Merve Kavakçı
Bir de olursa...
ABD siyasetinde yükselen saçmalıktan söz ediyorduk. Adı Donald Trump. Trump’ı kaale alıyor olmamız da ilk anda ayrı bir saçmalık gibi gözükse de adım adım başkanlığa yürüyor olması bunu bir anda saçma sapanlık kategorisinden çıkartıp yaklaşmakta olan bir reel tehditedönüştürüveriyor. Olmaz olmaz demeyin, oluverir diyerek bırakmıştık...
Devam edelim. Trump’ın saçmalığı zaman ve mekândan bağımsız düşündüğümüzde bir şey ifade ediyor. Düşününüz, insanların fiziksel görünüşleriyle, zihinsel yapılarıyla, cinsiyetleriyle, din ve kültürleriyle açık açık alay edebiliyor. Ve bu, Amerikan toplumunda yani ayrımcılığın hukuki, sosyal ve siyasal anlamda her yer ve zamanda kınandığı bir ortamda kabul görebiliyor. Trump’a karşı olanların öfkesi ne kadar gerçekse, onun arkasında olanların, her kırdığı potun arkasından alkışlayanların fazlalığı da bir o kadar gerçek. Bunlar, ilköğretim kurumundan beri insanların farklılıklarından dolayı dışlanmasının ne denli kabul edilemez olduğunu öğrenen bir kitle. Farklılıkları, göze çarpan değişiklikleri bir kınama aracı değil, bilakis bir zenginlik vesilesi addetmeleri ile temayüz etmiş bir toplum. Ama Trump’ın rakamları eksilmiyor, popülaritesi artmaya devam ediyor. Muhaliflerinin içlerine saldığı korku da...
Zaman ve mekân bağımlı Trump değerlendirmesi ise önümüze bazı tespitleri çıkartıyor. Bunlardan belki en önemlisi terörizm, İslam ve Müslüman kavramlarının geldiğimiz noktada birbirinden ayrılamazlığı durumu. Evet Trump sadece, onun küçük dünyasında terörizmle anılan Müslümanlarla uğraşmıyor hiç şüphesiz. Meksikalılar da onun düşmanı, Suriyeliler de. Bu noktada din üzerinden bir okuma yapmıyor. Amerika’yı kendisi gibi “beyaz” olmayı hakedenlerin ülkesi olarak görüyor olsa olsa. Kendisinin Alman göçmenliği burada bir sorun teşkil etmiyor, çünkü Avrupa’nın anglosakson Protestan yüzünü temsil ediyor. Ancak Trump’ın İslam’la olan problemi, Trump işte, ...ne yaparsa yeridir şeklinde okunamaz. Trump’ın söylemi, uluslararası konjonktürün oluşturduğu şartlardan besleniyor. Trump yalnız mı? Ona oy vermeye ahdetmişlerin dışında yalnız mı? Hayır. Dünya siyasetinde karşılık bulan bir duruşu var Trump’ın. Güney sahillerimize vuran bebek cesetleriyle, Yunan polisinin suya ittirdiği Suriyeli kadınla veya kucağında oğlu, Macar gazeteci tarafından çelme takılan babayla aynı dili konuşuyor Trump. Konuşuyor ve bu, Amerika’da bir karşılık buluyor. Konuşuyor ve bu, dünyada karşılık buluyor. Konuştukça batmıyor, yükseliyor.
Çünkü söylediklerinin alıcısı var. O alıcı içinde İslam’ı bilmeyenler kadar, bilip de istemeyenler de var. Bilip de yanlış bilenler de var. Bilip deDAEŞ’ten öğrenenler de var. Trump sansasyonel açıklamalarıyla gündemde kalmayı başarırken kimi gülüp geçip, kimi de arkasından yolun açık olsun suyu dökerken İslamofobiye meşruiyet kazandırmanın da yapı taşlarını seriyor. Bir bir patikalar açıyor. Önce alay edip küçümseyen sonra takımına katılıyor. Bir deli bir kuyuya bir taş atmış kırk akıllı çıkaramamış, bir söylüyor iki söylüyor, attığının izi Ümmet’e yapışıyor.
yeniakit