Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

CoVID ve teolojik travma

CoVID sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. O birilerinin evdeki hesapları çarşıya uysun ya da uymasın, dünya geri dönüşü olmayan bir sürece girdi. Bu iş bilim diye başladı ama bugün artık bilimden çok politik ve ekonomik bir “sorun” haline geldi.

Ve ayrıca bu süreç teolojik bir travmaya da yol açtı tüm dünyada. Dini topluluklar ve dini hiyerarşi bu gelişmeler karşısında eli kolu bağlı kaldı.. Ne böyle bir gelişmenin farkındaydılar ve ne de bugün gelinen noktada topluma bir şey söylüyorlar.

Sadece Müslümanlar açısından söylemiyorum. Yahudi ya da Hristiyan topluluklarda da durum farklı değil. O asyatik inanç toplulukları için de durum aynı. Zaten bunların bu noktada insanlığa söyleyecek bir şeyleri de yoktu. Tek bir Müslüman dünya vardı, onlar da kelami tartışmalar, politik, ideolojik ve iktisadi sorunlarla baş etmeye çalışıyorlardı. “İslam çözer” diyorduk ama o çözümü “asrın idrakine söyletecek olan Müslüman” neredeydi. Mektep ve medreselerimizden böyle bir nesil çıkmadı. Riba-Faiz, Enflasyon-Riba ilişkisi ve paranın yapısı konusunda bile doğru düzgün bir çözüm sunamadık. İktisadçımız Ribayı, ilahiyatçımız parayı ve enflasyonu bilmiyordu. Kripto para / Bitcoin çıkınca bunu bile doğru düzgün anlayamadık. Biri “Haram” dedi, bir başkası vergi koymaya kalktı, biri hayal dedi, biri bu konuda üretim yapmak isteyenlerin evine baskı yaptı.

Bir yandan Şii, Sünni-Sufi, Selefi tartışması. Bir yandan Mutezile, Cebriye tartışmaları, Bir yandan Maturidi- Eş’ari tartışması. Şimdi de kelam tartışmaları. Kabir azabı var mı, Şefaat var mı, Vahiy mahluk mu?, Kur’an lafız olarak mı geldi, mana olarak mı? Kur’an’da anlatılan kıssalar gerçek mi, mecazi mi? Sünnete ne kadar güvenebilirsiniz, Kur’an tarihsel mi? Meleklerin cinsiyetine geldi sıra. İnsanlar daha çok Mehdi-Mesihle ilgili anlatılanlarla geleceği anlamaya çalışıyorlar.

Dinin özünü kaybettik. Siyaset, cemaat, şirket üçlüsü içinde işler karıştı. “Eyvah çocuklarımız Deist oluyor” diyorduk, şimdi onu da arar hale gelecek gibiyiz. Yeni nesil “Agnostik” oluyor. Gençler kime ve neye inanacağını, kime güveneceğini bilmiyor.

CoVID konusu aslında teolojik bir travmaya sebeb oldu. Takke düştü, kel göründü. Birileri hâlâ Mustafa Kemal’den medet umuyor, kimi Erdoğan ve AK Parti’nin geleceğine bağlamış umudunu, kimi devleti kurtarma derdinde, kimi özgürlük sevdasında. Meydan LGBT’lilere kaldı. Artık insanın tanımına geldi sıra. Bir sürü “birey” doldurdu sokakları, meydanları. Bunlar “din, gelenek, ahlak ve ideolojiden izole” bir genom! Bir tür canlı. Onları Chipleyip Neuralink’e bağladığımızda, bunlar birer Siborg’a, “nesne”ye dönüşecekler. Yani insan, hayvan ve makine arası bir mahluk! Bunların dini mi olur!

CoVID sürecinde birçok insan Kader, Rızık ve Ecel konusunda kutsal metinlere, cemaat ve ilahiyatçıların kapısını çalmadı. FDA ve DSÖ laik Hüccedler olarak siyasi otoritenin birincil referansı oldu. Piyasa ona göre şekillendi. Toplum da zorunlu olarak media üzerinden bu kalıba yatırıldı.

Vehhabiler Şii’yi, Sufi’yi tekfir ederken, nasıl da ABD ve İsrail’in arkasında saf tutabildiler öyle, bunu anlayabildik mi? Bizde de birileri FETÖ’nün arkasında saf tutmuştu.

Bakın, teknoloji her şey değil. Teknolojiyi yanlış kullanırsanız ya da o imkan Şeytani güçlerin elinde insanlığa karşı büyük bir tehdide dönüşebilir.

Yarın Humanoid, yani insanımsı robotlar, asker ve polis olarak göreve çıktıklarında şartlar bugünden daha vahim olabilir.

CoVID bunun ilk adımı idi. 2. Adım aşı belası. 3. Adım Starlink ve ona bağlı, Neuralink, Chip ve GPT3.. Ve yerdeki network 5G.. Cehenneme giden yollara kendi sırtımızda tuğla taşıyoruz bu süreçte..

Bu işin sağı-solu, alevisi-Sünnisi, Kürdü-Türkü, ya da Müslümanı, Yahudisi, Hristiyanı kalmadı. İnsanlığa karşı bir tehdit sözkonusu. Bu kirli oyunun bir parçası olmamalıyız, aksine Hakkın ve mazlum, erdemli toplulukların gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmalıyız. Ebu Cehil kılıklı birilerinin peşine takılıp, sözde “ıslah” fitnesi yalanlarına, bozgunluklarına kapılmayıp, Hakkın haykıran sesi olmalıyız.

Teknolojinin eğer felsefesi yoksa, yani onun mahiyetini, onun sunduğu imkanlar ve tehlikelerden habersizseniz ve onunla gideceğiniz yer konusunda imalı fikir etmemişseniz, onun hukukunu üretemezsiniz, onun ahlakını üretemezsiniz. Siyaset, piyasa ve teknoloji her şey değil. Onun sanatını üretip, doğru kullanımı estetize etmeden, onun hikmet boyutunu sorgulayıp, arif insanlar eli ile marifete dönüştürmek için maarifinden söz edemezsiniz. “Eğitim” diye bir sürü “papağan” yetiştirirsiniz.

Siyasette de ekonomide de toplumda da gidişat iyi değil. Ne yaptığımız kadar, onu, niçin, nasıl, kimlerle, kaça yaptığımızın da hesabını vereceğiz. Yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan da hesaba çekileceğiz.

CoVID din algısını da tahrip ediyor. Ve zaten, 5G, Starlink, GPT3, Neuralink HESA Bileklik derken Chip de takarlarsa, beyninize kayıt yapıp, beyniniz resetlenebildikten sonra hangi dinden söz ediyorsunuz. Great Reset böyle geliyor. Böyle bir dünyaya hazır mısınız?

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 1005 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar