Bir Sadık Battal filmi

Bir Sadık Battal filmi
Türk filmlerini kenar mahallelerin sobalı oturma odalarında komşularla birlikte ailece izlediğimiz vakitlerdeydik. Türkiye'nin yazgısı yoksulluk ve aşk acısı, Türk sinemasını derinden etkilemiş ve biçimlendirmişti. Gerçek hayatta yaşanan yoksulluk ve karşılıksız aşk, Türk filmlerinin keskin duygusal virajlarında onarılırdı. Türk filmlerinde en keskin virajlar alınırken tam da, yoksul bir adam öfkelendiğinde mesela, yoksulluğunun üstesinden gelme sürecinde ya da, ve nihayet kahramanımız evinin yolunu ve sevgilisini bulduğu anda, etrafımızdaki kadınlar istisnasız hepsi ağlardı" Erkekler ise nemlenen gözlerini muhakkak hafifçe gizleyerek "Asıl film şimdi başlıyor!" derdi" Hemen her filmde yoksul kahramanımız yoksulluğun üstesinden gelme sürecindeyken babam da hep aynı ses tonuyla "asıl film şimdi başlıyor!" derdi. Yoksulluğu aşmış kahramanımız, filmin, kendisinin ve hepimizin intikam virajına girdiği anda, Türk filminin final sekansı açılırken tam da, amcamdan babama yanıt gelirdi: "yok yok bi dakka, asıl film şimdi başlıyor!".


* * *
Yukarıdaki satırları, Sadık Battal'ın "Asıl Film Şimdi Başlıyor" adlı kitabının mukaddimesinden aldım. Metin Erksan, Lütfi Akad, Yılmaz Güney ve Yavuz Turgul sinemalarını konu alan bu kitapla Türk sinema literatürüne esaslı bir katkıda bulunan Sadık Battal, artık sinemanın 'edebiyatını' değil kendisini yapıyor. O satırların ışığında gelişen; "yoksulluk", "aşk acısı", "keskin duygusal virajlar" ve zulme uğrayanların aldığı intikama meftun bir sinema bu. Selamlaşmaya, dostluğa, fedakârlığa meftun bir sinema. En önemlisi, "metafizik ürpertiler"e meftun bir sinema. İlk örneği: Yapımı geçen ay tamamlanan "Yavuz Turgul'un Dünyası". Bir belgesel. Adı üstünde, Yavuz Turgul hakkında bir belgesel. Ama aslında Sadık Battal'ın sinemada soyluluk arayışı üzerine bir belgesel.

Çoğumuzun beğenmediği eski Türk filmlerindeki kadar olsun bir soyluluk arıyor Sadık Battal; Yavuz Turgul sinemasını (Züğürt Ağa, Muhsin Bey, Eşkiya, Gönül Yarası vs.) bunun için seviyor, eski güzel günlerden kalma mert insanlar ve temiz aşklar sunduğu için.

Bir panelde Yavuz Turgul'u şu sözlerle takdim etmişti: "Seksen sonrası yaşadığı derin krizi Yavuz Turgul ve Eşkiya filmiyle aşmış olan Türk sineması ikinci ve yeni altın çağına da Gönül Yarası filmi ve yine Yavuz Turgul ile girmiştir. Züğürt Ağa gibi mütemadiyen iyi fikirleri ve özgün projeleri olan Yavuz Turgul, bundan böyle sürekli film çekecek. Herkese müjde. 60'ların film ortamı Yavuz Turgul'un ruh ve biçemiyle yenilenmiş olarak geri dönüyor. Hakikaten efsane gerçek oluyor. Eski filmlerdeki gibi mahalle, selamlaşma, dostluk, kardeşlik, aşk, ihanet, intikam, adam gibi konuşma, bilgece susma, Yavuz Turgul sineması formunda geri geliyor..."

Sadık Battal'ın filminde (bilhassa filmin ana metninde ve Yavuz Turgul sinemasından yapılan alıntılarda) öne çıkanlar da bunlar: Dostluk, aşk, ihanet, intikam, adam gibi konuşmak ve bilgece susmak.

Filme görüşleriyle/hisleriyle katkıda bulunan sanatçılar ve münevverler (Şener Şen, Sırrı Süreyya Önder, Nilgün Öneş, Hüsrev Hatemi, Tolgay Ziyal, Türkan Şoray, Haşmet Babaoğlu, Yusuf Kaplan, Sadık Yalsızuçanlar, Mevlana İdris, Sinan Albayrak vs.) de genellikle 'adam gibi' ve 'bilgece' olana vurgu yapmışlar.

Sırrı Süreyya Önder: "Yavuz Turgul sineması deyince, benim aklıma bütün teoriyi, bütün lafzını bir kenara itip, onun sahiciliğine iltica etmek gelir."

Haşmet Babaoğlu: "Bu toplumun insanlarındaki takıntıları ciddiye alıyor. Bir aşkı, çok erken yeşermiş bir aşkı, bu kadar sessiz ve suskun bir biçimde gizleyen çok az halk vardır. Bir acısını, yarasını herkese inat saklayan ve nerdeyse her gün her sabah çıkartıp okşayan ama sonra tekrar kalbine gömen ve yıllar boyu bu acıyı aynı şekilde aynı ağrılarla sızılarla içinde kimseye çaktırmadan yaşatan çok az halk vardır. Bunun farkında Yavuz Turgul ve filmlerinde ona takılıyor, onun izini sürüyor."

Mevlana İdris: "Yavuz Turgul'u sinemamızın Everest'i gibi görmek mümkün. Fakat bu Everest kendisine çıkmamız için bizi zorlayan mağrur bir Everest değil. Bize kadar inen alicenap ve mütevazı bir Everest."

Filmin sonunda "Züğürt Ağa"dan bir sahne var; ağanın, oğluna Hayber Kalesi'ni okutturduğu ve şöyle dediği sahne:

"Vay be! Ben pehlivan diye, ben kahraman diye Ali'ye derim. Biz kim köpek oluyoruz yanında?"

Hülasa: Güzel şeyler anlatan, güzel şeyler gösteren, güzel şeyler aşılayan bir film.

"Yavuz Turgul'un Dünyası"yla pişen Sadık Battal, şimdi yeni projeler için kollarını sıvıyor. Asıl film şimdi başlıyor yani.


* * *
NOT: Sadık Battal yarın akşam (21:30) Kanal A'daki "Yeşilçam Rüyası" programında "Yavuz Turgul'un Dünyası"nı anlatacak.

yenişafak

Bu yazı toplam 1741 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar