Bayraktar"dan Çarpıcı İddialar
Sessizliğini Sıra Bende kitabıyla bozan İklim Bayraktar, Milata konuştu
ASLAN DEĞİRMENCİ
Sessizliğini 'Sıra Bende' kitabıyla bozan İklim Bayraktar, Milat'a konuştu. Sorulmamış soruları yönelttiğimiz Bayraktar; taciz iddialarından, ODA TV'ye, hakkındaki 'ajan' iddialarından, Ergenekon soruşturması kapsamında verdiği savcılık ifadesine kadar yaşadıklarını anlattı. Gazeteci Uğur Dündar, CHP'li Muharrem İnce, Gürsel Tekin, Deniz Baykal hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulunan Bayraktar, dönemin Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz ile ilgili de çok ilginç sözler sarf etti.
İşte o söyleşi:
-İlk bıçağı size saplayan kurumun ODA TV olduğunu belirtiyorsunuz" Neden böyle düşünüyorsunuz?
ODA TV yönetimi ben gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra sitelerinden hakkımda yalan yanlış açıklamalarda bulundular. Beş ay gibi kısa bir süre de olsa emek verdiğim bir sitenin yetkilisi çıkıp tüm medya'da ses getireceğini çok iyi bilmesine rağmen beni suçlu ve kötü gösteren açıklamalar yaptı hem de yapılan açıklamanın yalan olduğunu ispat edecek deliller gün gibi ortadayken. Bu beni yıkmaya yetti de arttı bile. Soner Yalçın ile iki telefonla bir kez de yüz yüze konuşmam var. Tanımam etmem. Hepsi bu kadar ama Baykal skandalında kendilerini aklamak için 'Odatv adını kullanarak her kapıdan içeri süzülüyormuş.' gibi birçok çirkin açıklamalarla beni resmen hedef gösterdiler.
"Böyle olacağını bilemezdik"
-Odatv'yi suçluyorsunuz, artık takip etmediğinizi de belirtiyorsunuz. Ancak Odatv Ankara Temsilcisi Mümtaz İdil ile halen görüşüyorsunuz. Kitabınızda da işe başlamak için ilk görüşmeyi Mümtaz İdil ile yaptığınızı belirtiyorsunuz. Bir çelişki yok mu?
Kesinlikle çelişki yok. Çünkü Mümtaz Bey benim dostum, abim, meslek büyüğümdür. Onu ilk günden itibaren Odatv'den ayrı tuttum. Odatv'de yazı yazmama vesile olan kişidir. Kısacık sürede böyle şeyler olacağını bilemezdik. O da çok pişman. Bunları yaşayacağımızı bilseydi beni işe hiç başlatmazdı. Bunu kendisi de söyledi. Kendisine de sorabilirsiniz.
"Açılan bir kapı vardı"
-İnsanların kafasını karıştıran bir başka konu da maaşsız çalışmanız. Sadece ufak tefek haçlıklar aldığınızı belirtiyorsunuz" Birkaç ses getiren haber patlatıp, farklı bir yere geçmeyi de hedeflediğinizi açıkladınız. Haber patlatmak çok iddialı bir hedef, bir haber akışı olacağını mı düşündünüz? Odatv'nin derin haber kaynakları olduğu iddia edildi.
Evet maaşsız çalıştım. Ama Mümtaz İdil emeğimi görüyor ve her şeye rağmen masraflarımı veriyordu. Ben Ankara'ya yeni taşınmıştım, evde çok sıkılıyordum, çevrem yoktu ve çalışmayı da çok istiyordum. Bana açtığı bir kapı vardı ben de sayesinde evde pinekleyeceğime özlediğim işime geri dönme fırsatı buldum. Bazı şartlarda paradan daha değerlidir çevre ve dost kazanmak" Ayrıca Odatv'ye benden daha çok emek harcamasına rağmen künyede adı Ankara temsilci olarak geçen Mümtaz abiye bile para vermediklerini öğrenince kalkıp para istemeyi de kendime yakıştıramadım açıkçası. Haber patlatma konusuna gelince; bütün muhabirlerin hayali yapacağı haberler ile gündeme gelmekti. Bu çok normal, hepimiz didinir dururuz haber atlatmak ya da flaş bir habere imza atmak için. Odatv'den bana özel bir haber akışı hiç olmadı. Bu anlamda bir beklentim de olmadı. Odatv İstanbul haber merkezi ile sıkı iletişim içinde değildim ki. Ben Ankara temsilcisi ile çalıştım, yazılarımı ona yolladım. İstanbul ile direk görüşmedim. Biliyor musunuz ben yazı yazdığım o beş ay içinde toplasanız 10 kere konuşmamışımdır İstanbul ofisiyle. Kendi çabalarım ve çevremden yararlanarak haber yazıyordum. Odatv'nin derin haber kaynakları hakkındaki sorunuza ise cevap veremiyorum, çünkü bana yansıyan bir derinlik olmadı.
