Barış ve adaletin ikiz kuleleri

Binlerce masum sivili hunharca katleden El Kaide, o sivillerle beraber İslam’a da zulmetti. El Kaide’nin güya İslam adına işlediği korkunç cürümler ve o cürümlerle açtığı korkunç çığır, Kur’an ve Sünnet’in vazettiği rahmet yolunu gölgeleyerek, hem Batı’daki İslam düşmanı cereyanları kuvvetlendirdi hem de İslam Alemi’ndeki ‘hariciliği’ canlandırdı. El Kaide ve türevleri (IŞİD, Şebab, Boko Haram v.s.), Ümmet-i Muhammed’in sırtında, muhakkak atması gereken ağır bir yük.

Emperyalistlerin / Siyonistlerin mezalimi, El Kaide ve türevlerinin mezalimini zinhar mazur göstermez. Bununla beraber, ABD yahut İsrail’in Müslümanlara ettiği fenalıkları konuşmadan, o fenalıklara tepki olarak doğan El Kaide ve türevlerinin fenalıklarını konuşmak da olacak şey değil. El Kaide terörünün, Afganistan ve Irak’ı kan gölüne çevirmeyi zinhar mazur göstermeyeceği de izahtan vareste.

11 Eylül saldırılarının 20’nci yıldönümü münasebetiyle, Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf Karadavi’nin bu saldırılara ilk tepkisini ve İsrailli gazeteci-yazar ve barış aktivisti Uri Avnery’nin bu saldırılar üzerine Batı’ya verdiği nasihatleri nakletmek / hatırlatmak isterim.

***

Yusuf Karadavi’nin 12 Eylül 2001 tarihli açıklamasından:

“İslam’a göre hiç kimse başkasının işlediği suçlardan sorumlu tutulamaz… Savaş zamanlarında bile Müslümanların kendileriyle yüz yüze savaşanlardan başka kimseyi öldürmelerine izin yoktur. Kadınlara, çocuklara, ihtiyarlara ibadet halindeki insanlara dokunamazlar. Amerika’daki son patlamalarda olduğu gibi, karar mekanizmasını etkileyemeyen ve ekmek paralarını kazanmaktan başka dertleri olmayan yüzlerce savunmasız insanın öldürülmesi, İslam’a sığmaz. İslam, masum ve savunmasız insanların öldürülmelerine cevaz vermez.

“Şayet söz konusu saldırılar, bazı çevrelerin iddia ettiği gibi, Müslümanlar tarafından düzenlenmiş ise, biz, dinimiz adına bu saldırıları tel’in ediyor, sorumluları kınıyoruz. Dinleri, ırkları ve cinsiyetleri ne olursa olsun, saldırganlar müstehak oldukları cezaya çarptırılmalıdırlar.

“Bizim karşı çıktığımız şey, birkaç kişinin işlediği bir suçun bütün bir millete mâl edilmesi, yahut bir dinin şiddet ve terörizmi teşvik etmekle suçlanmasıdır. Oklahoma’daki bombalı saldırıyı gerçekleştiren kişi Hıristiyan bir Amerikalı idi; fakat saldırgan Hıristiyan diye kimse Hıristiyanlığı veya Hıristiyan dünyayı suçlamayı düşünmedi…”

***

Uri Avnery’nin Kasım 2001 tarihli New Internationalist mecmuasında neşredilen “Yeni İkiz Kuleler” başlıklı makalesinden:

“Artık sadece İsrail değil bütün dünya ‘terörle mücadele’ konusunda saçmalıyor. Siyasetçiler, ‘terör uzmanları’ v.s. vurmaktan, imha etmekten, yok etmekten ve ‘istihbarat camiasına’ ilave milyarlar tahsis etmekten bahsediyorlar. Parlak tavsiyelerde bulunuyorlar. Fakat böyle şeylerin tehdit altındaki uluslara faydası olmaz, İsrail’e faydası olmadığı gibi.

“Terörizme karşı kesin bir çare yok. Tek çare, terörizmin sebebini ortadan kaldırmak. Bir milyon sivrisinek öldürebilirsiniz ama onların yerine milyonlarca yeni sivrisinek gelir. Sivrisineklerden kurtulmak istiyorsanız, bataklığı kurutmak zorundasınız. Ve bataklık her zaman siyasidir.

“Hiç kimse bir sabah uyanıp durduk yerde ‘Bugün bir uçak kaçırıp kendimi öldüreceğim’ demez. Hiç kimse bir sabah uyanıp durduk yerde ‘Bu gün Tel Aviv’deki bir diskoteği havaya uçuracağım’ da demez. Böyle bir karar insanın kafasında yavaş yavaş oluşur, senelere yayılan bir süreç içinde şekillenir…

“Saldırıların failleri, Amerika’nın dünya çapında kışkırttığı nefret üzerine harekete geçtiler… Küreselleşme düşmanları Amerika’dan nefret ediyorlar, çünkü onu dünyada zenginlerle fakirler arasında oluşan korkunç uçurumdan sorumlu tutuyorlar. Milyonlarca Arap, İsrail işgaline desteği ve Filistin halkının çilesi nedeniyle Amerika’dan nefret ediyor. Sayısız Müslüman, Kudüs’te İslami kutsal mekânlar üzerindeki Yahudi tahakkümüne destek verdiği izlenimi nedeniyle Amerika’dan nefret ediyor. Ve kendilerine işkence edenlerin Amerika tarafından desteklendiğine inanan daha pek çok halk var…

“ABD bir dünya gücü haline gelir gelmez, kurucularının yolunu terk etti. Thomas Jefferson insanlığın hassasiyetlerine saygı göstermeyen bir ulusun ihya olamayacağını söylemişti…

“New York ve Washington’a yönelik saldırıların Araplar tarafından gerçekleştirildiği kesinlik kazanırsa -hatta kesinlik kazanmasa bile- dünya, bütün insanlık bedenini zehirleyen İsrail-Filistin sorununu nihayet çözmek için harekete geçmelidir. Bush yönetimindeki aklı evvellerden biri, birkaç hafta önce, Filistinlileri ve İsraillileri kastederek ‘Bırakalım da kanları aksın’ demişti. Şimdi Amerika’nın kanı akıyor. Sorundan kaçarsanız sorun sizi takip eder, evinizde bile bulur sizi. Amerikalılar, Avrupalılar da, bundan ders almalı…

“New York’un yıkılan ikiz kuleleri yerine barış ve adaletin ikiz kuleleri inşa edilsin.”

Bu yazı toplam 593 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar