Hakan Albayrak
AK Parti'nin en başarılı olduğu seçim
10 gündür Batı Afrika'dayım. Yeni Şafak'ı takip edemedim. İnternete girmekte de müşkülatım vardı. Az önce (9 Nisan akşamı 20:30 civarı) bir fırsat doğdu, uzun bir aradan sonra ilk defa internete girdim. İlk iş olarak Yeni Şafak sitesine baktım. O da ne? Buraya gelmeden evvel hazırladığım yazıları sayfa sekreterine iletirken yol açtığım bazı karışıklıklar yüzünden Salı günü köşem boş kalmış, "CHP Oyları ve Baykal'ın Beyanatı" başlıklı yazım ise -4 Nisan Cumartesi günü ve 8 Nisan Çarşamba günü- iki kere yayınlanmış. Aslında 4 Nisan günü "AK Parti'nin En Başarılı Olduğu Seçim" başlıklı yazımın yayınlanması gerekiyordu. Seçimin üzerinden neredeyse iki hafta geçti, ama geç olsun güç olmasın; işte o yazı: Müsaade edin de altı buçuk yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi biraz oy kaybetsin. 2004 mahalli seçimleriyle kıyaslandığında iki-üç puanlık bir gerileyiş söz konusu. Bunun üzerine kocaman bir hezimet edebiyatı inşa etmek bana çok komik geliyor. Ortada herkesin şu veya bu şekilde etkilendiği bir ekonomik kriz var" 'Dükkânın battıysa kendi suçun', 'Senin kredi kartı borcundan bize ne?', 'Ceket koysak seçilir' gibi 'rest'ler var" Kürt meselesiyle ilgili söylemlerdeki devasa sorunlar var" Sivil anayasanın askıya alınması, başörtüsü yasağının kaldırılamaması var" Ayyuka çıkan yolsuzluk iddiaları var" Aday tespitlerinde yapılan hatalar var" Bütün bunlara rağmen yüzde 40'a yakın oy alan ve Türkiye'nin her karışında varlık gösterebilen yegâne parti olan- AK Parti bana göre seçimlerden başarıyla çıkmıştır. Hatta belki de 29 Mart seçimleri AK Parti'nin en başarılı olduğu seçimlerdir. Yüzde 47'yi bulduğu 2007 seçimlerinde aldığı oyların önemli bir kısmı 'tepki oyu' idi. Kamuoyu yoklamalarında AK Parti yüzde 30'ların altına düşmüş gibi görünürken, "irtica" yaygaralarına, cumhurbaşkanı seçimine kurulan 367 tuzağına, 27 Nisan Muhtırası'na ve Kürt düşmanlığı gibi algılanan malum tezvirata tepkilerini ortaya koyarak (ayrıca sınır ötesi askeri harekâta muhalefet eden hükümete arka çıkarak) statükoyu sarsmak isteyen muhtelif kitleler, statükonun hedefindeki AK Parti etrafında kenetlenmiş ve hep beraber yüzde 47 destanını yazmışlardı. Normal şartlar altında Saadet Partisi'ne, Demokrat Parti'ye, Demokratik Toplum Partisi'ne, Büyük Birlik Partisi'ne, Milliyetçi Hareket Partisi'ne ve hatta Cumhuriyet Halk Partisi'ne gidecek olan pek çok oy, o şartlar altında AK Parti'ye gitmişti. 2004 mahalli seçimlerinde sergilenen laikçi asabiyetin de AK Parti oylarını arttırıcı bir etkisi olmuştur muhakkak. 29 Mart'ta ise Yüksek Seçim Kurulu'nun kestiği "Başörtülüler sandık müşahidi olamaz" raconundan başka laikçi asabiyet görmedik. İktidara yönelik eleştiriler zaman zaman insaf ölçülerini aşmış olabilir, ama kamu vicdanını derinden yaralayıp "AK Parti'ye 2007'de yaptığımız gibi el birliği ile sahip çıkalım" dedirtecek kadar değil. Muhalefet partileri (DTP hariç) ile iktidar partisi arasındaki seçim yarışının ideolojik kutuplaşma ve çatışma havası içinde geçtiğini kimse iddia edemez. Kimse "AKP'ye verilen oylar tepki oylarıdır", "AKP çatışmadan beslenmiştir", "AKP mağdur edebiyatı sayesinde birinci parti olmuştur" diyemez. AK Parti o yüzde 38 veya 39'u tabir caizse bileğinin hakkıyla aldı. Kadir Topbaş gibi başarılı belediye başkanlarının hizmetleri, hükümetin hastane reformu gibi icraatları ve Başbakan'ın Davos çıkışı ile aldı. Daha fazlasını da alabilirdi; ama daha fazlasını elinin tersiyle itti. Mesela Güneydoğu'da"
AK Parti'nin Kürt meselesine yaklaşımındaki hataları, DTP'nin Güneydoğu'daki müthiş zaferini, CHP oylarındaki artışı ve Saadet Partisi'nin gösterdiği yükseliş temayülünü gelecek hafta konuşalım.
Nasipse tabii.
Yeni Şafak