Abdullah Büyük
Bir oy uğruna yarab...
29 Mart yerel seçimleri uğruna neler söylenmiyor, neler vaat edilmiyor ki? Bir asra yakındır, hak adına ne varsa hepsiyle alay edilmiş, inkâr edilmiş, daha ötesi çağdışı ilan edilmiş değerlerimiz uğruna planlar, tuzaklar kuruluyor. İstismarın bu kadarına da pes doğrusu. Olayların, fikir ve görüşlerin arka bahçesini en iyi bilen Rabbimiz, tesettürü farz kılan, toplumsal barışın sağlanmasını kullarına vazife olarak veren, haksızlığın her çeşidinden uzak durulması ikazını yapan Rabbimiz, katından gönderdiği gerçeklere, hakikatlere karşı kimlerin nasıl bir tavır sergileyeceğini de bildirir:
"Hz. Peygamber onlara gerçeğin ta kendisini getirmiştir, fakat ne var ki gerçek-hak onların hoşuna gitmez." (Müminun Sûresi/70)
"Ey inkârcılar! İşte size gerçeği, hakkı bildirdik, ne var ki, çoğunuz gerçeklerden hoşlanmıyorsunuz." (Zuhruf Sûresi/78)
Bu ülke ve ülke halkı üzerinde yarım asır söz sahibi olan Sayın Süleyman Demirel, halkın değerlerini, halkın inancını, inanca dayalı eylemlerini-amellerini sürekli mercek altında tutmuş, kendilerinin kontrolünde olmayan İslâmi yaşayış ve sözlere "korsan din" adını verebilmiştir.
Milli şef dönemini izaha gerek yoktur. Başörtüsünün yasaklanması için Anayasa Mahkemesi"ne müracaat eden CHP"nin, ülkenin kalkınmasına engel gördüğü(!) çarşafa veya diğer konulara gösterdiği esneklik(!) tavırlarını kabul etmek için 29 Mart"tan sonraki gidişatını görmek gerekir. Sivil bir anayasa ifadesinden bile rahatsız olan CHP, Allah katından gelen hangi gerçeğe karşı teslim olmuştur?
Allah katından gelen Kur"an"ın öğrenilmesini belli yaştaki çocuklarımıza yasaklatmış, İmam-Hatip Okullarının içini boşaltmak için kendine göre düzenleme yapmış, Allah"ın dinine karşı bilerek veya bilmeyerek menfi yönden tavır sergilemiştir.
Allah katından gelen hakikatleri sevmeyen, hoşlanmayan ve adeta hakkın, hakikatin yaşanmaması için gereken imkân ve güçleri devreye koyan zihniyet sahipleri, önce özür dilemeliler.
Ey Müslümanlar. Bizler size haksızlık etmişiz. Kestiğiniz kurbanlara, kıyafetlerinize, hayat tarzınıza o kadar hakaret etmişiz ki, şimdi bunların yanlış olduğunu yeni anladık, sizden özür, Allah"tan af diliyoruz.
28 Şubat kararları ile sizin hayatınızı kararttık. Adeta sizlere topyekûn savaş açtık. Gazetelerimizle, televizyonlarımızla sizlerle alay ettik. Sizlerden özür, Allah"tan af diliyoruz.
Bu ülkenin kalkınmasına, ülke halkının barış içinde yaşamasına karşı sizleri hep engel gördük. Meğer haltetmişiz. Şimdi anladık gerçekleri. Ne olursunuz hakkınızı bizlere helal ediniz. Allah bizi bağışlasın...
İşte acı gerçek budur. Oyu, seçimi, belediye başkanlıklarını bir tarafa koyarak, önce asırlık hatalarınızı, yanlışlıklarınızı, haksızlıklarınızı itiraf edin. Müslüman halk sizi bağrına basar, başlarına taç eder.
Bir acı gerçek daha vardır ki, bu ülkeyi ve bu ülke halkını kartel medyanın köşe yazarları, kiralık kalemler, sağı gösterip solu vuranlar yönlendiremeyeceklerdir. Öyle umut ediyoruz ki o dönem bitmiştir. Halkımız gerçekleri görmüştür. Senelerdir kandırılan, uyutulan ve sürü gibi algılanan bu fedakâr ve vefakâr halkımız, ülkede olup bitenleri kavramaya başlamıştır.
Böyle olunca, haksız direnmelere, inatçılığa, zorbalığa gerek yoktur. Biz Müslümanların da çok hataları, günahları vardır. Belki sizlerinkinden daha fazladır. Ne var ki bizler özür dilemeyi, af dilemeyi, pişman olmayı ahlak-huy haline sokmuşuzdur.
Senelerdir mürteci-irtica dediğiniz biz Müslümanlar, sevmeyi, saymayı sizlerden çok daha iyi biliyor ve yaşıyoruz. Hamallarımız, minibüs şoförlerimiz, koyun çobanlarımız, ayakkabı boyacılarımız, gece bekçilerimiz, v.s bizlerin inancında, efendilerimizdir. Çünkü topluma hizmet ediyorlar. Sizin efendilerinizle bizlerin efendileri çok farklıdır. Sizler bizim kardeşlerimizsiniz. İnsan kardeşleri. Sizlerin haberiniz olmadan, gıyabınızda hakkı ve hakikatleri sevmeniz, hidayete erişmeniz için hep dua ederiz.
Yüreklerimiz yumuşak, gözlerimiz yaşlı olarak, bu ülkenin ve ülke halkının ilmen, imanen, ahlaken, iktisaden kalkınması için, yapamayacağımız fedakarlık yoktur, bu gerçeğe de inanınız.
Vakit