Chp'li İnce hemşeri kıyağı dedi ama
-CHP'li Muharrem İnce'nin size birkaç konuda önemli haber verdiği ortada" Neden siz?
Aslında bu sorunun muhatabı Muharrem İnce'dir. Kendi yaptığı basın toplantısında buna benzer bir soruya; 'İklim hanım hemşerimdir, onun için haberi ona götürdüm. Hemşeri kıyağı yapmak istedim, ama haberi yapmadı, eline yüzüne bulaştırdı' cevabını vermişti. Benim kendisinden böyle taleplerim hiç olmadı. Kendisini ilk defa kurultayda gördüm ve 5 dakikalık bir görüşmem oldu. Bunun akabinde benim telefon numaramı Odatv yetkilisinden alarak ilk arayan ve evime gelen kendisiydi.
-İnce'nin Kılıçdaroğlu aleyhine haber yaptırmak istemesine ne diyorsunuz?
İnanın tam olarak ne yapmaya çalıştığını anlayamadım. Ben getirdiği haberi yapmadım çünkü biri etik değildi hatta bana göre haber bile değildi, diğerinin de ispatı yoktu. Kaldı ki ben yazsam bile Odatv CHP ile ilgili o tarz bir haberi yayınlamazdı" Bu konu ve daha birçok konu hakkında kitabımda detaylı bilgi verdim. Tekrara düşmek istemiyorum.
CHP içinden yeni haberler!
-Mart ayında bir TV programında elinizde yayınlamadığınız 4 bomba haber daha olduğunu belirtiniz. Haberler yine CHP içinden mi?
Hımmm. 4 Haber olduğu doğru. Bu haberlerin içeriği hakkında bilgi vermem etik olmaz. Ancak size şu kadarını söyleyeyim 4 haberin 2'si CHP içinden" Ayrıca yeri gelmişken belirtmek isterim ki yayınlanan bir haber devamlılık arz ediyorsa, takip edip gelişmeleri ve sonucunu de kamuoyuna duyurmak muhabirin ve gazetecilerin görevidir. Hakkımda yarım milyondan fazla haksız ve yanlış habere imza atan muhabirler kitabımı şöyle bir karıştırsınlar, onlara en az beş tane manşet haber sundum kitabımda. Bilmem ki değerlendirirler mi? Meslek etiğini ve vicdanı rafa kaldırıp bana karşı gösterdikleri zalimliği gerçekten hak edenlere karşı gösterebilirler mi acaba?
"Hedefim Olcay hanımdı"
-Deniz Baykal olayına gelecek olursak" Söyleşi hedefinizin Deniz Baykal değil eşi Olcay hanım olduğunu ısrarla belirttiniz. Neden Olcay Hanım?
Evet doğrudur. Ben randevu almak için ilk telefon ettiğimde bile Olcay Hanım ile ilgili görüşmek istediğimi ilettim. Olcay Hanımla söyleşi yapmak istedim çünkü bu bir ilk olacaktı. Hedefim haberimin gündem olması ve hiç konuşmayan birini medyaya taşımaktı. Şimdiye kadar Olcay Hanım ile yapılmış tek söyleşi yok.
-İddianameye giren ses kayıtlarından birinde Baykal'la yaptığınız telefon görüşmesinden sonra bir başkasıyla yaptığınız telefon görüşmesinde "Tohum ektim, biçicem." sözleri yer alıyor. Halk TV'nin satışı için Baykal'a şantaj olarak değerlendiriyor. Değilse ne anlama geliyor?
Aslında ben bu kelimeyi çok kullanırım. Geçiştirmek için söyledim. Sonra bu kelimenin önünde ve arkasında açıklaması var. Ancak bazı medya kuruluşları bu lafı aradan cımbızlayarak kullanarak anlamını değiştirmiş oldu ve farklı noktalara çekildi. Bu konuda daha fazla açıklama yapmak istemiyorum, görülmekte olan çok ciddi bir dava var. Bu sorunuz davaya ilişkin olduğu için cevabını sadece hâkimlere vereceğim medyaya değil.
