Abdurrahman Dilipak
28 Şubat!
28 Şubat 1997! Aradan 13 yıl geçmiş.. O gün ilkokula başlayan çocuklar, bugün 20 yaşında.. "Genç siviller" oldular. "Vicdani ret" bayrağı açıyorlar..
İçişleri Bakanlarını kazığa oturtmaktan söz edenler şimdi neredeler?..
Başbakan yardımcısının telefonunu dinleyip, hesap soracaklarını söyleyenler, bu sürecin 1000 yıl devam edeceğini dillendirenler, şimdi Encümeni Daniş toplantılarında eski günleri hatırlayıp dertleşiyor olsalar gerek... Ya da bir gün kendi kapıları çalınacak olursa, nereden nasıl rapor alıp, hangi hastaneye kaldırılacaklarının hesabını yapıyor olabilirler..
Mesela Çevik Bir için herhalde, yaşadığı belirsizlik, sanık olmaktan daha az can sıkıcı olmasa gerek.. Kalabalıklar içinde yalnız bir adam.. Hani şu postmodern darbenin mucidi, andıçların babası.. Eski dostlarının başına gelenlere bakıp, kendi başına geleceklerin korkusu ile sessiz, kendi köşesinde eski günlerin hayâli ile kahroluyordur herhalde..
Gelecek günler, geçen günleri daha da aratacak..
Neydi o brifingli günler.. Harbiye Marşı, Onuncu Yıl Marşı.. Kararlı, cesur, kendinden emin.. Astığı astık, kestiği kestik tavırlar.. "Orduya sadakat şerefimizdir."
Muvazzafları bir yana, emeklileri bile Türkiye"nin en önemli bankalarının, holdinglerinin yönetimine gelmişti..
Cumhurbaşkanı kim oluyordu, Başbakan, İçişleri Bakanı, Üniversiteler, Valiler, Belediye Başkanları, yargı kim oluyordu. Fişlemedikleri kim kalmıştı!.. Hitler dirilmişti sanki.. Faşizm kol geziyordu!..
Anayasa Mahkemesi üyelerinden zaten ikisi emir-komuta zincirinden geliyordu.. Diğer yarısı ise, bir albayın, çay içimlik zamanda ziyaretleri ile ne yapacaklarını bilmez hale geliyordu, o günleri yaşayan birilerinin anlattığına göre... Ve her darbe döneminde bu işler böyle oluyordu. MGK toplantıları sonrasında, MGK"dan geldiğini ya da TSK"dan geldiğini söyleyen bir albayın uyarıları, yargının kararının istikametini belirliyordu..
Demirel konuşsa ya; Sezer şimdi konuşsa ya!..
Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK"lar, hepsi birer kurşun asker olmuştu..
312 General davası, o günlerin mirası, Erkaya davası da öyle. Hani şu benim ev haczi davası.. Ardından gelen ve hâlâ süren Kılıç, Tolon, Çetin Doğan davası da..
Başörtüsü, İmam Hatip, katsayı tartışması hâlâ o günlerin mirası..
Akreditasyon uygulaması, resepsiyon krizi, o günlerden kalma uygulamalar..
28 Şubat bir şekli ile hâlâ devam ediyor..
İktidar değişikliğinin ardından Çankaya"da yaşananlar. Parlamento çoğunluğunun darbecilerin kontrolünden çıkması ile anayasal kuruluşlara geldi sıra.. YÖK"de köklü bir değişim yaşandı. Üniversitelerarası Kurul"da da öyle.
Şimdi sıra yargı, diğer anayasal kuruluşlar, oda ve birliklerde.. Bu anlamda, madem herkes üye olmak zorunda, herkes aidat veriyor, o zaman bu yapıların kongrelerinin çarşaf liste ile olması gerek.. Herkesin katılımının sağlanması için de elektronik / uzaktan oylama yapılabilmeli. Aslında bu seçimlerde gerekirse açık oylama da yapılabilmeli.. Posta ile oy kullanmak mümkün olabilmeli belki de.
Kuşkusuz bu kuruluşların, iktidarın eline geçmesi değil, özerk yapıda, adaleti üstün tutan kadroların eline geçmesi gerekiyor..
28 Şubat"ın pislikleri hâlâ ufkumuzu karartmaya devam ediyor..
28 Şubat"la ilgili, en önemli kazanımlardan biri 13 yıl sonra gelen EMASYA"nın kaldırılması oldu.. Şimdi sıra İç Hizmet Kanunu"nda.. Yargı reformunda, Anayasa reformunda. TSK nın idare içindeki yerinin ve yapısının yeniden belirlenmesinde..
Hâlâ 12 Eylül darbesinin generallerini yargılayamadık, hâlâ onları beslemeye devam ediyoruz. Hâlâ 28 Şubat"ın paşaları dışarıda..
1000 yıl sürecek dedikleri darbeleri, 13 yıl sonra dökülmeye başladı.. Bu davaların zamanaşımı 30 yıl.. Ya bu arada yargılanırlar, ya da ölene kadar bu korku ile yaşamaya devam ederler..
Bilmem biliyor musunuz; 12 Eylül tutukluları bir yürürlükteki bir genelge uyarınca hâlâ takip ediliyorlarmış.. İşe bakar mısınız.. Kapsamlı bir Anayasa değişikliği olmadan darbeler dönemi bitmiş olmayacak.
Dua edin de Evren Paşa ve konsey üyesi arkadaşları, 28 Şubat"ın paşaları yaşasınlar ve sanık sandalyesine oturtulsunlar..
Ne demişler: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.. 28 Şubat devam etmesine ediyor, ama işte böyle devam ediyor.. 28 Şubat ne korumaya çalışıyorsa, bugün yargılanan o. 28 Şubat neye karşı ise, bugün yükselen değer o.. İrtica ve terör yalanı, andıçlar, brifingler başlarına patladı.. Kirli çamaşırları bir bir ortaya dökülüyor artık.. Kirli, kanlı, derin ve karanlık ilişkiler ortaya çıktıkça, birilerini korku sarıyor..
Bir asırlık karanlık ilişkiler ortaya döküldüğünde, bu sel daha önünde çok kişi ve kuruluşu sürükleyecek. Örtülü KİT"lerin vurgun ve yağma düzeni deşifre olacak bunların ardından. Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK içindeki karanlık ağ deşifre olacak.. Postmodern darbenin muzaffer komutanları bugün tek tek çağırılıp sanık sandalyesine oturtulmaya devam ediyor..
Hâlâ, derin bir korkunun psikolojik baskısı altında kalan, 28 Şubat"ın mağdurları ortaya çıkıp tanıklık yapmadılar. Kazığa geçirilmekten söz edilenler konuşmadılar daha.. Henüz işin başındayız.. Birileri hâlâ kahramanlık taslıyor, şecaat arz ediyor, meydan okumaya devam ediyor. Ama geliyorum diyen ayak seslerinden derin bir korku duyuyorlar.. Gelecek günlerin geçen günleri aratacağının yavaş yavaş farkına varmaya başladılar sanırım artık son gelişmelerden sonra.. "Bin yıl" sürecek sandıkları iktidarları, örümcek ağı gibi paramparça oldu! Tarih kendi mecrasında akmaya devam ediyor.. Ve bir ırmak yatağını arıyor bugün.. Bir asırlık zaman farkının sebeb olduğu belirsizliği yaşıyoruz. Sonuçta bir milletin hafızası canlanıyor. Bir millet uyanıyor!.. "Bir nesli nasıl mahvettiler" sorusunun cevabını değil, "yeni bir medeniyeti bugün yeniden nasıl inşaa edebiliriz" sorusunun cevabını arıyoruz?..
1000 yıl sürecek denilen 28 Şubat"ın finali çabuk oldu.. 28 Şubat "darbe ve darbecilere lânet" gününe döndü.. Halk, Muhsin Yazıcıoğlu"nun dediği gibi "namlusunu millete döndüren tanka selam durmamayı" öğrendi.. 28 Şubatları artık darbecilerin tehditkâr bildirileri, postmodern darbe girişimleri, e-muhtıralarla değil, tutuklanan darbeci paşalarla hatırlayacağız.. Dün bakanları kazığa oturtmaktan söz eden, "Bizim Sovyet"in "iyi çocuklar"ı, bugün sanık sandalyesine oturtulacakları günü bekliyorlar..
Selam ve dua ile..