Selâhaddin Çakırgil
‘Deveye binen, çalının ardına gizlenemez’
Evet, aynen böyle..
Ya, deveye binmeyeceksin; ya da, üzerine bir şeyler atılmasını, bir şeyler sıçratılmak istenmesini baştan göze alacaksın.. Bu işin tabiatında var, bu..
Şairin dediği gibi, ‘Âsûde olayım (rahat edeyim)dersen eğer, gelme cihâne..’
Bu, hele de siyaset sahasında olanlar için, bu, daha bir böyledir.
Siyasetin kelime olarak, lafzen, daha birçok mânâları da vardır. Osmanlı tarihlerinde, ‘Bugün yaman siyaset oldu..’ gibi bir kayıt görülünce, anlaşılır ki, o günkü savaşta, çok insan öldürülmüştür. Yani, siyasetin böyle kanlı ve irinli tarafları da kaçınılmaz olarak vardır. Ama siyaset, insan cemiyetini yönetmek faaliyetlerinin toplam adıdırve bir bakımadeveye binmek gibidir. İster istemez saldırıların hedefi olur.
***
Ama siyasette aslolan özelliklerden birisi de, yönetilenler nezdinde itimat edilen bir durumda olmaktır. Bu ölçü, her insan için de böyledir, ama hele de siyasetçinin, itimat edilen, çevresine güven telkin eden bir durumda olması gerekir. Hz. Ömer, ilginç bir yönetim tavsiyesinde bulunuyor: ‘Öyle kimseleri başınıza getiriniz ki, başınızdayken aranızda gibi olsun, aranızdayken de başınızda gibi..’
Bugün, halkımız da, bir lider etrafında durup dururken kenetlenmemiştir. Onun kendi içinden ve kendi aslî inanç değerlerinin içinde yetişmiş ve ülkeyi son 100 yıllık geçmiştekilere göre kıyaslanmayacak derecede doğru yöneten birisi olduğuna inanıyor.
***
Hele de, siyasetçinin kendi beynindeki ve kalbindeki değer ölçülerine göre bir noktada olması ve kendi değerleriyle zıtlaşmaması, çelişkiye düşmemesi gerekir.
Aksi halde, bir siyasetçinin asıl sermayesi olan ‘kendisine destek veren kitleler’üzerindeki saygınlığını yitirir. Bu itimat yitirildi mi, siyasetçi, dalaverelerle, entrikalarla belki ulaşmayı istediği bir takım yerlere gelebilir, ama, kısa veya uzun vâdede hüsrandan kurtulamaz.
Tarihte, bir, hayırla anılanlara bakalım; bir de dehşet ve nefret anılanlara..
Bir, bütün enbiyaullah’a /ilahî peygamberlere bir bakalım; bir de, bütün zamanların Nemrud’larına, fir’avunlarına..
***
Tarihî rivayetlere göre, etrafındakilerHz. Ali’ye, ‘Efendim, sizin siyasette rakiplerinize göre zayıf kaldığınız söyleniyor..’ gibi bir yakınma ifadesini dillendirdiklerinde, o hazret, müthiş bir karşılık verir: ‘Siyasetten maksat entrika, tuzak vs. kurmak ise eğer Allah’tan korkum olmasaydı, vallahi hile yapmakta benimle kimse yarışamazdı..’
Evet, insanın inanç değerleri; kendisini frenleyen bir büyük güçtür.
Yine Hz. Ali diyor ki, ‘Sen, Hakikat’i insanlara, hayata ve hadiselere bakarak anlayamazsın.. Sen, önce Hakikat’i öğren; sonra da insanları ve hadiseleri onun ölçülerine göre değerlendir.’
***
Siyasî atmosfer son günlerde bir kez daha bir zehirlendi. Temel ölçüleri, benim inandığım dünya görüşünün aksi yönde olan ve sırtını emperial güçlere, uluslararası entrika merkezlerine dayayan bir siyasetçi olan KK., halkın itimadına mazhar olan ve Müslüman halkın cumhurbaşkanlığına seçtiği bir millet evladını zan altında bırakacağını zannetti.
***
Elbette her insan hata yapabilir. Ama, değerlerde temel bir sapması görülürse, elbette ki, kitleler de o değerler açısından, onu süzgeçten geçirir ve tatmin olmadığında Müslüman halkımız da robot değildir, değiştirir tavrını..
Ama, onun hayata bakışının hangi temel ölçülere dayandığını bilen ve o değerlerin kesin doğruluğuna inanan millet, kendi evlâdını o karanlık odaklarda tezgâhlanmış entrikalara fedâ eder mi?
Kezâ, hangi şeytanî odaklarca hazırlandığı bilinen o iddiaları ortaya atan kişinin hangi değerler dünyasına ait olduğu da elbette unutulmayacaktır.
Hele de, KK. gibi, hayata bakışının temel değer ve ölçüleri bilinen ve her ne pahasına olursa olsun, iktidar makamını ele geçirip, ideolojisini halkımıza bir ‘deli gömleği’ gibi tekrar giydirmek hedefini güden bir kişinin iddiaları karşısında Müslüman halkımız, siyasetin, savaşın başka silahlarla devamından ibaret olduğunu bir daha hatırlayacaktır.
stargazete