Abdurrahman Dilipak
“Belhum Adal”
İnsan ekmel-i mahlukat, eşref-i mahlukattır. Ona ilim ve hikmet verildi. Akıl verildi. İnsan Allah’tan bir ruh taşır. Tîn sûresi’nin 4. âyetinde geçmektedir. Âyet’te; “Andolsun ki biz insanı en güzel biçimde “ahsen-i takvim” yarattık” denilmektedir.
Şeytan “galu bela” zamanında insana secde etmeyi reddettiği için lanetlendi. O gün insan Allah’a kulluk sözü verdi ve Hazreti İnsan oldu.
Araf 179’da şöyle buyurulur: “Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.”
İnsan Eşrefi Mahlukat ile Belhum Adal arasında gidip gelen ya da ikisi arasında bir yerde duran bir canlıdır..
İnsan melekleşebilir, melek üstü olabilir ya da Şeytanlaşabilir..
İnsan “tek bir kişilik” ifade etmez. Akıl, ruh, nefs, bedendeki hayat enerjisi can, ayrı bir anlayış merkezi olarak “fuad” olarak anılan kalp hepsi bir arada insanı oluşturur.
Mesela ruhumuz hiç hata yapmaz ve ebedidir. Nefsimiz terbiye edilmez ve kontrol altında tutulmazsa Şeytanın oyuncağı olur.. Akıl gerçekliğin, kalp hakikatin merkezidir.. Can hayat enerjisi ile bedenimizin fonksiyonlarını harekete geçirir...
Bu, bu kadarla da kalmaz. Hannas vesvesesini fısıldar durur kulağımıza. Şeytan nefsimize taht kurmuş oturmaktadır belki de, Melekler çevremizi çepeçevre kuşatmıştır.
Melek, Cin, Şeytan ve bunlarla işbirliği yapan İns’ler..
Kiramen katibin, her söz ve eylemi, dahası aklımızdan geçenleri not etmektedir..
“Müslüman insanı” böyle bir dünyada yaşar. “Yalnız başına bırakılacak değildir”. O, “Beni bana bırakma Rabbım” diye dua eder. Nefsi bazan en büyük düşmanına dönüşür.. “Hayır zannettiklerinde şer, şer zannettiklerinde hayır olabileceğini” bilir..
Onu gören, duyan, bilen, koruyan, kadiri mutlak ve bir olan, öl deyince öldüren, ol deyince olduran bir Allah’ı vardır.
O, O Allah’ın yeryüzünde gören gözü, işiten kulağı, tutan eli ve haykıran sesidir.
O, onu yeryüzünün varisi kılmak istemektedir. Yeryüzünü ona mescid kılmak istemektedir. Onun elleri ile zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir. O, kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan edendir..
Tin Suresi 1-5. Ayetin devamında “esfel-i safilin” kavramı kullanılır. “(1-5) İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” Sefillerin en sefili olan insan..
Mesela Kur’an-ı Kerim’de cumartesi yasağını ihlal eden Yahudiler için “Biz onlara aşağılık maymunlar olun dedik.” (Bakara, 2/65) diye de bir ayet vardır.
Kur’an-ı Kerim’de, zamanının, ekonomik, politik ve kültürel alanda en önemli kişilerinden birine “Ebu Cehil”, yani “Cehaletin babası/en baba cahil” denmektedir. Cahil, Şeytanın da sıfatıdır.. “Hakikatin bilgisinden yoksun olma hali”, Kur’an-ı Kerim’de bu şekilde ifade edilir.. Mesela hakikati bilir ve susarsanız, sıfatınız “dilsiz şeytan”, ya da “kitap yüklü eşek” olur mesela.. Bilir de tersini yaparsanız kitap lanet eder o kişiye.
Cuma suresi 5’te “Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.”
Belam’la ilgili ayet şöyledir: “(Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat. Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hâli böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler.” (A’raf, 7/175-176). Burada “soluyan köpek” benzetmesi yapılıyor.
Bu kıyas ve benzetmeler, kişinin söz ve fiilleri sonucu varılan yeri ifade eder..
İnsanlar için iki yol vardır. Hak ve batıl. Necip Fazıl’ın ifadesi ile “ırmaklar çift, birinden nur akar, birinden kir”.. Kişi bu yollardan ikisinden birine varacaktır sonuçta veya rızaya ulaşarak cennete gidecektir, nimete erenlerden olacak ya da gazaba uğrayanlardan olacak ve cehenneme odun olacaktır..
İnsanlar bu dünyada yaptıkları ve yapmadıkları, söyledikleri ya da söylemedikleri ile ya kendi cennetlerine sırtlarında tuğla taşıyor olacaklar, ya da kendi cehennemlerine kendi sırtlarında odun taşıyor olacaklar..
Hani bugünlerde hayvan insan tartışması yapılıyor da, ben de Kur’an penceresinden bakmak istedim olaya..
Rabbım bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil.
Selâm ve dua ile.
yeniakit