Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bitcoin, FETÖ dâvâları ve..

Dün kaldığımız yerden devam edelim.

FETÖ davaları birkaç farklı kesim tarafından farklı biçimlerde sulandırılmaya çalışılıyor.. Bir grub halkın kafasını bulandırmaya çalışıyor. Bir grub sanık yakınları üzerinde çalışıyor. Özellikle de durumları meşkuk sanık yakınlarını kışkırtıyorlar. Yurtdışına kaçanlar ayrı bir grub, tutuklular ayrı bir grub.. Daha çok da Bylock konusunda bir sürü spekülasyon üretiliyor. Bylock’u hukuki delil olmaktan çıkarabilirlerse birçok FETÖ’cü için iddialar soyut hale gelecek.

Bylock konusunda, bu programın başka birtakım dini programlarla birlikte farkında olmadan da indirilebildiğini ve bu şekilde ilgisiz insanların suçlandığını iddia ediyorlar mesela..

Önce şunu bilelim, Bylock programının ana serveri klonlandı. Dolayısı ile bütün bu iddialar havada kalıyor. Programın bir şekilde indirilmesi değil, aktif hale getirilmesi sorun. Bu da 3 kişinin farklı şifrelerini girerek birbirini onaylaması ile mümkün oluyor. Bir kişinin bir  başkasının telefonuna uzaktan girip program yüklemesi ve bu adresten mesaj atması hackerler için mümkün olsa da, bu işlemlerin geriye dönük yapılması mümkün değil. Ya da böyle bir manüpilasyon hemen ortaya çıkarılır. Bylock üzerinden haberleşenlerin yazışmaları da kopyalanmış durumda. Dolayısı ile kimin kimle, ne zaman, ne konuda haberleştiğinin kayıtları var. Birileri bu şekilde yargıyı ve kamuoyunu etkilemeye çalışıyor.. Bunlar FETÖ’cülerin uydurduğu yalanlardan başka bir şey değil.

Şunu da bilelim, FETÖ’cüler sadece Bylock kullanmadılar, başka sistemler de kullandılar. Uydu telefonu da kullandılar, Raspbery Pi de kullandılar, deepweb de. Hani şu günlerde çok popüler olan Bitcoin de. Birçok kişi Bitcoinlerin şifreli bir gizli haberleşme aracı olduğunun farkında değil. Bu şekilde bilgi ve para transferi mümkün.

FETÖ davaları konusunda Valilik ve kaymakamlıklar, yerel yönetimler ve STK’lar daha aktif olabilir. Belki haftalık, aylık çok dilli raporlar yayınlanmalı.. Mesela Genel Merkez, Bakanlıklar, büyük şehirlerdeki davaları izlemek için hukukçular tayin ediyorlar da, acaba il ve ilçe teşkilatları kendi bölgelerindeki davaları izleyip, raporluyorlar mı? Bunu Hak-İş, Memur-Sen gibi Türkiye genelinde örgütlü STK’lar da yapmalı. TOBB da yapmalı. Bu bir devlet meselesi. Gelecek meselesi. Birden fazla kaynaktan bilgi gelmeli ki, bunlar kıyaslansın, karşılaştırılsın ve manipülasyona fırsat verilmesin. Ben hâlâ adalet bakanlığından, bu dava iddianamelerinin yeraldığı bir siteyi yayına sokmasını bekliyorum. Bu konu ile ilgili bir sanal kütüphane de kurulabilir. Bu sitenin çok dilli olması gerek. Bir ihbar hattı olması gerek. Davalarla ilgili bir ajanda ve duruşma zabıtlarının da burada yayınlanması gerek. Sanal ortamda örgüt ve darbe gecesi, sonrası süreçle ilgili fotoğraflar, afişler, broşürler, videoların yayınlanması gerek. Süreci çok iyi yönettiğimizden emin değilim. Vakit de geçmiş değil aslında. İnşallah YÖK de devreye girer de üniversiteler yeni akademik yılda, bu konuda daha fazla akademik makale yayınlanması için uyarıda bulunur, hatta yüksek lisans ve doktora programları açılabilir ve bu konuda bilimsel toplantılar yapılabilir.

15 Temmuz’da birçok belediye birçok kitap ve broşür yayınladı. Video klipler hazırladı. İnşallah bunlar derlenmiştir ve önümüzdeki aylarda bunlar e-book formatında yeniden yayınlanır.

Yapacak o kadar çok şey var ki. Bir yanda savaş, öte yanda terör ve bu tarafta darbe davaları ve devam eden operasyonlar. Elbette kolay değil. Allah yaptığı işi hakkıyla yapanlardan razı olsun, işleri kolaylaştırsın ve onlara sabır versin, anlayışlarını artırsın ve onları korusun. 

 

FETÖ davaları ile ilgili aslında yargının, emniyetin, STK’ların ve halkın, uluslararası kuruluşların yararlanabileceği güçlü bir bilgi havuzuna ihtiyaç var. Bu konuda yine iyi bir sanal basın arşivi, sanal kütüphane, bilgi, belge, doküman havuzuna ihtiyaç var.

Türkiye seçime gidiyor. 2019 uzak bir tarih değil. O zamana kadar bu işlerin bitmesi, suçluların mahkûm edilmesi ve suçsuzların serbest bırakılıp görevlerine dönmeleri gerek. Belirsizlik bir an evvel sona ermeli ki, içimizdeki hainler, belirsizlik ortamından istifade edip tekrar listelere sızmasınlar.

Adaylar belirlenirken, önce en iyiler değil, asla bu görevde olmaması gerekenler ayıklanmalı. Zira “def-i mazarrat, celbi menafiden evladır.” Bu sürecin daha fazla uzamadan sonlandırılması gerek.

Zaten öyle anlaşılıyor ki, açılan davaların çoğu 2018’in ilk aylarında sonuçlanmış olur. Bugünlerde sonuçlanan mahkeme kararlarının İstinaf ve Yargıtay süreçleri de başlamış olur.

Bu davalarla ilgili yeterli somut delil bulunmayan durumlarla ilgili mahkûmiyet kararları bozulabilir. Bu da yargılama sürecinin yenilenmesi anlamına geliyor. O zamana kadar mahkemelerin konuyu yeniden değerlendirmesi aşamasında yeni iddia ve deliller de ortaya çıkabilir..

Mesela ilk bilgiler, MİT Müsteşarının Genelkurmaya gelip ayrılması daha erken saatleri işaret ediyordu ve görüşme süresi daha sınırlı idi, ama yeni bilgi ve belgeler daha geç ve daha uzun süreli bir görüşmeyi işaret ediyor.. 

Durum ne olursa olsun, mevcut yargılama süreci, İstinaf, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi süreci, AİHM süreçleri de hesaba katıldığında 2019’a kadar bu davaların ve tartışmaların sonuçlanması pek kolay gözükmüyor.. Onun için bu tartışmaların gölgesinde yapılacak bir seçime giderken halkın kafasında cevapsız soru kalmamalı. Aynı şekilde “dokunulmayan, himaye gören/kayırılan FETÖ’cü” şüphesine yol açacak uygulamalardan kaçınılmalı..

Suçluları aklamak ve suçsuzları suçlu ilan etmek gibi yanlışlıklardan kesinlikle uzak durulması gerek. Suçsuz insanları suçlu ilan edenler, kim olursa olsun, isnat etmiş oldukları suçu kendileri işlemiş gibi cezalandırılmalı ve bu konunun öncelikle ele alınması gerek.

Darbe gecesi darbeye katılanlar öncelikle yargılanmalı. Sonra darbe sürecini hazırlayanlar, bu süreçte örgütte aktif ve etkin sorumluluk üstlenenlerle, yabancı ülke istihbarat örgütleri ya da başka örgütlerle işbirliği yaparak Türkiye’ye karşı ihanet planı içinde aktif rol alan media, sermaye, siyaset, bürokrasi ve STK içindeki işbirlikçiler cezalandırılmalı. Bunlara yardım ve yataklık eden, destekleyen, bu süreçte aktif sorumluluk üstlenen herkesin yargı önünde hesap vermesi sağlanmalı..

Bir diğer önemli konu ise, yurtdışına kaçan ya da tutuklananların ve ailelerinin kamu otoritelerine ulaşma taleplerinin ciddi şekilde karşılanması gerek. Yine yurtdışında ya da içeride olup da sağlık durumu sebebi ile yardıma muhtaç olanlar hakkında da insani açıdan tedbirler alınmalı diye düşünüyorum.

Belki tutuklularla, bu merhalede, yeniden etkin pişmanlık ve gizli tanıklık konusunda tek tek görüşme yapılabilir. Birlikte bulundukları ortamda bu konuda isteksiz davranabilirler, ama yalnız konuşulduğunda bugün gelinen noktada birçok kişi bu haktan yararlanmak isteyebilir. Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 1203 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar