Selâhaddin Çakırgil
‘Biz sizin kitaplarınıza karışıyor muyuz?’
Başlarında Fransa’nın eski devlet başkanı Nikola Sarkozy’nin de bulunduğu, bir kısım laik, ateist, sionist ya da Yahudi güç odaklarının etkisindeki diğer 300 kadar sanatçı- manatçı, yazar- çizer vs., ‘Le Parisien’ gazetesinde yayımladıkları bildiride, şiddet içerdiğini ve Yahudi düşmanlığı yaptığını iddia ettikleri bazı âyetlerin Kur’an’dan çıkarılması gerektiğini irade buyurmuşlar.. Siyaset ve savaş üzerine olan ve de Yahudileri hedef alan bazı âyetler Paris’in nazenînlerini, kibar beylerini rahatsız ediyormuş..
Olur madamlar, mösyöler.. Başka bir buyruğunuz var mı?
***
Biz dinimizi onların diniyle mukayese masasına koyacak değiliz. Yoksa, özü itibariyle vahy-i ilahî olduğuna, amma tahrif edildiğine inandığımız Tevrat’ta öylesine şiddeti ve kan dökmeyi teşvik eden öyle sahneler vardır ki.. Bunları buraya aktarmak bile istemiyoruz. Yine ırk ayırımı yapmak açısından da hiçbir din veya ideoloji, herhalde Yahudilikle, hele de sionist yahudilikle yarışamaz.
Bizim dinimiz olan İslâm ise saldırıya maruz kalmadıkça Müslümanların saldırmamasını emrediyor ve elbette savaşta uygulanacak hükümleri de bildiriyor ve savaş ahlâkını da öğretiyor. Hattâ esirlerin öldürülebileceğine cevaz verdikten sonra, onların bağışlanmasının daha iyi olacağını bile..
Kur’an’da doğrudur ki, Beni İsrail’in, İsrail oğullarının sapıtmalarına karşı şiddetli ikazlar ve ağır hitablar vardır. Ama Beni İsrail’in Hz. Mûsâ ve diğer enbiyaullahın emirlerine uygun hareket ettikleri zamanları için övgüler de vardır. Ama, bugünün Yahudileri o hitabların hangisinin kendileriyle ilgili olduğunu düşünüyor dersiniz..
***
Asırlar boyunca Yahudiler, hristiyan toplumlarınca yok edilip, yakılırken, 13 asır boyunca, Müslümanlar Yahudiler üzerine himaye kanadı germişlerdir, onların Filistin’deki, zulüm ve entrikalarına kadar..
Bütün bunları laik ve ateistlerin anlaması uzak ihtimaldir. İslâm’dan habersiz ve hattâ İslam’a karşı savaş açmayı şiar edinen bizdeki nice kemalist-laikler, ateistler de, Kur’an’daki savaş hükümlerinin genel hükümler olduğunu zannetmek hatasından kurtulamazlar.
Şimdi bu ‘taife-i laicus’, Paris’ten yükselen bu azgınlık sözlerinden güç devşirmeye çalışmak isteyeceklerdir. Ama Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın da belirttiği üzere, "Modern çağda cehalet ve hamâkat (ahmaklık)ancak bu kadar olabilir. Kur'an-ı Kerim kimsenin yaz-boz tahtası değildir. Bizim kutsal kitabımızdır. Vahyolunduğu gibi Kıyamet’e kadar da korunacaktır. Antisemitizm/ Yahudi düşmanlığı, Avrupa'da ortaya çıkmış bir nefret ideolojisidir. Bu sorunu çözmek isteyen Batılılar kendi kaynaklarını sorgulasınlar."
***
Biz bu azgın ve-sözde- entelektüel barbarlara diyoruz ki, ‘Biz sizin kitaplarınıza karışıyor muyuz ki siz bizim Kitab’ımıza dil uzatıyorsunuz? Bizim dinimiz bize, sizinki de size..’
***
NOT: Sözcü yazarı Yozdil dünkü yazısında birçok iktidar siyasetçisinin geçmişte F.G hakkındaki beyanlarından bir kısmını sıralamış.. Yozdil efendi keşke, Ecevit’in ve diğer laik siyasetçilerin F.G hakkındaki övgülerini de yazsaydı..
Biz daha fazlasını da yazabiliriz.
Hiç kimsenin, kanunen suç işlemediği müddetçe ‘beraet-i zimmet asıldır’ ilkesince hukuken suçlanamayacağı açıktır. Kanunen suç olmayan fiil ve faaliyetlere siyasetçi veya başkalarının destek vermiş olması da suçlanamaz. Ama, suç işlendikten sonra veya suçlu olduğuna dair kuvvetli deliller bulunduğu zaman, durum değişir, tabiatiyle.. Bugün olan da budur. O kişi ve etrafındakiler ve de arkasındaki güçler hattâ uluslararası boyutlarda bir darbe hıyanetine başvurduklarında Tayyip Erdoğan da onlarla, amansızca ve çoğu kimsenin cesaret edemeyeceği derecede bir mücadeleye de girmiştir. O zaman, onların hıyaneti de daha bir sınır tanımaz ve hattâ uluslararası boyutlara ulaşmıştır.
***
Bu satırların sahibi, F.G’nin gündeme gelmeye başladığı 1975’lerden beri ona hiçbir zaman sempati beslememiş birisidir. Ve kendi bakış açısından hareketle, onun temel yanlışlarına karşı hakarete varmayan eleştiriler de yazmıştır, onlarca kez.. Ama o kişinin gücü ve etkisi arttıkça, sonunda, sırtını emperial güçlere dayayıp kanlı bir darbe hıyanetine başvuracağına yine de ihtimal vermemişti.