Ahmet Taşgetiren
'Barış Konuşlanması'
Önce CNN TÜRK’te, ertesi gün de Hürriyet’te “Ankara'dan S-400 formülü: Barış konuşlanması” başlığı ile bir haber yayınlandı.
Haber şöyleydi:
“Rusya’dan satın alınan S-400 hava savunma sistemlerinin Türkiye’ye hangi formül altında yerleştirileceği belli oldu. Buna göre “S-400 hava savunma sistemi, komuta kontrol araçları, radarları ve lançerleriyle 24 saat her an kullanıma hazır tutulacak. Sistem tüm bileşenleriyle aktif hale gelecek şekilde kurulacak ancak barış zamanlarında, bakım, tatbikat gibi olaylar dışında açılmayacak.”
Haberin devamında “S-400'lerin sadece çevresel güvenlik risklerinin yoğunlaştığı dönemlerde veya savaş durumlarında açılacağı, Ankara’nın ‘Barış konuşlanması’ diye tanımlanan bu formülle ABD ile yaşanan S-400 krizinin hafifletilmesi için orta yolu bulmayı amaçladığı” ifade ediliyor. “Bu yöntemin, S-400’lerin Rusya'dan alınmasına rağmen depoya kaldırılarak kilitli tutulacağı anlamına gelmeyeceğinin vurgulandığı, herhangi bir bölgeye veya bölgelere kurulacak olan sistemlerin çok kısa bir reaksiyon süresi içinde aktif hale gelebileceğinin belirtildiği” ifade ediliyordu.
***
Özet şu:
- S-400’ler gelecek. Geri dönüş Türkiye’nin ABD’ye boyun eğmesi demek. Bu kabul edilemez.
- Ama ABD ile iplerin kopması, ya da ağır bir yaptırım da istenmiyor. Bu ittifaklar dahil her şeyi tahrip eder.
- Trump “Türkiye’ye adaletsiz davranıldı” gibi bir uzlaşma dili geliştirdi.
- O kapıdan girecek bir formül geliştirilebilir mi? Kulislerde “Acaba alıp depoya mı kaldırılır?” gibi ihtimaller sergilendi. Bu da Rusya’yı tatmin için ya da ABD’yi sakinleştirebilir ümidiyle Türkiye’yi milyarlarca doları gözden çıkarma noktasına sürükler ki bu da topluma izah edilemez.
- Öyleyse “Alıp, bir yere konuşlandırıp, barış zamanında bakımını yapıp, risk durumunda devreye sokmak ve adına da ‘Barış konuşlanması’ demek” gibi bir formül olamaz mı?
Fena bir formül değil. Muhtemelen bu formül “Ne yapılabilir?” arayışında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Trump’a da iletilmiş, Trump’ın bunu ABD’deki “direnç odakları”na satması istenmiştir.
Bu meselede herkes Trump ile ABD’deki odaklar arasında farklılık olabileceğini peşinen kabul ediyor.
Nitekim Pentagon kaynaklı haberlerde “Değişen bir şey yok” sözü medyaya düşmüş durumda.
ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) Sözcü Albay Mike Andrews Reuters haber ajansına “Değişen bir şey yok” açıklamasını yapmış. Sözcü Andrews, “Türkiye’nin almak istediği Rus yapımı S-400’ler, F-35 programı ile uyumlu değil. Türkiye’nin her ikisini de elde etmesine izin verilmeyecek” demiş. Reuters haber ajansı, “Trump’ın bir muafiyet sağlayarak yaptırımları ertelemeyi deneyebileceğini fakat bunun Kongre’deki destekçilerini kızdırabileceğini” de yazıyor.
Bakalım Türkiye-ABD-Rusya arasında seyreden sıcak trafik nasıl sonuçlanacak?
ÇİN İLE İLİŞKİLER VE DOĞU TÜRKİSTAN GÜNDEMİ
G-20 zirvesi Türkiye’nin küresel ölçekte ilişki açılımının bir parçası. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu çerçevede Çin ile ilişkide de mesafe almaya çalıştı. Çin ile ilişkinin boyutları şüphesiz çok geniş. Ancak Doğu Türkistan konusu, bütün bu ilişkiler içinde en hassas konulardan birisi.
Doğu Türkistan’da neler oluyor? Çin’in kötü niyetli uygulamalarına ilişkin sayısız haber var dünya basınına düşen. Ve Doğu Türkistan Türkiye’nin gönül coğrafyası içinde.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin Devlet Şi Cinping ile görüşmede Doğu Türkistan ve Uygur konusunu da ele aldıklarını söyledi. Sözleri şöyle:
“Bu meselede karşılıklı hassasiyetleri dikkate alarak bir çözüm bulabileceğimize inanıyorum.”
Erdoğan sözlerinin devamında “İstismar”dan söz ederek, “Ancak bu konuyu istismar eden yaklaşımlar da var. Bu istismarlar da Türk-Çin ilişkilerinde olumsuz yansımalara neden oluyor. Bu konuda istismarlara fırsat vermemek lazım. Bunlar üzerinden bu tür istismarları yapanlar, bir tür rant elde etme gayretine girenler ne yazık ki işin büyük ölçekte Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir karşı devletle ilişkilerini düşünmeden duygusal bazı hareketler içine girerek bedelini, faturasını gerek kendi soydaşlarına gerekse Türkiye Cumhuriyeti devletine ödetiyorlar” diyor.
Bu arada “atılacak başka adımlar” çerçevesinde “Türkiye’den Doğu Türkistan’a bir heyet gönderilmesi”nin de bulunduğu Çin’in buna açık olduğu Şi Cinping’in “Gelsinler, gezsinler, baksınlar” dediğini naklediyor.
Doğu Türkistan son derece duyarlı bir konu. Çin’in bu konudaki dosyası pek temiz değil. Birileri (dünyada bazı güçler) bunu istismar edebilir mi, edebilir. Ama tüm olan biteni “Çin ile ilişkiler”in hatırına “İstismar” parantezine almak da sağlıklı değil. Çünkü Çin buradan girer ve Doğu Türkistan’ın canına okur. “Atılacak başka adımlar”ı Türkiye’nin bu konudaki duyarlılığının çok yüksek olduğunu gösterecek nitelikte oluşturmak gerekir, diye düşünüyorum.