Selâhaddin Çakırgil
Bu "oligarşik rejim" ve bu "süngüucu dayatması anayasa" oldukça...
DTP kapatıldı..
Anayasa Mahkemesi"nin oy birliğiyle..
Bazıları; mesela Baykal"lar, Bahçeli"ler ve (7 askerin öldürülmesinden sonra, sevinç çığlığı atarak, bitti-bitti, açılım bitti.. diyen ve öyle bir sonucu âdeta bekleyen ve böylece kendi varlıklarını ancak baskıcı yöntemlerle koruyabileceklerine bağladıklarının mesajını veren) Emine Ayna"lar ve takibçileri kına yakabilirler..
(Ama, iki sene öncelerde açılmış bir davaya, DTP"de bir takım yanlışlarına rağmen, o hareket içinde yine de en bağımsız ve akl-ı selîm bir tip olarak beliren Ahmet Türk"ün iki-üç sene önceki sözleri kapatma ve yasaklanma gerekçesi olarak esas alınırken, daha sonralarda en zehir- zemberek lafları söylemiş olan Ayna"ya da bir yasaklama talebinde bulunmak için iddianameye ek bir bölüm koymaya gerek görmeyen Başsavcı"nın davranışı da ilginçtir ve bu, daha sert ve çatışmacı bir siyasetin istendiğinin mesajını vermektedir..)
*
Konuya dair görüşlerini Montenegro / Karadağ"da açıklayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül"ün, benzer kemalist/ laik baskıcı kararlarla, kendisine de, bütün müslüman halkımıza da ne acılar çektirdiği bilinen Anayasa Mahkemesi"nin kararlarını adâletin gereği imiş gibi değerlendirmesini, mevcud anayasa ve kanunlara göre yapılması gerekenin yapıldığını ve DTP"lilerin partilerini korumak için, üzerlerine düşeni yapmadıklarını, partilerini korumak için gerekli özeni göstermediklerini söylemesini doğrusu yadırgadım.. Umarım ki, o sözlerini telafi etmek ve sadece rejimin değil, halkın da duygularına tercüman olmak için, milyonların reyiyle Meclis"e gelmiş insanların bu sıkıntılı zaman diliminde, dışlanmasına, itilmesine karşı bir cumhurbaşkanı olarak halkın kardeşliğini, ülkenin birliğini korumaya yönelik, adâleti ve insafı öne çıkaran, şefkatli yaklaşımlar sergiler..
"Derin devlet"e karşı "derin millet"in temsilcisi olması gerektiğinin dikkatini de sergiler..
*
Bir siyasî organizasyonu kapatmakla, onu sosyal hayattan yok edemiyeceğini, bu kemalist/ laik kafalara ve çevrelere anayasası, geçmişte kapatılan onca partiler anlatmadı mı?
Tek başına Anayasa Mahkemesi"ni suçlamıyorum..
Çünkü onların, kendilerine rejimin temel kurumlarının verdiği emirlerle hareket ettikleri -hele de, 28 Şubat 97 zorbalığı günlerinden kalma, Genelkurmay"ın Yargı"ya verdiği brifinglerle, "kurtarılması gerekenin ülkenin birliği ve halkın hayatı ve kardeşliğinin değil, kemalist / laik rejimin olduğu"nun kendilerine anlatıldığı- bilinmektedir; Anayasa Mahkemesi Başkanı Hâşim Kılıç"ın aksi yöndeki iddialarına rağmen..
Anayasa Mahkemesi"nin kararının kanuna uygun olmadığını filan iddia edecek değilim..
Ama, hukuka aykırılığına gelince..
Hukuk, hakk/ haqq kelimesinin çoğuludur ve bizzat bu oligarşik rejim ve onun, millete, süngüucuyla, zorla kabul ettirilmiş bu anayasası da dahil bütün kavram ve kurumları, kanunları, temelde, milletimizin vicdanındaki temel doğrulara karşı, kemalist oligarşik diktatörlüğün dayatmasıyla oluşturulmuştur ve temelden hukuk dışıdır.. Ve dolayısiyle, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay"ın da açıkça beyan ettiği üzere, bu karar tamamiyle siyasî, ideolojik bir karardır ve tekrarlayayım, hukuk-dışıdır..
Çünkü bu düzen temelinden hukuk dışşıdır.. Hukuk üzerine değil, milletin iradesi üzerine değil, millete zorbalıkla, dârağaçlarıyla dayatılarak kurulmuştur ve mevcud anayasa da, hâkezâ.. Onun için de, "keenlemyekûn/ bütünüyle yok sayılması" gereken, bir butlan / bâtıllık haliyle, mutlak butlanla bâtıldır.. (Ki, bunu Yargıtay eski Başkanlarından Sâmi Selçuk da, -emekli olduktan sonra da olsa- defalarca dile getirdi..)
*
DTP"nin kapatılması haberini, öğrendiğimde yapılabilecek bir değerlendirme cümlesi bulmakta bile zorlandım..
Çünkü, kapatılma ihtimalini yüzde elli / yüzde elli görsem de, içinde bulunulan sosyo-politik zeminde, gönlüm kapatılmaması, ihtar verilmesini filan istiyordu..
Kapatılmaması halinde, PKK figuranlarının taleblerinin daha bir artacağını da düşünüyordum; ama, kapatılması halinde tepkilerin kontrol edilemez bir zemine kayabileceği endişesi de vardı..
Üstelik, geçmişteki parti kapatmalardan, rejimin istediği hiç bir faydanın sağlanmadığı da ortada idi..
Ayrıca, taşkınlık yapabilecek kitlelerin çatışma zeminini daha da yaygınlaştıştırmak isteyebileceklerinden, gereksiz yere halkın kanının akabileceğinden, can ve malının tehlikeye düşebileceğinden endişe ediyordum..
Ve ülkede, baskıya dayalı ve insan haklarına ve özgürlüklerine saygı göstermeyip, bir toplumu temel hak ve özgürlüklerinden mahrum şekilde tutarak ülke birliğinin sağlanacağını zanneden çevre ve kadroların 80-100 yıllık tahakkümlerinin, sosyo-politik hayattaki uzantıları, Ergenekon"uyla, diğer "derin devlet" güçleriyle ve generallerin elinde ve dışarıya onların süzgecinden geçirilerek ulaştırılan siyaset planlamaların üretici pozisyonunda gözüken Öcalan"ıyla ve onların sosyal hayattaki uzantılarıyla, tam bir işbirliği halindelerdi.. Ve Tokat"ta, 7 askerin öldürülmesiyle ilgili kanlı saldırı da, bu tablonun tamamlanması için gerekli son fırça darbeleri yerine geçmişti.. Yani, iki haftayı aşkın zamandır, başta Güneydoğu şehirleri olmak üzere, İstanbul- İzmir gibi Mersin gibi şehirlerde estirilen korku ve dehşet havası da; bu kapatılmanın psikolojik destek unsurlarını oluşturuyordu.. Tokat-Reşadiye Saldırısı da, zamanlama olarak bu süreci geliştirencek şekilde dikkatli planlanmıştı..
A. Öcalan, kürdçü kesimlerce -tıpkı, emirleri / ilkeleri. halkımıza, bir Peygamber ve hattâ ilahî emir gibi kabul ettirilmeye çalışılan M. Kemal gibi- tanrılaştırılan birisi olarak, konumunu iyi kullanıyor veya ona o konumunun verdiği imkanları iyi kullandırtan, sosyal mühendisliğe soyunmuş olan bir takım generaller, subaylar bir takım planlama uzmanları, onun ağzından dışarıya ulaştırılan, "burnum akıyor, gözüm yanıyor, yeni konulduğum oda, eskisinden 15-20 santimetere kare daha küçük.. hava almakta zorlanıyorum.." gibi yakınmaların derhal, işsiz, sorumsuz kalabalıklarla nasıl, ülkeyi bir savaş alanına çevireceğini bildikleri için, aynı yolu denediler..
*
Halk kitlelerinin gönlünü kazanabilmek için mâkul ve âdil çözüm yollarına yaklaşamıyanlar, ülke ve millet için daha tehlikeli yollara başvurmakta tereddüd etmiyecekler ve ülkedeki etnik kutublaşma daha bir şiddetlenebilecektir..
Geçen akşam, Edirne"de bir grubun, "Edirne türktür, türk kalacaktır.." gibi sloganlarla DTP yandaşı bir grubu protesto etmesinin karşı tarafını düşündüm; Hakkâri"de, Diyarbakır"da ve emsali yerlerde de, "bu şehirler kürddür, kürd kalacaktır.." gibi sloganlar yükseltmesinin davetiyesidir diye düşünmekten kendimi alamadım.. Dahası, bazı yerlerdde askerlerin cenazeleri kaldırılırken, halkın görebileceği yerlere, "Açılım değil, kan istiyoruz.." diye fitne ateşini daha bir alevlendirmekten meded uman şeytanî güçlerin flamalar astığı görülmüştü..
O gibi flamalar için, MHP"lilerin "Biz asmadık.." demeleri; DTP"lilerin Tokat Saldırısı"nı önce reddetmeleri ve sonra da PKK"nın üstlenmesindeki gibi bir çarpıklığı yansıtmaktadır..
*
Başbakan Tayyîb Erdoğan"ın, zaman zaman dile getirdiği sözü, "Ben ve partim kaybedebilir, yeter ki ülkem kaybetmesin.." sözünü daha bir düşünmesi ve doğru ve ülke için de gerekli olduğuna inandığım "açılım" sürecini geliştirmesini umuyorum..
TC"nin bugünkü siyasî kadrosunda, bu rejimin oligarşik mahiyetini ve onun kırılması gerektiğini Tayyîb Erdoğan"dan daha iyi anlayabilecek bir başka lider de görülmemektedir..
Kendi kalbinin değerlerine hizmet etmek için önüne çıkan bu hizmet imkanını değerlendirmekte bir büyük hata yapmaması umulur..
Büyük kararları ancak büyük liderler alır..