Abdurrahman Dilipak
CHP nereye!
Herkes AK Parti’yi konuşuyor da, CHP’de de gidişat hiç iyi değil. Hatta daha kötü. Seçimden göreceli bir başarı ile çıktılar. İstanbul ve Ankara CHP’nin.. Tabii bir koalisyonla mümkün oldu. Bu koalisyonda SP de var, İyi Parti de, HDP de! Onlar da bu “göreceli başarı”da ortak!
CHP’de herkes birbiri ile kavgalı. CHP herkesle kavgalı. Aslında AK Parti’nin en büyük şansı karşısında CHP gibi bir parti ve Kılıçdaroğlu gibi bir genel başkan olması. Ama tabii bu aynı zamanda çok büyük bir risk ve zafiyet. Muhalefetsizlik, eksikleri görüp, uyarmayan bir yalnızlık, aynı zamanda ülke siyaseti için bir zafiyettir. Hz. Ömer şöyle der: “Ömer yanıldığında onu düzelten bir ümmeti var eden Allah’a şükürler olsun”. Ve o bir başka zaman da şöyle der: “Eğer Ömer yanılır da, orada bulunanlar onu düzeltmezlerse onlarda hayır yoktur, benden uzak dursunlar. Eğer onlar beni uyarırlar da ben kendimi düzeltmez isem, onlarda hayır yoktur, benden uzak dursunlar”. Ben o Ömer’in bu anlamda manevi mirasçısı olmaya çalışıyorum. Liderlerin çevresindeki müşavirlerine ve mesai arkadaşlarına Hz. Ömer’in bu sözlerini hatırlatmış olayım, bir kez daha. Hz. Ömer Hutbede kendini uyaran kadına, kendini “Hutbe sırasında susturduğu için” teşekkür eder. Resulullah, savaş için son hazırlıklar sürerken, kendi fikrine karşı kendi fikirlerini söyleyen gençlerin fikrini kabul eder ve onların dediğini yapar. Eğer Resulullah’ın o sözü Cebrail tarafında getirilen bir haber olsaydı, muhakkak ki ona uyarlardı. Allah ve Resulullah’ın risalet çerçevesindeki sözü dışında hiçbir söz “mutlak” değildir.
Bu CHP’liler garip insanlar. Türbeyi kapatır, Anıtkabir yaparlar. Laiklikten söz ederler ama resmi ideolojilerini dinleştirirler. Monarşiye yani tek adam rejimine karşıdırlar, ama liderlerine “Tek Adam” derler. “Mutlakiyet”e karşıdırlar ama resmi ideolojilerini “Mutlak”laştırırlar. Onun kurallarının değiştirilmesini teklif dahi edilmesini yasaklarlar. Cumhuriyetçi yani “Çoğunlukçu” olduklarını söylerler, ama azınlıktan yanadırlar.
Sahi şu Rahmi Turan’ın ortaya attığı iddia ile başlayan tartışmaya bakın. Erdoğan CHP’ye yeni bir genel başkan tayin etmek için bir CHP’li ile görüşüyormuş!. Kimine göre Cem Uzan’ı da Erdoğan getiriyor, CHP’nin ve diğer merkez liberal oylarını bölmek için. Hatta küçük sol partilerin meclise girmesini sağlayarak sol partilerin CHP’ye gitmesini engellemek için barajı kaldırmayı bile düşünüyormuş.
Erdoğan’ın işi zor. Ama artık siyasi başarı öyle anlaşılıyor ki birilerinin gücü üzerine değil, ötekilerin güçsüzlüğü üzerine, zaafı üzerine kurgulanıyor. Bu aslında siyasi ahlak açısından bir felaket. Herkes bir diğerinin ifsadı üzerine plan ve hesaplar yaptığı bir süreçten söz ediyoruz. İşte “Bizans entrikası” denilen şey tam da böyle bir şey.
Peygamberimiz ötekilerin üzerine fitne ve fesat hesabı yapmadı. Bu Bumerang sonunda keskin bir sirke gibi küpüne zarar verir. Siyasetin değerini azaltır. Herkes birbirine düşürmek, birini bir başkasının başına bela etmek değil görevimiz insanları ortak bir kelimeye çağırmak. Soğuk savaş böyle bir fitnenin en yaygın şekilde uygulandığı bir savaş oldu. Sağ-Sol, Alevi-Sünni, Kürt Türk; bugün de, Sufi, Selefi, Şafi, FETÖ, BÇG, DAEŞ, PKK/PYD herkesi birbirine kırdırıyorlar.
Allah (cc) gün gelir, bu şekilde herkes birbirinin fitne ve fesadı için bu Şeytani oyunun bir parçası haline geldiğinde, Allah da onları, aleti oldukları kirli oyunla imtihan eder birbirlerinin başına bela eder ve onları birbiri ile cezalandırır, helak eder de, bu işlere bulaşmayanları onların fitne ve fesadından muhafaza eder. Bütün kriptoların, derin çetelerin en çok sevdikleri iş bu ifsad hareketidir. Böl ve yönet. Kışkırt ve kontrol et. Despotik askeri yapılar, polis örgütleri, bürokrasi ve istihbaratçıların ayaklarının cehenneme kaydığı en hassas nokta işte bu noktadır. “İti ite kırdıralım” derken, kendileri de birilerinin gözünde bir it’e dönüşürler. Ve sonunda ava gidenler de avlanırlar. Şeytan onların kanları ve gözyaşları üzerine insanoğlundan intikamını almış olur. Hani birbirimizi kazanmak için çalışacaktık. Hani “el emin” olacaktık. Başkaları “elimizden, dilimizden, belimizden emin olacak”tı.
CHP’liler AK Parti’yi, AK Partililer CHP’yi kazanmak için değil, yıkmak için çalışıyor. Ötekiler de öyle. Peki “Taif’e giden Peygamber”in örnekliği nerede kaldı. Bu Trollerin, Mediatörleri o zehirli dillerini hangi akıl ve vicdana sığdırıyor bunlar.
CHP artık bir sol parti de değil. Kemalist bile sayılmaz. Onlar “ılımlı laik”, bizler “yeşil Kemalist” olalım istiyorlar. Siyaset de, diyanet de, iktisad da, toplum hayatı da değişsin isteniyor. BOP / “Büyük Ortadoğu Projesi” biterken, BAP’a “Büyük Avrasya Projesi”ne ne dersiniz?. Daha önce batıya bakıp hizaya geliyorduk.. Şimdi, “Batının desteği” ile bu defa Doğuya bakıp hizaya mı geleceğiz!.
CHP iki en büyük şehri kazandı ama iki şehirdeki başkan da genel merkezle, hatta kendi illerindeki il ilçe örgütleri ile bile uyumlu değil. İşe bakar mısınız, CHP AK Parti ağzı ile kuş tutsa kendini beğendiremeyecek, “CHP’liliğini yapacak, en doğru sözü de söylese AK Parti, siyaseten itiraz edecek. Oysa Müslümanlıkta “Sözü dinler doğrusuna tabi ve destek olur, yanlışına karşı çıkar ve engelleriz. İşe bakar yine aynısını yaparız”. Peki durum böyle mi? Mesela AK Parti belediye meclisleri, kendilerinde olmayan belediyelerin işlerine aynı şekilde yardımcı oluyor mu?
Olmuyor böyle arkadaşlar. CHP’lilerin şu bitip tükenmeyen parti kavgalarına bakın. AK Parti ile kavga etmeseler birbirlerine girecekler. Dışarıyla kavga etsinler ki, birbirleri ile ilgili kavgalarını ertelesinler ya da kapalı kapılar arkasında yapsınlar. Muharrem İnce kavgası hâlâ bitmedi. Rahmi Tutan bir yazı yazdı, yine başladılar. CHP’nin diğer bütün sol grublarla “kavgalı bir dostluk”ları var.
Metin Feyzioğlu tartışması kolay kolay bitmez artık. Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş ‹CHP FETÖ’ye teslim oldu’ dedi, ihraç edildi! Sahi CHP’nin kol kola girmediği kimse kaldı mı? MHP’den HDP’ye, İyi Parti’den FETÖ’ye herkesle birlik oldular. SP ile birlik oldular, Esed’le, İran’la, sosyalist militan grublarla da. 2018 Haziranında Sözcü yazarı Rahmi Turan, CHP’de genel başkanlığa Haluk Pekşen’in de aday olacağını yazmıştı. CHP’de 2020 Şubat’ında Genel Başkanlık seçimi var. Bakalım kaç aday çıkacak ve kim seçilecek. Dananın kuyruğu o zaman kopacak.
CHP’de aday çok da, kurtuluş umudu yok. Böyle bir yamalı bohça siyaseti ile bir yere varmak da mümkün değil. Kılıçdaroğlu aslında bu yapıya en uygun ve en başarılı isim. Herkes adamı bir tarafa çekince o bu negatif denge ile ayakta duruyor. Yoksa sosyolojik bir tabanı, ideolojik bir derinliği yok. “Kök hücre” gibi, “her yapıya ve değişen dengelere uyum” konusunda sorunu yok. “Mutlaka şunu yapacağım”, ya da “asla şunu yapmayacağım” gibi bir iddiası da yok. Gücü güçsüzlüğünde. Güçlü biri gelse kolay kolay gitmez ve partiye bir istikamet kazandırır, kendi rengini verir. Bu durumda ayrılanlar olur, yeni katılanlar olur. Halbuki, atomize olan küçük grublar, kendi aralarında koalisyon olarak parti içi lobicilikle yönetimi ele geçirmek istiyorlar. Onun için kendilerinin varlığına ihtiyaç duyan ve kendileri için açık ve yakın bir tehdit - tehlike oluşturmayan durumlar tarafların işine yarıyor. Kılıçdaroğlu onlardan, onlar da Kılıçdaroğlu’nun varlığından istifade ediyorlar. Sahi Kılıçdaroğlu bu tür polemikleri kendi geleceğini garanti altına almak için kullanıyor olabilir mi! Hani şu “cambaza bak” oyunu gibi.
Türkiye’ye bir zamanlar Atlantik ötesinden bir gemi gelmişti, Türkiye’nin siyasi rotası değişti.. O gemi çok kalmadı ama, giderken arkasında bıraktığı dalgalar çok şeyi değiştirdi. Çok partili döneme geçtik. Şimdi ise Pasifiklere kıyısı olan bir ülkeden bir tren geldi ve çok kalmadı geçip gitti. O gemi İstanbul limanına demirlemişti, Çin’den gelip Londra’ya giden bu tren Ankara tren istasyonunda karşılandı ve uğurlandı. Göreceksiniz bu süreç böyle devam edecek olursa yine çok şey değişecek!
Görelim Mevlam neyler. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer olabileceği gibi, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş de olabilir. Selâm ve dua ile.