Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bu işler böyledir

Ol mahiler ki, deryada yaşarlar da deryayı bilmezler”. Hani biz de “Uzay”da yaşayan “Uzaylılarız” da “Uzay”da yaşadığımızı bilmeyiz. Ya da bize “siz Ortadoğulusunuz” derler, “neyin ortası, nerenin doğusu, siz kimsiniz” demeyiz mesela. Madem birileri bu coğrafyaya “Middle East” diyorsa, biz oyuzdur. Onun Türkçesi de “Ortadoğu”dur.

DAEŞ nasıl doğdu. Sonra NATO, BOP’un adamı oldu. Sonra İngilizler ele geçirildi. Şimdi de CIA, Bağdadi’yi alıp yerine kendi adamını getirmek ya da El Kaide’den DAEŞ’i çıkaran akıl, DAEŞ’ten yeni bir örgüt ya da örgütler çıkarmaya hazırlanıyor.

Boko Haram’ı da bu şekilde ele geçirmediler mi? Daha birçok örgütü de aynı şekilde ele geçirdiler. Artık Usme b. Laden’i hatırlayan var mı?.. Usame’yi kim buldu, kim kullandı, kim öldürdü ya da ortadan kaybetti.

Usame b. Laden; Suudi Laden ailesinden, Afganistan’dan gelen hacı adaylarının anlattıklarından etkilenmiş bir delikanlı idi. Önce kendi ailesinin zekâtlarını “Afgan cihadı”na gönderdi, sonra kendi de gitti. Döndükten sonra diğer Suudi zenginlerinin zekâtlarını da Afganistan’a göndermeye başladı. CIA durumu farketti. Usame ile temas kurdular. Usame baba Bush’un yönlendirmesi ile oğlu üzerinden Usame’nin bu paraları kontrolsüz şekilde dağıtmasını engellemek ve bölgede yeni bir oluşum için bu imkânı değerlendirmek için, Afganistan’dan da mücahidlerin talep ettikleri silahların başında olan Stringer füzelerini Laden üzerinden Afganistan’a gönderdiler. Laden artık silah tüccarı da olmuştu! Parasını da kendi kaynaklarından topluyordu. Rusya’nın yenilgisinde bunun rolü büyük. 

Laden elindeki maddi imkânları kullanarak, Peşaver’deki Afgan cihadı için gelenlerin koordinasyon merkezini bilgisayarlı sisteme geçirdi. Artık bütün mücahidlerin isim ve kimlikleri belli merkezler tarafından izlenmeye başlandı. Laden, mücahidler ve şehid çocukları için Kur’an kursları, yurtlar, hastahaneler, kamplar ve mektepler kurdu. Sufi gelenekten gelen mücahidlerin çocukları rabıta üzerinden Vehhabileştirilmeye başlandı. Taliban bu kamplarda yetişti. Ruslar geri çekildikten sonra Taliban mücahidlerin başına bela oldu. El Kaide ise bölgeye sürekli gidip gelen savaşçılar ve Afganistan’daki yerli savaşçıların ve aşiret temsilcilerinin ortak karargâhına dönüştü. Bu yapı daha sonra DAEŞ’i doğurdu. 

Şimdi The Guardian’ın Orwell ödüllü Mezopotamya muhabiri Martin Chulovyeni bir iddia attı ortaya. DAEŞ’in en yüksek rütbeli kadın üyelerinden, kod adı “Umm Sayyaf” olan Nesrin İbrahim, Bağdadi’nin yakalanması için CIA ile işbirliği yapıyormuş. Nesrin İbrahim, terör örgütünün 2015’te öldürülen yöneticilerinden Fethi bin Avn bin Jildi Murad al-Tunisi ile evliydi. PKK unsurları tarafından yakalanan Nesrin İbrahim’in idam cezasına çarptırılması gündemdeydi ama son anda Nesrin’in CIA ile işbirliği yapmaya karar verdiği anlaşılıyor. 

CIA, Bağdadi’nin peşinde! Bu ne anlama geliyor?

DAEŞ, daha işin başında Afganistan’da örgütlenirken işin içinde NATO da vardı. Yani AB ülkeleri de bu plana destek veriyorlardı, hatta BOP da bu işin içindeydi. Yani İsrail, Vatikan, herkes vardı.

Hatta Irak operasyonu sırasında da bu plan aynen geçerli idi. BOP sonrası, AB ile ABD arasındaki ayrışma, ABD ile İngiltere arasındaki çatışma, Arap NATO’su ve ABD’nin “Yüzyılın projesi” hayali DAEŞ’in patronajı ile ilgili olarak beraberinde bir ayrışmayı getirdi.

Laden ne kadar ABD’ye yakın biri ise, işin Afganistan ayağında ABD ve CIA, Pentagon ne kadar belirleyici ise, Irak, DAEŞ ve Bağdadi konusunda İngiltere o kadar belirleyici.

ABD İngilizlerin “Ortadoğu” dediği bir coğrafyada İngiltere ve Fransa’nın garantörlük imtiyazlarını hiçe sayarak elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Oysa BOP da ABD ile birlikte İngiltere de stratejik ortaktı.

ABD DAEŞ’i bu hali ile kendi kontrolü altına almak yerine, İngiltere’nin kontrolündeki Bağdadi ekibini ve kontrol dışı unsurları tasfiye ederek bu yapıdan tamamen kendine bağlı yeni bir örgüt çıkarmak ve bunu da birkaç gruba ayırarak yeniden yapılandırmak istiyor. Şimdilik bir grup Irak ve Suriye’de kalacak. Bir kanat, Afganistan üzerinden Çin ve Hindistan’a, belki Pakistan’a karşı, İran’a karşı kullanılacak, diğer bir grup ise Sina üzerinden Mısır tariki ile Sudan ve Libya’ya doğru, yani Afrika’nın Kuzey ve doğu hattında istihdam edilecek. 

Tabi bu örgüt aynı zamanda Türkiye için de bir tehdit. 

Aslında PKK ile DAEŞ her ne kadar birbiri ile çatışsa da, temelde aynı kaynaktan besleniyor ve birbirine çok benziyor. İdeolojik kimlikleri çok farklı gibi gözükse de, biri dini, diğeri etnik bir hareket gibi gözükse de, beslendikleri kaynak ve hedefleri aynı.

FETÖ de aslında aynı senaryonun bir parçası. Tezkere geçseydi, ABD’nin Türkiye için yazdığı senaryo da farklı değildi. Ama evdeki hesapları çarşıya uymadı.. Bugün PYD, Mısır, Suudi Arabistan’ın düştüğü duruma biz o gün düşmüş olacaktık o hesaba göre. Öte yandan, BOP da aynı senaryonun bir başka parçası idi.

FETÖ ve 28 Şubatta BÇG’lilerin örgütledikleri “Kalkancı” olayından sonra Adnan Oktar’cılar da kısmen deşifre oldular. Bitti mi? Bitmedi, bitmeyecek de. Şimdi ciddi bir şekilde Mevlevilik üzerinden çalışıyorlar. Hemen ardından Nakşiliküzerinden çalışıyorlar ve 1990’nın başından beri ajandalarında bu iki hareket vardı zaten. Bu iş bunlardan ibaret, bunlarla sınırlı da değil.

Hep diyorum ya, bunların kadrosunda, şeyh de var, fahişe de. Aman dikkat! Selam ve dua ile. 

Bu yazı toplam 1146 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar