Merve Kavakçı
Bizde ODTÜ, ABD'de silahlanma
Adam Lanza denen gencin yirmisi küçük çocuk olan yirmi altı kişiyi sabahın erken saatlerinde ilkokullarını basıp öldürmesi, ABD'de silah kontrolü olarak geçen konuyu tekrar gündeme oturttu.
Amerika'da silah taşıma hürriyeti en temel haklardan biri olarak kabul edilir. Şöyle ki; Türkiye çerçevesinde düşününce nasıl laiklik veya diyelim Atatürkçülük insanların bölündüğü, farklı gruplara ayrıştığı bir konudur, benzer bir fikir çatışması aynı şiddette Amerika'da bir kadının hamileliğini sonlandırma hakkı konusunda yaşanır.
İnsanların fikren çatıştığı konular listesinde ikinci sırada ise mevzubahis silah taşıma hürriyeti veya Amerikan literatüründe silah kontrolü denen hak bulunur. Peki bu ne anlama gelir? İlk olarak konu zenci kölelerin silah edinme hakkının engellenmesi ile gündeme gelmiştir ABD'de.
1868 senesinde kabul edilen bir yasa ile Kongre, Amerika'da zencilerin de kendilerini savunma hakkını güvence altına almak üzere silahlanmalarının yolunu açmıştır. Ancak bundan yüzyıl kadar önce 1791'de ABD anayasasının ikinci maddesi ile herkesin kendini korumak için silahlanması hakkı bir sivil hak yani insan hakları kapsamında Amerikan vatandaşlarına verilmiş.
Amerika gibi geniş araziye yayılmış bir ülkede üç yüz milyon insanın yaşadığı bir ortamda asayişin sağlanması sadece güvenlik güçlerinin inisiyatifine bırakılamaz diye düşünülmüş önceleri. Huzurun toplumda tesisi için bir miktar vatandaşlarına da görev yüklenmiş.
Bu bağlamda silahlanma hakkı gündeme gelmiş. Eyaletlerin kendi yerel kongrelerinde sonuca bağlayıp şekillendirdikleri silahlanma konusu bu hakkı savunanlar ve şiddetle karşı çıkanlar arasında da bir bölünmeyi beraberinde getirmiş tabii ki. Misal olarak Teksas eyaletini göstereyim.
Orada evlerin bahçelerinde genelde çimenlere yerleştirilmiş bir yazı vardır: İhlal etmek yasaktır. Bu şu manaya gelir: Bu alana girmek, buradan geçmek yasaktır. Yani diyelim ki bir kişi başka birine ait bir toprak parçasının, bahçesinin, ona ait alanına içinden geçip gitmek istiyor ve bu alana giriyor, o alanın sahibi silahını alıp bu kişiyi vurur ve öldürürse hiçbir ceza almaz.
Çünkü maktulun en başta oraya girmesi hatadır. Herkesin kendi toprağını, eşyasını ve bedenini koruma, savunma hakkı vardır. Bizim popüler kültürümüze bile Vahşi Batı olarak girmiş olan Amerikan tasviri sanırım bu savunma hakkının geçerliliğini bir miktar izah eder.
Yalnız olayın bir de siyasi boyutu vardır ki bu konuyla alakalı tartışmaları yönlendiren en etkin alandır. Öyle ki bu konu Cumhuriyetçi Parti ile özdeşleşmiş bir meseledir. Yani onların himayesindedir. Kısa adı NRA olan Milli Silah Derneği (National Rifle Association) adı Cumhuriyetçi Parti ile beraber anılan bir sivil toplum örgütüdür.
Zengin Cumhuriyetçilerin desteği ile varlığını sürdüren ve Amerikan'ın en geniş kapsamlı derneklerinden biridir. Gelirini silah satışından sağlayan organizasyonun Cumhuriyetçi partiye olan tabiri caizse organik bağı da siyasetin bu parti mensupları için şeklini tayin eder.
NRA silahsızlandırmanın Nazi Almanyası, faşist İtalya gibi ikinci dünya savaşı döneminin otoriter rejimlerinin bir özelliği olduğunu iddia ederek duruşuna meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadır. Bu, konuyu insan hakları bağlamına çekmek anlamına da gelir.
Herkesin dilediğini satın alma ve dilediği şekilde kendini savunma hakkı vardır diye devam ettirirler argümanlarını. Tabii bugün, ilkokul katliamının hemen akabinde kafa karışıklığı yaşıyor Amerikan halkı. Silahlanma yasaklanmalı mı değil mi, bunu düşünüyorlar.
Halkın yüzde 47'si yürürlükteki yasanın değiştirilmesi gerektiği inancında, bunun karşısındaki yüzde 46 ise mevcut yasaların muhafazasından yana görüş beyan ediyor. Yarı otomatik silahların satın alınmasına karşıtlık ise geçen seneden bu yana azalmış durumda.
Yüzeysel bir okumayla bunun şu anlama geldiğini söyleyebiliriz: İnsanlar bir taraftan silahların ulu orta kullanılmasıyla gelen ölümlerden hayıflanıyorlar ancak diğer taraftan da kendilerini koruma içgüdüsüyle daha da fazla silahlanmak ihtiyacını duyuyorlar.
yeniakit