Uğur Dündar'a sert eleştiri
-CHP ve Uğur Dündar'ın sizin yurtdışı destekli bir ajan olduğunuzu ima etmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Araştırmacı bir gazetecinin, siyasetçilerin ve bir partinin bu kadar istihbarat yoksunu olmalarını facia olarak niteliyorum. CHP'nin açıklaması zaten tam bir komediydi. Üzerinde konuşmaya gerek bile görmüyorum. Kitabımda Uğur Dündar'a ait bir bölüm var. O kısmı mutlaka okumalısınız, çünkü hakkımda sarf ettiği sözler kendisine hiç yakışmadı. Nasıl araştırmacı bir gazeteciliktir bu?
Halkın güvenini kazandığını her fırsatta dile getiren bir gazeteci, çıkıp hakkınızda ispatlayamayacağı uçuk iddialarda bulunuyor" Gerçekten feci bir durum. Dışarıda hesap sorar gibi yanıma gelip soru yönelten birçok kişi Uğur Dündar'ın söylediklerini sordu! Bir kadını bir anneyi ispatlanmamış suçlamalarla halkın önünde bu kadar korkunç duruma düşürmek gerçekten çok zalimce. Aslında bu konu hakkında Uğur Dündar'ın daha sonra sessiz kalması da manidardır. Yaptığı haberlerde konunun tüm muhataplarına mikrofon uzatan Dündar bana bu hakkı vermedi. Ekibinden arayan soran da olmadı. Hakkımda hüküm vermiş biletimi kesmişti.
İnanın hakkımda bu mesnetsiz iddiaları ortaya atan biriyle uğraşmaktan çekindim. Dava açmayı düşündüm. Ancak o dönem gücüm de kalmamıştı. Araştırmacı gazeteci olduğunu her fırsatta söyleyen biri ortada güçsüz ve savunmasız bir kadın görünce araştırma yapma gereği duymadan yargılamıştı bir kere. Söylenecek çok söz var ama ben onu Allah'a ve kamuoyuna havale ettim.
VARAN 1 ve VARAN 2
-Deniz Baykal'ın avukatının 'Varan 1′ ile 'Varan 2′yi birleştirin başvurusu var. Varan 1 ile bir kaset yayınlandı ve Baykal gitti. Varan 2'nin ise siz olduğunuza dair iddia" Ne düşünüyorsunuz?
Varan 1'de maddi delil olan kaset var. Velev ki Varan 2 benim diyelim. Ortada delil olarak ne var? Çocuk mu kandırıyorlar. Kamuoyunu bu kadar aptal mı sanıyorlar?
Varan 1 hadisesi Baykal ve çevresi tarafından üzeri örtülerek kapatılmak istenirken, Varan 2 denilen, üzerime yıkılmaya çalışılan olay da ise ortalığı ayağa kaldırdılar. Neden? Çünkü ben tekim. Gücüm yok. Bir yerlerden nemalanmıyorum. Yaptıkları açıklamalarla beni suçlu göstererek Varan 1'i bile aklamaya çalıştılar "bakın işte gördünüz mü, bana hep komplo yapılıyor" demeye getirdiler" Benim üzerimden Varan 1'i de itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Ellerinde olsa Varan 1'i bile üzerime yıkacaklar görmüyor musunuz? Yani bu iddia külliyen yalandır, ispatı yoktur ve bana yapılan büyük haksızlıktır. İlahi adalete ve hukuksal adalete güveniyorum, gerçekler er ya da geç ortaya çıkacaktır.
Baykal'a ince sorular
-Baykal ile vahim taciz iddiasına gelecek olursak. Baykal daha meclisteki odasında ilk görüşmenizden hemen sonra bu işte bir tezgâh olduğunu anladığını ve tezgâha düşmediğini söylüyor. Bu iddiaya cevabınızı merak ediyorum.
Öncelikle dikkatinizi çekmek istiyorum; neden herkes benim ispatlamamı istiyor. Neden bir şeyleri ispatlamak zorunda olan sadece benim? Hukuk önünde eşit değimliyiz? Deniz Baykal'da hakkımda ki bu iddialarını ispatlamak zorunda değil mi? İddia ettiği gibi tezgâh kurduğuma emin olduysa neden ertesi gün hukuksal haklarını kullanmadı. Neden medyayla hatta Odatv yöneticileri ile paylaşmadı? Ben bir kusur işlediysem neden peşine düşmedi?
Odasındaki görüşmeden 40 gün sonra olaylar medyaya yansıyınca yaptı bu açıklamaları. Neden bir komplo varsa 40 gün sustu. Sizin başınızdan Varan 1 gibi vahim bir hadise geçse dikkatli olmaz mısınız? Her şüphenin üzerine gitmeniz gerekmez mi? Komplo, şantaj gibi ciddi şüpheleriniz olsa önlem almaz mısınız?
Olay ortaya çıkınca komplo teorilerine mi sığınırsınız? Vahim ve görmezden gelinen bir konuya daha dikkatinizi çekmek isterim; "Asıl meclisteki odamda kendisi benimle birlikte olmak istediğini söyledi" şeklinde medyaya açıklamalar yaptı Deniz Baykal. Bu açıklamalar günlerce tüm medyada yazıldı, televizyonlarda konuşuldu. Düştüğüm durumun vahametini görmüyor mu kimse? Bu da ispatlanmaya muhtaç bir iddia değil miydi? O halde kendisi de bunu ispatlasın. Kusura bakmayın ama kimse benim daha önce kaseti mi izlemedi. Ben hiç alışık değilim tüm Türkiye'nin önünde hak etmediğim türde kötü haberlere malzeme olmaya. Maddi manevi güçsüz, nüfussuz insanların onuru yok mu sayılıyor? Hazmedemiyorum! Hayatım içinden çıkılmaz bir kâbusa dönüştü. Beni kim kurtaracak bu lekeden, kim çıkaracak beni bu korkunç cendereden. Aşağıya tükürsem bıyık, yukarı tükürsem sakal" Hakkımda binlerce kötü haber yapıldı ama bana savunma hakkı, söz hakkı verilmedi. Şuan size hakkım olan bu savunma cümlelerini kurarken içim titriyor, endişeye kapılıyorum. Başıma neler geleceğini kestiremiyorum. Buna rağmen haksızlığa tahammül edemiyorum.
Gürsel Tekin'e gitmem büyük hataydı
-Taciz konusunda "komplo ve şantaj olsa bunun kanıtı olurdu. Tek hatam Gürsel Tekin'e anlatmaktı" diyorsunuz. Neden hata?
Evet komplo olması şantaj olması için elimde ses kaydı ya da görüntü ya da meclis odası dışında bir buluşma olması gerekmez mi? Hiçbir maddi delili olmayan komplo gördünüz mü? Sandım ki bu bir parti meselesidir, benden çok onları ilgilendirir ve parti içinde çözülebilir. Elbette şimdiki düşüncelerimle o zamanki düşüncelerim çok farklı. Şimdi böyle bir olayın parti içinde çözülemeyeceğini çok iyi anladım. Çözüm bulamayacağınıza emin olduğunuz kişiden yardım ister misiniz? Benim iyi niyetime, çaresiz çırpınışlarıma bu kadar sağır ve dilsiz kalınabileceği aklımın ucundan geçmedi. Geçse gider miydim hiç, kendimi bu kadar küçük düşürür müydüm? Bu yüzden Gürsel Tekin'e gitmek hayatımın en büyük hatalarından biridir. Kaldı ki geçmişimde bu kadar büyük başka bir hata yok.
Savcı Öz bambaşka biriymiş
- Dönemin Ergenekon soruşturmasını yürüten özel yetkili savcı Zekeriya Öz'e ifade verirken neler yaşadınız?
Her şeyden önce medyadan okuduklarımla tanıyordum savcı beyi ve dolayısıyla önyargılarım vardı ama karşısına oturduğumda ilk sözleri "çok yorgun, uykusuz ve kötü görünüyorsunuz, isterseniz sizi geri yollayayım biraz uyuyun dinlenin sonra ifade verin" şeklinde oldu. Şaşırdım tabii ve kendisinin bu insani yaklaşımı o anki ruh halime ilaç gibi geldi doğrusu. İfademi verdim 20-25 dakika sürdü ama '15 dakikada ifade verdi neyin pazarlığını yaptı' diye yazdı bir takım medya. Oysa ben savcı beye verdiğim ifadenin dışında emniyette 8 saat ifade vermiştim ve kitabımda o anları en ince ayrıntılarıyla anlattım.
milat gazetesi