHP bu yola girmeseydi, yine durum içaçıcı değildi. Gittiği yol CHP için bir bakıma mecburi istikametti.

Bunun anlamı şu; CHP yolun sonuna geldi. İleri de gidemez, geri de. Sağa da dönemez sola da. Ufukta ne kurtarıcı bir lider, ne de kurtarıcı bir fikir gözüküyor.

CHP’nin milliliği tartışmalıdır. Laikliği Fransa’dan, hukukun medenisini İsviçre’den, ticaretini Almanya’dan, cezasını İtalya’dan aldı. Halkçılık ve devletçilik Sovyetlerden, milliyetçiliği Almanya ve İtalya’dan..

Milli savunmamız zaman içinde, ABD’nin “ucuz asker”ine dönüştü. Millî eğitimin neresi “millî” ise!

 Milli eğitimi yeniden yapılandırsın diye 1924’de Colombia Üni. ’den Yahudi kökenli John Devey’i getirmişler. 1925’de sanat eğitimi için Alfred Kühne geliyor. O da Yahudi. Leipzig Üni. ’den pedegog G. Stiehler, Prof. Erey, Ernest Egli, Fransa’dan bay ve bayan Ruatelet, Prof. Oldenburg, İsviçre’den Albert Malche.. O dönemde yerli uzman öğretmen 25-30 lira alırken, bu yabancı öğretmenlere 150 lira ile 850 lira arası ücret ödeniyor. Yerli profesöre 70-100 lira aylık ödenirken, yabancı profesörlere 780-1180 lira arası bir maaş ödeniyordu. Bu şekilde 190 yabancı eğitmen gelmiş. Bunların % 90’ı Yahudi, yüzde onu Hıristiyan. Adamlar Türkçe bilmediği gibi, birçoğu da ABD’den vize alamayan kişiler. Bu notları Dr. H. Demirel ile Psk. N. Erdem’in “Aklın kör noktası” isimli eserinden aktardım.

Ankara’dayken Solfasol’u konuştuk. “Ezan delileri”ni, Ticanileri, Abdurrahman Balcı’yı. CHP’nin işi gerçekten zor.. CHP’yi Bekaroğlu bile kurtaramaz.. Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 854 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar