Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Bayan Erdoğan’ı içine sindiremeyenlerin zihin haritası

 

Birçok fırsatla değinmek zorunda kalıyoruz. Cumhuriyet’in batılılaşma projesi görünüşü itibariyle içeriğin önüne geçmiş bir projedir. El çabukluğu ile çala kalem yürütülmüştür. Bunun da sebepleri vardır hiç şüphesiz.

Nasıl aceleye getirilmesin… Öyle olmasaydı “alimAllah” millet uyanır ve dur demeye kalkardı. Nitekim diyen de olmadı değil. İskilipli Atıf Hoca’dan, Seyit Rıza’ya, Said-i Nursi’den ve hatta Kazım Karabekir’e kadar birçokları itirazlarını yükselttiler ve bunun bedelini ödediler. Bir oldu bittiye geldi bir çok iş. Millet küffara karşı yek vücut olmuş savaşmış, bitap düşmüştü. Şimdi yüzseksen derece yön değiştirilmiş gelinenin aksine bir istikamet yol olarak seçilmişti. Uyanacak olan halk fark eder etmez, Allah Allah nereye yöneldik böyle, gidişatımız iyi değil endişesini dile getirir diye İstiklal Mahkemeleri devreye sokuldu, sesler bir şekilde kesildi.

Müslüman kadının örtüsü küfür ehline karşı savaşta en büyük kalkan olmuştu. Nene Hatun’un, Kara Fatma’nın efsanevi direnişleri çarşafları ile bütünleşmiş, mü’minler onlardan aldığı güçle zalimlerle göğüs göğüse mücadele etmişti. Ama çok geçmeden o dönemin derin devleti yüzünü gösterdi.

Derin de değildi o dönemde. Apaçık CHP devletiydi. CHP tek parti dönemiydi. Zannedersin Maoist Çin’deydiniz. Herşey parti, herşey tek parti. Vali de belediye başkanı da CHP üyesi bir sistem kurulmuş, kimi zaman alıştıra alıştıra kimi zaman da pata küte vurarak yeni sisteme insanlar mecbur bırakıldı.

İşte bu çerçeve içerisinde başı örtülü kadına bir yer çizildi. Tabii, bu yer daha geniş kapsamlı olan İslamiyetle alakalı tartışmaların dışında değil, bilakis onun bir parçası, belki de en önemli parçasıydı. Sanki çarşaflı Nene Hatun değildi, vatanı kurtarmanın sembolize edildiği tablodaki. Sanki onun tesettürü değildi, daha çetin çarpışmalara enerji sağlayan güç. Bir anda herşey nasıl da değişmiş, tepe taklak edilmişti. CHP hükümeti İslam’ı farklı yönlerden, eleştirirken, müslüman kadının tesettürünü çarşaf üzerinden aşağılamaya başladı. Tesettürü, negatiflikler paketinin içinde sarıp sarmaladı. Buna göre cahillik, fakirlik, periferlik, kötülük ve tesettür aynı kefedeydi. Bunun karşısında tahsillilik, bilgelik, zenginlik, merkezlilik, iyilik, aydınlık ve ne varsa açık saçıklıkla bir arada kategorize edildi. Böylece ne oldu…

Tesettürü eleştirirken, “biz tesettüre, yani İslam’a karşıyız” denmedi de “bu cahiller, yalancılar, kötüler hep de tesettürlü” demeye getirildi. Zaman içinde evrilerek bizim yaşadığımız bu dönemlere ulaşan “Siz bilmezsiniz bu başörtülüleri, onlar parklarda erkek arkadaşları ile el ele dolaşır” veya “başını örtmüş ama yalan söylüyor” gibi tezviratlar hep bu sistemin ürettiği karalamaların parçasıdır.

Burada yapılmak istenen, hedeflenen ikili bir zıtlık (binary opposition) oluşturmak ve bununla da bir tarafın üzerinden yürütülen iftiralarla diğerini tanımlamak, onun toplumda iyice tütünür hale gelmesine vesileler üretmektir. İşte tam da bundan dolayı, geçenlerde de bahsettiğim gibi, Yeşilçam tiplemelerinde de çarşaflı kadın hep kötülükten kötülüğe koşan, çocuklara eziyet eden ve fiziksel olarak da itici bir görünümle temsil edilmiştir. Buna karşın Cumhuriyet’in açık saçık kadını genç, eli yüzü düzgün, pek de bir terbiyeli yani hanımefendi, sabırlı ve hiç şüphesiz tahsilli olarak ekrana yansırdı.

Sonuç itibariyle bu yapılan genellemelerle bir taşla iki kuş vurulur Cumhuriyet iki alan üzerinden kazandığını düşünürdü. Burada sadece tesettürlü kadın ve dolayısıyla onun tesettürlü olmasını emreden İslamiyet kötülenmez, küçümsenmez aynı zamanda bu ikisinin tam zıddı olan açık saçık kadın ve sekülerlik de tanımlanmış, övülmüş, alkışlanmış ve bu milletin geleceği için seçilmiş yol, tek çözüm olarak lanse edilmiş olur, halk kabule zorlanırdı. Diyeceksiniz ki bu Yeşilçam tiplemelerinde hiç beyaz örtülü tonton nineler yok muydu? Vardı elbette, ancak dikkat ediniz bu tiplemeler kenarda köşede oturan, arada bir sahne alan, onun dışında da senaryodan uzak tutulan tiplemelerdi.

Yani kamusal alanda devletin tabiri ile “ulu orta” dolaşmayan tesettürlü tiplemeleriydi. Cumhuriyetin ilerleyen onyıllarında bu tiplemeler, yerini evin temizliğini yapan, biraz da yarım akıllı veya lokal aksanı ile konuştuğu için de milleti güldüren tesettürlü hizmetçi tiplemesine bıraktı.

Sayın Başbakan’ın eşinin resmi bir ortamda konuşma yapmasını kaldıramayan zihniyetin haritası bu sınıflandırmada ve bize bunu empoze eden Cumhuriyetin körü körüne sahiplendiği batılılaşma projesinin sorgulanamazlığında gizlidir.

yeniakit

 

Bu yazı toplam 1128 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar