Selâhaddin Çakırgil
Biz yanabiliriz ama emperyalistler asla risk almamalı!
Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Sincar Dağı ve kuzeydoğu Suriye’deki Karaçok mıntıkasında çöreklenmekte olan PKK/YPG silahlı mücadele ve terör odaklarını vurması üzerine söz konusu örgütün tepkileri anlaşılabilir. Bu örgütün kendi etkinlik bölgelerine Amerikan bayrağı çekmesi ve böylece oraya saldırılamayacağını sanması ise komikliğin veya pragmatistliğin ötesinde, uşak ruhluluk işaretidir.
***
Bu harekât’ın önceden Amerika ve Rusya’ya bildirildiği ve ‘harekât bölgesindeki güçlerini koordinatları bildirilen noktalardan uzaklaştırmaları’ konusunda hatırlatmada bulunulduğu resmen açıklandı. Ama Amerikan tarafı ‘gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi için zaman tanınmadığı için kendi kuvvetlerinin riske atıldığı’ndan dem vurdular. YPG Sözcüsü Redur Khalil ise ‘Karaçok’daki komuta merkezlerinin vurulduğunu ve Amerikalılar da kendilerinin önceden haberdar edilmediklerini söylediklerini;’ belirtti.
Ortada, ‘Tavşana, kaç; tazıya,tut!.’ kabilinden, çok yönlü oyunlar olduğu anlaşılıyor.. Yıllarca, PKK’ya karşı saldırıların, bir karışıklığa fırsat vermemesi için, önceden kendilerine bildirilmesini istiyorlar ve onlar da PKK’ya haber salıp, Türkiye’nin boş dağları bombardıman etmesini sağlıyorlardı. Şimdi de bir Amerikalı komutan, bombardımandan hemen sonra bölgeye koşmuş ve böylece YPG’nin acısını paylaştığını göstermişti.
USA Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ise Amerikalı komutanın ziyareti sırasında PKK üyeleriyle görüntülenmesi üzerine,‘ O fotoğrafları görmedim. Fakat komutanlarımızın PKK liderleriyle el sıkıştığı ya da görüştüğü yönündeki sorularda daha saygılı olunmasını isterim’ diyerek bir ince ayar vermeye kalkıştı... Ayrıca ‘PKK’yı terör örgütü olarak tanımladıklarını ve Türkiye’nin PKK operasyonlarını desteklediklerini’ de ekledi.
‘Bu perhiz, bu ne lahana turşusu..’dedirtecek bir durum.. Çünkü PKK’yı terör örgütü olarak tanıyorlar ve o örgütle ideolojik ve organik bağlılıklarını açıkça beyan eden ve onun Suriye’deki uzantısı olan PYD, YPG gibi örgütlerle, DEAŞ’a karşı savaşmak adına işbirliği yapıyorlar. Dahası, geçenlerde Amerikalı bir yetkili de ‘YPG’nin son iki senedir Türkiye’ye yönelik herhangi bir terör saldırılarının bulunmadığını’ iddia ettiler. Bu iddia doğru değil ya; diyelim ki saldırmadılar; o zaman onlar temiz sayılacaksa... O mantıkla, ‘DEAŞ’ da Amerika’ya doğrudan doğruya saldırmadığına göre, ona karşı terörist diye niye savaşıyorlar?
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü de ‘Moskova, Türkiye’nin YPG güçlerini vurmasından endişe duyuyor’ dedi.
Haa, siz kendilerini süper güç sayan bu emperyal güçlere, ‘Siz oralarda ne arıyorsunuz?’ diye soramazsınız... Çünkü soru sormak hakkını onlar sadece kendilerine ait bir hak olarak görürler. Ve onlar sadece kendi güçlerinin risk almamasını hesap ederler... Biz mi, önemli değiliz; yanabiliriz!.
Numan Kurtulmuş Bey'e teşekkürler
‘Kutlu Doğum Haftası’olarak, 30 yıla zamandır, her Nisan ayının 3. Haftasında düzenlenmekte olan törenlerin, miladî takvime göre düzenlenmesinin mahzurlarına 24 Nisan günkü yazıda değinmiş ve ‘O haftayı şemsî- güneş takvimine göre sâbitlemek, takvim devrimi dayatmasına teslim olmanın ötesinde; ileride başkalarının hattâ Oruç ve Hacc zamanının belirlenmesi konusunda da güneş takvimine göre sabitlemeye gitmek istemelerine zemin hazırlamaz mı?’demiştim.
Daha sonra, Nuh Albayrak da, 26 Nisan tarihli yazısında aynı konuya değindi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Bey, 27 Nisan günü, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, ‘Kutlu Doğum’ programlarını Hicrî takvime göre ve ‘Rebiulevvel ayında sâbitleştireceğini’ açıkladı. İlgisi dolayısiyle Numan Bey’e teşekkürler..
Konu, qamerî takvimin öne çıkarılmak istenmesinden değil, İslam’ın birçok ibadetlerinin 354 günlük qamer (ay) yılına göre belirlenmesinden kaynaklanmışken; bu yoldaki taleplerin qamerî takvim aşkından geldiği mânâsındaki ve konuyu hafife alan beyanların yerinde olmadığını da belirtmeliyim.
stargazete