Mehmet GÖKTAŞ
Atın şu pisliği Kâbe’den!
Ta başından beri hiç kabullenmedik Suud hanedanının kendilerini “Hadimü’l Harameyn – iki haremin yani Mekke ve Medine’nin hizmetçisi” olarak isimlendirmelerini.
Bilenler bilir biz kendi aramızda onları hep “Hainü’l Harameyn” olarak isimlendirdik.
Fakat medyaya düşen son görüntüler bu noktada bizi yeni şeyler söylemek zorunda bırakıyor, hainlik, hıyanet bir hiç kalıyor.
Suud’un züppe veliahdı altı yüz korumasıyla birlikte aynen bir çakal sürüsü gibi Kâbe’ye dalıyor, bu arada Harem’e hiç kimse alınmıyor, Kâbe ibadete kapatılıyor. Daha sonra bu züppe Kâbe’nin üzerine çıkıyor, bir mafya babası edasıyla elini kolunu sallayarak sağa sola emirler yağdırıyor.
Medyaya sunduğu bütün karelerde bu züppede asla bir mümin tavrı göremezsiniz, hareketleri baştan sona riya ve şov, öylesine sırıtıyor.
Herkes biliyor ki, o çakal ve ekibinin pisliklerinden arınma şovları bunlar. Hem de Allah katında değil sadece ve sadece insanların yanında sıfırlanan itibarını kurtarma şovu. Acaba bu şekilde ne kadar temizlenebilir pisliklerinden?
Siz zannediyor musunuz bu eşkıyanın elinde sadece Cemal Kaşıkçı’nın kanı var?
İyi bilin ki onun bu ümmete ihanetinin farkına varan, bu ihanetleri açığa çıkarma ihtimali olan herkes onun hedefindedir. Eğer böyle birileri kayıpsa iyi bilin ki Cemal Kaşıkçı’nın akıbetine uğramıştır.
Bu hain züppenin hedef listesinin başında da başta İhvan olmak üzere samimi ve kaliteli müslümanlar olduğunu unutmayalım.
Şunu bilmelidir ki Kâbe onu asla temizlemez, onu ancak Şeriat temizler, Şeriat’ın Kısas emri temizler. Hani ülkesinde sadece garibanlara uyguladığı, yabancı işçilere, Afrikalı zenci Müslümanlara uyguladığı Şeriat.
Kâbe bir an evvel o züppenin işgalinden, daha sonra da bütün Suud hanedanının işgalinden arındırılmalıdır.
Medyaya düşen o görüntülerin ardından nasıl ki bizim gibi düşünenler çılgına dönerek; “atın şu pisliği Kâbe’den!” demişse, Arap dünyası da aynı şeyi haykırarak bunları alaşağı etmediği müddetçe, krallar def edilmediği müddetçe bu ümmetin çekeceği çok şey var demektir.
Görünürde her ne kadar imkansız gibi görünse de Allah’ın izniyle o günlere ulaşacağımıza inanıyorum.