Selâhaddin Çakırgil
‘Müslümanlardan bizâr olup, yine müslümanlara sığınmak!’
İlâhiyatçı bir prof., ‘namaz kılmayan müslümanlar’ hakkında, -kahvehane ağzı bir uslûb ile-hakaret ifade eden sözler söylemiş TRT ekranlarından, bir İftar Programı’nda.. Program sunucusu durumu kurtarmaya çalıştıysa da, ağızdan çıkan söz, yaydan fırlayan ok gibidir. Mutlaka bir yerlere çarpar ve yaralar, zedeler.
O Prof. efendi, belki de inancının tebliğini yaptığını sanmıştır. Ama, insanları irşad edip kalblerini mi ısındırmıştır; yoksa bir hışım ve nefret duygusu mu uyandırmıştır?
Hatırlayalım: Bunalan müslümanlar, Hz. Peygamber (S)’e, ‘düşmanlarına lanet etmesi’ çağrısında bulununca, Hz. Peygamber (S), bu isteklere, ‘Enbiya-107’de yer alan ve ‘Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik..’ meâlindeki‚ ‘vemâ erselnâike illâ rahme-t’en li-l’âlemîn’ âyetiyle karşılık vermişti.
Kur’an-ı Kerîm, (Tahâ-44)’de, Fir’avun’la görüşmeye giden Hz. Mûsâ’ya, ‘Ona, ‘qavl-i leyyin’le, mülayemetle hitab et!’ meâlinde uslûb telkin edildiğini de bildirir.
‘Rahmet dini’ olan İslam’ın, hışımlı ifadelerle tanıtmaya ihtiyacı mı var?
***
Ama, bu söz üzerine harekete geçenler de o Prof.’dan geri kalmadılar. Hele de, bazılarının aynı tondaki tepkileri şaşırtıcıydı.
Bu cümleden, Başbakan Yıldırım da, o ilahiyatçı Prof.’un sözlerine ağırbaşlılıkla karşılık vermek yerine, ‘Halt etmiş! Zırva!’ dedi, ekranlardan.. Doğrusu, kendisine hiç de yakışmadı.
Bir yanlışı bir başka yanlışla düzeltmek olur mu?
***
Bir diğer konu..
Her Ramazan’da ilahiyatçı veya hoca denilen bir takım kişiler, müslümanların sanki başka temel bir mes’eleleri kalmamış gibi, avâm’ın tecessüsünü gıdıklayacak konuları temcid pilavı gibi ısıtıp ısıtıp gündeme getirirler. Bu yıl da öyle oldu..
Birileri, teravih’in esasen farz değil, hattâ, nebevî sünnet’te sadece gece namazı olduğunu söylerken; birileri de kitablarda 41, 33, 24, 13 ve 8 rekat gibi rakamların bulunduğundan söz ederek, 8 rekatla yetinilebileceğini söylemiş..
Buna karşı, İslam adına diyerek, komiklik seviyesinde görüşler sergilemekten kaçınmayan bir kişi de, ‘Kafamı kızdırmasınlar, 34 rekata çıkarırım..’ diye tehdidler savurmuş; İslam kendi vesayeti altındaymışcasına... Bu bir zulüm değil midir?
Kul ile Rabb’i arasındaki bir ferdî ibadetten kime ne?
***
B. Amerika’nın Orlando kentinde, daha çok cinsî sapıkların devam ettiği bildirilen bir gece kulubüne yapılan kanlı baskında 50 kişi öldürülmüş.. Böyle saldırılar Amerika’da okullarda bile yaşanıyor sık sık..
Ama, saldırganın adının Ömer Metin isimli ve Afgan asıllı bir Amerikan vatandaşı olduğu ortaya çıkınca, işin rengi değişti. Müslümanların üzerine yıkıldı bu saldırı ve Başkan adaylarından -İslam düşmanlığında sınır tanımayan- Donald Trump’ın ekmeğine de yağ sürüldü. Ama, o kulübe o saldırganın da devamlı gittiği belirlenmiş..
***
Amerikan Başkanı Obama, bu saldırının Amerikan değerlerine ve homoseksüellerin yaşayış tarzlarına bir saldırı olduğıunu belirtti; ancak bunun İslam’a ve müslümanlara mal edilmesinin kabul edilemez bir yanlışlık olduğunu söyledi..
Bazı müslümanlar ise, bu saldırıyı alkışladı. Müslümanlar kendi toplumlarındaki çirkinliklere, ahlâksızlıklara elbette karşı çıkarlar; ama, o zaman bile, şahsî eğilimlerle yapılan bu gibi yargısız infazları alkışlayamazlar.
Böyleyken, başka dünyaların çirkinliklerine karşı sergilenen cinayetleri alkışlamanın mantığı ve müslümanlara getirisi nedir, Allah aşkına!
***
Merhûm Muhammed İqbâl, 90 yıl öncelerde, müslümanlar içinde karşılaştığı nice olumsuzluklar karşısında, ‘Bizâr oldum bıktım, bu müslümanlardan..’ diye feryad ediyor ve sonra da, ‘Yine de, sığındım müslümanlara!’ diyordu. Bugün de durumumuz aynı; çünkü gideceğimiz başka bir yer yok!
stargazete