Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bedelli askerlik!

Ne zaman paralı askerlik lafını duysam bir yanım incinir.. Neyse birileri bu işe "Paralı askerlik" dese de, kimileri "Bedelli askerlik" diye bir şey buldu, idare ediyoruz..

 

Hani zaten onların da doğru düzgün bir askerlik yaptıkları yok. Onlar imtiyazlı statüde.. Bol bol Atatürkçülük konferansı dinliyorlar, o kadar..
"Paralı asker" diyince hep benim gözümde "Lejyon", "Gurka" filan canlanır..
Yana rüşvet teklif eder gibi "Para vereyim beni bu işlerden kurtarın" der gibi..
Adamın "fobi"si varsa, "alerji"si varsa niye bir de para versin ki!
Dini, felsefi, inancı ya da vicdani kanaati gereği bu görevi yapmak istemeyebilir..
Yıllardır bunu tartışır dururuz.. Yehova Şahitleri askerliğe karşı. Kim, niçin bu insanları bu işe mecbur edebilir ki?
İyi ki bizim memlekette, Amerika"da yaşayan "Eymiş"ler yok. Hani şu teknolojiye karşı olan topluluk. İtfaiye makinesi bile istemiyorlar, bırakın savaş uçağı kullanmayı, otomobile binmeyi, tank kullanmayı..
Hani bizde Utah"taki Mormonlar gibi bir topluluk olsa adamların hepsini hapse tıkardık, laiklik, filan diye! Bunun adı çağdaşlık filan değil, ilkellik olurdu!
Gel de sen bunu bizim bazı paşalara anlat!
Aslında bu vicdani red işi er-geç bir gün olacak..
Ya hu, adamda yükseklik korkusu varsa, bırakın ondan paraşütçü yapmayı, apartmanın üst katına çıkartamazsın. Kapalı yerde kalma korkusu olan birini tanka sokmayı bırak, asansöre bindirip bodruma indiremezsin..
Yumurta alerjisi olan var, balık alerjisi olan var. Askerde buna dikkat ediliyor mu?
Mesela Yahudilerin Koşer standardı var.. Hayvanın arka budlarını yiyemezler, ya da sakatat. Aynı anda iki hayvansal gıdayı da..
Müslümanlar için de şarap-domuz gibi bir şey aslında.. İkisi de haram.. İçmeyen birine başkasına bu servisi yaptırmak da en azından vicdani açısından büyük bir sorun.. Bırakın bunun sıradan bir asker için düşünülmesini, Koskoca Kuvvet Komutanı bir general, Başbakana karşı, onun davetinde içki siparişi vererek bu konularda ne kadar duyarlı olduğunu göstermedi mi geçmişte..
Mesela felsefi kanaate bir örnek verelim. Vejetaryen birine nasıl et yedirir, ya da et yemeği yaptırabilirsiniz? Bunun insani, ahlaki bir yönü var mı? Hangi hukuk bu ilkelliği meşrulaştırabilir ki.
Bütün bunların devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyeti, norm hukuk statüsündeki uluslararası sözleşmelerle çelişen işlerdir..
En iyisi "vicdani red" konusunu ilk anayasa değişikliğine eklemek gerek.. Askerlik görevini insanlar kamu hizmetinde ya da İnsani Yardım Kuruluşlarında, mesela Kızılay"da yapsınlar. Böylece TSK insan kaynakları açısından da bir kayba uğramaz. Hazırda ve seferde, ilk yardım ihtiyacı bu kaynaktan karşılanır..
Mesela, vicdani red ya da başka bir isim altında sağlıklı oldukları halde askerlik hizmeti yapamayacaklar da silahsız bir temel eğitime alınarak, ilk yardım, tabii afet dönemlerinde yapılacak çalışmalar konusunda eğitime tabi tutulabilir.. Bu insanlardan sadece savaşta değil, askerlik görevleri bittikten sonra da sivil savunma ihtiyacı için bu insanlardan yararlanılabilir..
Bu insanlar vatani görevden kaçan insanlar değil. Bunu bir kenara not edelim.. Bunları dışlayıcı, baskı altına almaya dönük yakıştırmalar kabul edilemez.. Üreten vergi ödeyen herkes vatani bir görev yapıyor aslında..
Dahası, Askeri kaynakları, sivil amaçlar ve kamu ihtiyaçlarına yönelik olarak kullanılması gerek.. Sadece sınırlı sağlık taraması ya da ağaçlandırma faaliyeti değil, pekala istihkam birlikleri, köprü, yol ve inşaat da yapabilir.. Taşıma araçları ile kamunun ihtiyaç duyduğu hizmetler asli görevlerini riske sokmayacak şekilde kullanılabilir. Kıt kaynakların verimli kullanımı, kalitenin artırılması için tecrübe ve katma değer üretmek açısından askeri kaynakların, insan, makine envanterinin çıkarılarak yeni bir istihdam politikası geliştirilmesi lazım..
Mesela Hava Kuvvetleri neden hava belgeseli yapmaz, Deniz Kuvvetleri deniz belgeselleri, su altı fotoğraf ve filmleri üretmez..
TSK"nın terör, istihdam, darbe, Ergenekon çerçevesinin ötesinde farklı bir gündemle ele alınması ve tartışılması gerek.
Tabii bu arada Jandarma, Korucu, sivil savunma, tretoryal savunma, sınır ve sahil güvenliği, savunma sanayinin bir bütün olarak ele alınması gerek.
TSK"nın açılımı, bir bando, bir hava akrobasi timi, bir de spor takımı filan gibi sınırlı alanda.. Oysa inanılmaz bir insan kaynağına sahip. Teknik donanımı da var.
Ben askerde ne yaptım biliyor musunuz? Tuvalet ve koğuş bekçiliği, bahçıvanlık, bir ara teftiş var dediler, bir kütüphane kurduk, teftiş sonrası ne kitap ne kütüphane kaldı.. Matematik doçentini kömür deposuna kantar memuru tayin ederek, uluslararası ilişkiler mezununa patates soydurarak profesyonel orduya nasıl geçebiliriz?
Elbette her şey böyle değil, ama herkesin bu konuda bir anısı vardır.. Bu örnekler az değil..
"Her şey vatan için" diye slogan atarak koşturmakla bu iş olmuyor!
Mesela TSK"nın ilaç fabrikası var, neden bu teknik imkan, kapasite ülke ihtiyaçlarına dönük değerlendirilmez.. Savunma araç ve silahları, başka ülkeler için gelir kapısı, bizim için ciddi bir ekonomik borç konusu. Neyse şimdi eskiye göre daha iyiyiz, ama çok daha iyi olabiliriz. Neden birçok alanda bugün hâlâ savunma sanayiinde dışa bağımlıyız?
Bunun hesabını kimden soracağız, bu soruların cevabını kim verecek?.
Daha başka konular da var.. Eskiden asker sigarası vardı.. Gençlerin çoğu askerde başlardı sigaraya.. Askere kilo ile sigara verilirdi.. Neyse artık öyle sorunlarımız yok.. TSK, askeri kurum olarak Osmanlı"dan bu yana yenileşmenin lokomotifi iken şimdi yenileşmenin önünde bir engel gibi görünüyor. Kendi değişmemekle kalmıyor, başka kurumların değişimine de engel olmaya çalışıyor gibi sanki!
Paşaların telefon konuşmalarında bunlar yok. Başka şeylerle meşguller. Başörtüsü ve Kur"an kursu takibi yapıyorlar..
Bu askerlik konusu milletin gündeminde. Aileler çocuklarını bir işe yerleştirirken, evlilik hesapları yapılırken bu askerlik meselesi hep önlerinde. Artık bu işin bir çözülmesi gerek..
Selâm ve dua ile..

Bu yazı toplam 1205 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar