Abdullah Büyük
Daraltılmış kulluktan, genişletilmiş kulluğa
Bu ülkede yaşayan ve Müslüman olan her insanın, üççeyrek asırdır, devlete, sisteme, yönetime ve yönetenlere şartlı bakışı inkâr edilemez. En tabii hakkını kullanmış ve kullanacak olan insanlar, hiçbir zaman inancının gereği olan yere konulmadı. Ve her zaman çağın dışında tutuldu.
Elinde avucunda tuttuğu İslam’ın beş şartı, 32 farz, 54 farz gibi standart inanç ve düşüncelerle bu günlere geldi. Yaşadığı ülkede geçirdiği 70–80 senelik ömrünün yasası, prensipleri, kulluğu merhum Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali oldu. Buna rağmen itildi, gericilikle itham edildi, olmadı 163. maddenin kıskacına alındı. Tüm bu baskı ve dayatmalara rağmen, pres gibi sıkıştırılmış darlıktan bugün “oh be dünya varmış” diyeceği geniş alana ayak bastı.
Geniş alana ayağını bastı amma, çok zor bir imtihanla karşı karşıya geldi. Bu imtihan kulluk imtihanıdır. Yeryüzü coğrafyasında yaşanan doğal afetler, depremler, Arap Baharı denilen hadiseler, dış yüzü soğuk olsa da yavaş yavaş idrak etmeye başladığımız Müslüman ümmetin lehine doğru yol almaktadır.
İktidarlarını kanla, fiziki kuvvetlerle, kandırmalarla elde edenlerin dönemi hızla tükeniyor gibi. Onun yerine iktidarlarını ilimle, bilgiyle elde etmeye çalışanların devrine giriyoruz. Giriyoruz girmeye amma, Müslüman ümmetin daraltılmış kulluktan, genişletilmiş kulluğa geçmesi o kadar kolay gözükmüyor.
Yeryüzünün en güvenilir, itibar edilir Peygamberlerinin sınava tutuldukları, kadın, mal ve koltuk imtihanı, bugün günümüzde o kadar da kolay değil. Baskı ve dayatma döneminde iken imkânı yerinde olan Müslümanlara kapitalist diyenler, ne zaman imkânlara kavuşunca, kendileri daha katı kapitalist oldu. Mağazalarına müşteri çekmek için tuttukları bayan tezgâhtarları, genişletilecek kulluğun neresine koyacağı belirsiz. “Onlar eskiye aitti” düşüncesinin altındaki akide, hiç de hayra alamet gözükmüyor.
“Düzenin adamı” diyen, daraltılmış kulluk döneminin yiğit Müslümanı, bugün koltuğun kurbanı oldu. Sadece gözlerini açık bırakıp, tüm vücudunu tepeden tırnağa kapatan tesettürün simgesi kızımız, bugün dar pantolonu, göz alıcı eşarbı ve çantasındaki malborasıyla modanın kurbanı oldu.
Sosyal baskılar, daraltılmış kulluktan, genişletilmiş kulluğa geçenlere tesir etmemeliydi. Bundan 15–20 sene önce, ağzımızdan düşürmediğimiz cihat kavramını hatırlayalım. Ne diyorduk o günlerde?
İman, küfre karşı yapılan bir cihattır. Teslimiyet, isyana karşı yapılan bir cihattır. Nikâh, flört ve zinaya karşı yapılan bir cihattır. İlim, cehalete karşı, cemaat, tefrikaya karşı, siyaset, düzensizliğe karşı yapılan bir cihattır, inancını ne tez unuttuk?
“Hem kendilerine ilahi mesaj gönderilenleri, hem de onlara ilahi mesajı iletmekle görevli olanları elbette hesaba çekeceğiz.” Araf Suresinin 6. Ayetini ne tez unuttuk?
“Mümini, gücü yettiği şeyde gayretli; gücü yetmediği şeyde ise ’yapamadım’ diye hasret çeken olarak görürsün” Müsned. C. Sağir:2/209 hadisi şerifini ne tez gündemimizden çıkardık?
Yaşadığı asrın ahlaki zaaf görüntülerine karşı tepki gösteren Müslümanları, kendi döneminin Ebubekir ve Ömer’lerin yerine koyan Peygamberimizin mesaj dolu hadisi, genişletilmiş kulluk döneminin daha ilk aylarında devre dışı mı edilecekti?
“Allah’a yemin ederim ki, sizin dilinizle düşmana attığınız sözler, tıpkı ok gibidir” hadisini, şimdi nereye koyacağız?
Şu gerçeği bir daha hatırlayalım ki, Rabbimizin hiç bir lidere, devlet başkanına, süper zenginlere ihtiyacı yoktur. Üstelik o insanların Rabbimize ihtiyacı vardır. “Allah bu dini, facir bir kimse ile de güçlendirir” Buhari/ Cihat. Hadisi, daraltılmış kulluğa elveda diyen bizlere ders olmalıdır.
Daraltılmış kulluktan, geniş kulluğa geçmede, Peygamberimizin peşini bırakmayan, tavizsiz, kararlı ve azimli hizmet kervanına, mesajımızın son bölümünde, Peygamberimizin bir ikramı ile noktalayalım:
“Allah, ara vermeden bu din konusunda fidan insanlar yetiştirir ve fidan insanları taati, yetenekleri, kabiliyetleri doğrultusunda kendi dinine hizmet için kullanır.” Müsned: Ahmed bin Hanbil. 4/200
yeniakit