Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Bir çalıştay oldu çarşı karıştı

Hüda-Par Diyarbakır’da bir çalıştay düzenledi, deyim yerindeyse çarşı karıştı.

"Kürt Meselesine İnsani Çözüm” başlığını taşıyordu çalıştay. Bir çok yazar, bilim adamı yanında Ak Parti’li siyasetçiler de katılmıştı çalıştaya. AK Parti MKYK Üyesi Orhan Miroğlu, Ak Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Abdurrahman Kurt ve eski AK Parti milletvekilleri Mehmet Metiner katılımcılar arasındaydı.

“Kürt meselesinin yüz yıldır çözüm beklediği”nin ifade edildiği Çalıştay sonrası açıklanan bildiride “Kürdistan’da yaşayan tüm insanlar bölgede huzur istemektedirler” ifadesine yer veriliyor, “Ankara’nın saadeti Diyarbakır’ın huzuruna bağlıdır” deniyordu. Kürtçenin anayasal güvenceye alınması ve ana dilde eğitim talep ediliyor, eşit vatandaşlık bağlamında Anayasa’da yer alan “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına bağlı herkes Türktür” ifadesinin değiştirilmesi isteniyordu. “İç cephenin güçlenebilmesi için ulusçu resmi ideolojinin inkâr ve asimilasyon politikaları tamamen terk edilmelidir” yaklaşımı yanında “Silahı bir çözüm yöntemi olarak gören anlayış, başta siyaset kurumunun tüm bileşenleri olmak üzere toplumun tamamı tarafından mahkum edilmelidir. Kürt meselesinin çözüm adresinin siyaset kurumu olduğu asla unutulmamalı, siyasi yollarla yürütülen çalışmalar desteklenmelidir” görüşü de bildiride yer alıyordu.

Hüda-Par Cumhur İttifakı bileşeniydi. Muhalefet, oradan girdi konuya. “Acaba diğer bileşenler bildirideki görüşlere katılıyor muydu, katılmıyorsa ne yapılacaktı?” Bu iktidarda bir çatlağa yol açar mıydı?

Beştepe’den Mehmet Uçum’un sesi yükseldi bu arada. Uçum, bir bakıma, Bahçeli’nin başlattığı Öcalan’lı sürecin teorisyeni ve ayar vericisi rolünü sürdürmekteydi. Sert karşı çıktı çalıştaya ve orada talep edilenlere: Çalıştaya katılan Ak Partilileri “Ak Parti görünümlü” diye yaftaladı. “İhanet, alçaklık” gibi tanımlamalar peş peşe geldi. “Dış Kürt sorunu” ona göre “Türkiye’yi bölme hedefli emperyalist bir proje” idi.

Uçum’a Miroğlu ve Metiner cevap verdi.

Miroğlu, Uçum'un paylaşımlarının "Bir konumu olmasa kimsenin ciddiye almayacağı….. 28 Şubat ve 12 Eylül’e çeyrek kala kaleme alınan bildirilerden pek farkı olmayan" şeyler olduğunu yazdı. “Darbenin ayak seslerini mi duydu birileri de Kürtler’i bahane etmeye çalışıyor?!” diye sordu.

Miroğlu şunları ifade etti: “bu arkadaşımız maalesef Kürtlerle ilişkili tarihi, mücadeleleri Türk- Kürt ilişkilerine dair hafızayı her defasında yok saymakta, Kart- Kurt’u hâlâ savunan ırkçıların fikir dünyası içinde gezinmekte, arka bahçemizdeki Kürt gerçeğini bile ‘emperyalist Kürt dış sorunu ‘gibi anlamsız kelimelerle ifade ederek, onur kırıcı paylaşımlara imza atmaktadır.”

Miroğlu, Uçum’un çıkışlarının “konumu” sebebiyle Ak Parti bünyesindeki Kürtler’in misyonunu da olumsuz etkilediği görüşünde. Şunları yazdı Miroğlu:

“Kürtler, Türkiye’nin Türkiye’den daha büyük olduğuna inanmak istiyor, sınır ötesindeki Kürt kardeşlerinin haklarını savunmasını bekliyor ve yüzlerini Türkiye’ye dönük tutmakta ısrar ediyorken, konumu olan birinin yaptığı paylaşımlar Türk- Kürt ilişkilerine de, bu ilişkilerin yegâne siyasi sigortası olan AK Partili Kürtler’in misyonuna da büyük zarar veriyor!

“Bizler AK Partinin Kürtlerle olan siyasi ilişkilerinin zayıflamaması ve Kürtlerin Türkiye Cumhuriyetine aidiyet duygularının güçlenmesi için mücadele ediyoruz, siyasi zeminler yüzümüze kapanmadığı sürece de mücadele etmeye devam edeceğiz.”

Başta “Bir çalıştay oldu çarşı karıştı” demiştim.

-Gerilimin Cumhur İttifakı bünyesinde nasıl bir hareketlenme doğuracağı meselesi Ankara’da gündem olacak, bu bir.

-İkincisi Uçum ile Ak Parti içindeki Kürtler arasında bir gerilim var. Uçum Beştepe’de bir “konum” sahibi. Düşünceleri Erdoğan’ın yaklaşımını da yansıtıyor mu? Bu soru hem Uçum’un geleceğini etkileyecek hem Ak Parti içindeki Kürtlerin…

-Üçüncüsü, Bahçeli’nin başlattığı süreç, Uçum’a mı yakın, Ak Partili Kürtler’e mi, kim neyi bekliyor süreçten?

-Dördüncüsü, Çalıştay öncelikle “100 yıldır çözülmemiş bir Kürt sorunu”nun varlığını kayda geçiriyor. Sorunun kökünü “ulusçu” yaklaşıma bağlıyor. Mevcut anayasadaki Türklük – Kürtlük konumunu 12 Eylül mantığı ile ilişkilendiriyor, sonra da, “Kürt sorunu” kapsamında gördüğü “eşit vatandaşlık” talebini seslendiriyor. Anayasa’nın “tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını Türk” diye tanımlayan 66. Maddesi sorun olarak görülüyor. Çalıştay, bu arada Ak Partili Kürt siyasetçiler için, komşu coğrafyalardaki Kürtler ile ilişki de hassasiyet alanı.

-Bir yanda Öcalan’ın “silâhları bırakma çağrısı” bekleniyor. Sanki Ankara’da bu çağrı gelirse iş bitecekmiş gibi bir algı var. Oysa Hüda-Par çalıştayı bir kesimin, DEM’in “Kürt sorunu söylemleri” diğer kesimin, siyaset zemininde konuşulacak daha pek çok konu başlığı bulunduğuna dair yaklaşımını ortaya koyuyor.

Hüda-Par’ın değerlendirmeleri de, DAM’in talepleri de tartışılabilir. Tartışmada herkesin durduğu yer de önemli. Uzlaşma nerede sağlanacak, belki de en hassas nokta burası: Belirleyen kim olacak, belirlenen ne olacak? DEM’in Bahçeli idealizasyonu, Hüda – Par’la nükseden gerilim, Uçum’un Beştepe’den kestiği racon, Ak Partili Kürt siyasetçilerin yaşadığı zorluk… ve tabii kayyımlar… Nasıl çıkılacak işin içinden?

Bu yazı toplam 258 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar