Nureddin Şirin
Cephelerden, Mücahidlerden, Şehidlerden Kopuk Bir İslamcılık
Irak, Filistin, Kafkasya, Lübnan, Afganistan, Pakistan, Keşmir ve Patani Şehidlerinin anısına...
Bizler kendi yaşıtlarımız itibariyle İslami kimliğimizi oluştururken, ağabeylerimizden dinlediklerimiz, kendi okuyup kabullendiklerimiz bize öncelikle cephelerle, şehidlerle, mücahidlerle birlikte olmayı öğretmişti.
Okuduğumuz kitaplar, altını çizdiğimiz satırlar yeryüzünün zorba tağutlarına karşı yiğitçe bir mücadelenin verilmesini, canların bu uğurda adanmasını öngörüyordu; her türlü zorluk ve meşakkate göğüs germeyi, kutlu bir davada feda olmayı bekliyordu bizden.
Yoldaki İşaretler"i okuduğumuzda Şehid öğretmen Buruc Süresi"deki "Ashab-ı Uhdud"un anlamını, bu yaşanılanlar için "her yerde ve her kuşakta insanları Allah"a davet eden mü"minlerin üzerinde durup düşünmesi gereken önemli bir hakikattir" diyerek öğretmişti:
"Uhdud ashabı, Rab"lerine inanmış ve imanlarını her şeyden yüce tutmuş bir cemaatin öyküsüdür. Bu müminler, "hakk"a ve aziz, hamid olan Allah"a inanma özgürlüklerini insanların kendi onurları ile yaşama haklarını gasp eden; insanın Allah katındaki üstünlüğünü alaya alan, insanlara ettikleri dayanılmaz işkencelerle eğlenen, insanlar alevler içerisinde kıvrandığı sırada onların bu durumuna bakıp zevk alan sadist zalim, hain düşmanların baskıları ve işkenceleri ile karşılaştılar.
Bu kalplerdeki iman, o işkence ve baskılar üzerine yükseldi, kalplerdeki iman yaşamaya karşı zafer kazandı. Tağuti diktatörlerin tehditlerine aldırmadı, dinlerinden dönmeye yanaşmadılar. İmanları uğruna ateşte yandı ve öldüler...
Bu Ashab"ı Uhdud olayında müminlerin ruhu bütün korkulara, bütün tüm dünyevi acılara karşı; dünyanın ve dünya hayatının bütün albenilerine karşı; imtihana, işkencelere karşı, bütün çağlarda, topyekün insanlığın şeref duyacağı türden bir zafer kazanmışlardır. İşte asıl zafer budur..."
Şehid Öğretmen zafer kazanan müminleri böyle tanımlarken, herkesin böyle bir zafer kazanamayacağını da söyler:
"Nedenler farklı da olsa insanların tümü eninde sonunda ölür. Fakat insanların hepsi böylesi bir zafer kazanamaz; böylesi bir yüceliğe ulaşamaz; böylesi bütün dünyevi bağlardan tamamen kurtulup mutlak özgürlüğü kazanamaz; böylesi yücelere, doruklara kanatlanamaz."
Ashab-ı Uhdud sadece tarihin derinliklerinde kalmış bir hakikat değildi elbet.
İşgale, tecavüze, yıkıma, hakarete, saldırıya, aşağılamaya maruz kalan İslam dünyasının özgürlük, kurtuluş ve izzeti için, ayaklar altına alınan mukaddesatın, ırzın, onurun ve şerefin korunması için kendilerini iman ve tevekkül, sabır ve cesaret, cihad ve fedakarlık ile donatmış yiğitlerimiz bir bir atıldılar er meydanına; ömürlerini, varlıklarını, gençliklerini, imkanlarını kurban ettiler; işkencelerden, zindanlardan, idam mangalarından geçtiler"
İslam"ın ve Müslümanların amansız düşmanları kan ve ölüm kusan tüm zorbalıklarını sağanak sağanak yağdırdığında üzerlerine, onlar saadeti şehadetin doruklarında hissettiler, Mele-i Ala"ya kanat çırptıklarında kazanılan gerçek zaferin lezzetine erdiler"
Onlar asrımızın Ashab-ı Uhdud"u oldular"
Bizler onlardan biri olmanın şerefine eremediğimiz gibi, onların kadr-u kıymetini dahi bilemedik; haklarını, emanetlerini gözetemedik, hatıratlarını yaşatamadık, onlar adsız kahramanlarımızdı ama, onlara "kahraman" bile diyemedik"
Bileklerimizi ve yüreklerimizi cephelerimize, mücahidlerimize uzatamadık; cephelerimize, şehidlerimize sahip çıkmayı unuttuk, elbette ki onların ödülü Allah katındadır; ama bizler onları takdir etmeyi bile beceremedik"
Muhammed Seyfullah adlı Kafkasyalı bir mücahid annesine yazdığı mektupta "Her şey için sizden helallik diliyorum, ama bu yolu seçtiğim için pişman değilim. Bilakis beni Firdevs Cennetlerine sevk edecek bir ödül beklemekteyim Allah"tan. Beni kendi yolunda cihada yönelttiği için Allah"a şükrediyorum! Allah kulları arasından en iyilerini seçer ve onları Müslüman kılar! Müslümanlar arasından da en iyilerini seçer ve onları mücahid yapar! Mücahidlerin en iyileri de şehid olurlar!" diyor.
En güzelini söyledi; Allah kulları arasından en iyilerini Müslüman, Müslümanların arasından en iyilerini mücahid yapar, mücahidler arasından en iyileri de şehid olurlar..
O mücahid kardeşimiz mektubunun sonunda annesine şöyle seslenir:
"Anneciğim, Allah"tan dile ki oğlun şehid olsun ve beni Firdevs bahçelerine alsın. Allah"a dua etki bizlerin neslini hak yolda yürüyenlerden eylesin, bizi kendi yolunda güçlendirsin ve bizlere şehadeti nasip etsin.
Anneciğim, bu yolu izlemek ve bu şekilde hareket etmenin sizler için ne denli zor olduğunu biliyorum, fakat Allah"ın ecri çok yücedir. Allah"ın oğluna şehadeti nasip ettiğini işittiğinde Kur"an"ın şu ayetini hatırlayasın: "Şüphesiz ki bizler Allah"a aidiz ve dönüşümüz de O"nadır"
Allah"ın selam ve bereketi üzerine olsun anneceğim; cennete gitmek için acele ediyorum, inşallah seninle cennette buluşacağız"
Böylesi nice yiğitlerimiz Rablerinin katına yükseldi her bir coğrafyadan.
Biz bilmeyiz, tanımayız artık bunları;
Bu nasıl bir İslamcılık ki cephesizleştirildik, cephelerimizden koptuk..!
Bu nasıl bir İslamcılık ki mücahidsizleştirildik, mücahidlerimizden koptuk..!
Bu nasıl bir İslamcılık ki şehidsizleştirildik, şehidlerimizden koptuk..!
Mail: [email protected]
velfecr