Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

‘Devletin güvenliğiyle ilgili gizli sırları açıklamak’ suçu

Bir milletvekilinin mahkûmiyeti ile son günlerde ortaya çıkan bir hukukî konu, siyasî alanda da yeni tartışmaları getireceğe benzemektedir. Çünkü söz konusu kişinin ‘Devletin güvenliğiyle ilgili sırları açıklamak’ gibi bir ağır suç işlediği, yargı organının kesin kararıyla sâbit.. 

Önce şu konu göz önüne alınmalı ki, devletlerin, açık olandan daha fazla ‘gizli faaliyet’alanları vardır. Bu, devlet olmanın gereği olarak görülür, hele de günümüzde.. ‘Muz Cumhuriyeti’ denilen devletlerin bile kendine özgü gizli istihbarat birimleri vardır.   

***

Kapitalist dünyanın medya organları, 1935’lerde Stalin’e, ‘Hani, önceleri insan hak ve özgürlüklerinden ve şeffaf yönetimden söz ediyordunuz?’ dediklerinde,‘O zaman kendi taleplerimizi sizin prensipleriniz adına ifade ediyorduk; şimdi ise, kendi prensiplerimiz adına hareket ediyoruz..’ diyordu.. Bu mantığı bugün en başta da USA olmak üzere, bütün emperial güçler uyguluyor. 

Nitekim başka ülkelere ‘insan hak ve özgürlükleri’ konusunda notlar veren USA emperyalizmi, göçmen düşmanı ve ırkçı söylemlerle ve hele de İslam ve Müslümanlardan bir heyulâ heykeli yontup Amerikan toplumuna korkular ve vehimler şırıngalayarak yükselen birisini Başkanlık makamına oturttuğu halde, birçok ülkenin yanında Türkiye’yi de, yine, özgürlükler konusunda baskı uygulayan ülkeler listesinde gösteriyor… Elbette, gayrimuslimlere baskı yapıldığına dair iddialarla.. Tabiatiyle, kendilerine bağlı laik kadrolarca Müslüman halka yapılmış olanları dert edinecek değiller ya..

*** 

Söz konusu devletler medya özgürlüğü konusunda da çok hassaslar.. Çünkü, bu yolla içerdeki kendi bağlılarını koruyorlar.. Ama kendileri, CIA belgelerini sızdırıp yayınladıkları için, Londra’da Ekvador B. Elçiliği’ne sığınıp, 4 yılı aşkın zamandır oradan çıkamayan gazeteci Julian Assange ya da Rusya’ya sığınan eski CIA çalışanı Edward Snowden ve benzerlerine uyguladıkları baskıyı en tabiî bir hak olarak görüyorlar.    

*** 

Bir gazetenin Gn. Yy. Müdürü iken CHP’den milletvekili olan ve devletin gizli belge ve sırlarını açıklamak ve casusluk yapmak iddiasıyla 16 aydır içerde kalan E. Berberoğlu’nun ‘5 yıl 10 ay’a mahkûm oluşu’nun temyiz tarafından ‘onanması’ ve -cezasının geri kalan kısmını da milletvekilliği sonunda çekmek üzere-tahliyesine karar verilmesini Batı dünyası -onlarla ne ilgisi var idiyse- memnuniyetle karşıladı!  

‘milletvekili’nin partisi ve avukatları, Anayasa Mahkemesi’ne başvurup, âdil yargılanma hakkının ihlali vs. gerekçelerle yargılamanın yenilenmesini istemeye hazırlanıyorlar. Yargının ‘gerekçeli karar’ı Meclis Başkanlığı’na ulaştığında ise durumun ne olacağı henüz bilinmiyor. 

Yargıtay- 16. Dairesi’nin gerekçeli kararı açıklanmış bulunuyor. Buna göre, 5 üyeden 3’ü, söz konusu kişiyi ‘devlet güvenliğiyle ilgili gizli sırları açıkladığı için’ mahkûm etmişken; diğer 2 üye ise, ‘casusluk faaliyetinden dolayı cezalandırılması’, yani, daha ağır bir cezaverilmesi kanaatiyle, karara muhalif kalmışlar. 

Yargı’nın kararı Meclis’e gelir gelmez, Başkan Binali Yıldırım’a, kesin yargı kararının Meclis’te okuyup, milletvekilliğinin otomatik olarak düşürülmesi yolunu açmasından başka bir yol gözükmüyor. Yani, top Meclis Başkanı’nda..   

Esasen, geçmişte en akıl almaz nice ağır cezaları vermesiyle şöhret bulmuş olan bir yargı organı da olsa, kesinleşmiş bir karar var orta yerde.. Ağır hapis cezası’na çarptırılmış HDP’li bazı milletvekillerinin o sıfatları kaldırılırken, şimdi aynı şekilde ‘ağır ceza’ya çarptırılmış bir başkasına farklı bir uygulama mı olacaktır; göreceğiz. 

Bununla, bir kişinin illâ da hapse atılmasını istediğimiz sanılmaya.. Sadece, kanunun kişilere farklı uygulamasının olmaması gereğine işaret ediyoruz. Bir milletvekilinin mahkûmiyeti ile son günlerde ortaya çıkan bir hukukî konu, siyasî alanda da yeni tartışmaları getireceğe benzemektedir. Çünkü söz konusu kişinin ‘Devletin güvenliğiyle ilgili sırları açıklamak’ gibi bir ağır suç işlediği, yargı organının kesin kararıyla sâbit.. 

Önce şu konu göz önüne alınmalı ki, devletlerin, açık olandan daha fazla ‘gizli faaliyet’alanları vardır. Bu, devlet olmanın gereği olarak görülür, hele de günümüzde.. ‘Muz Cumhuriyeti’ denilen devletlerin bile kendine özgü gizli istihbarat birimleri vardır.   

***

Kapitalist dünyanın medya organları, 1935’lerde Stalin’e, ‘Hani, önceleri insan hak ve özgürlüklerinden ve şeffaf yönetimden söz ediyordunuz?’ dediklerinde,‘O zaman kendi taleplerimizi sizin prensipleriniz adına ifade ediyorduk; şimdi ise, kendi prensiplerimiz adına hareket ediyoruz..’ diyordu.. Bu mantığı bugün en başta da USA olmak üzere, bütün emperial güçler uyguluyor. 

Nitekim başka ülkelere ‘insan hak ve özgürlükleri’ konusunda notlar veren USA emperyalizmi, göçmen düşmanı ve ırkçı söylemlerle ve hele de İslam ve Müslümanlardan bir heyulâ heykeli yontup Amerikan toplumuna korkular ve vehimler şırıngalayarak yükselen birisini Başkanlık makamına oturttuğu halde, birçok ülkenin yanında Türkiye’yi de, yine, özgürlükler konusunda baskı uygulayan ülkeler listesinde gösteriyor… Elbette, gayrimuslimlere baskı yapıldığına dair iddialarla.. Tabiatiyle, kendilerine bağlı laik kadrolarca Müslüman halka yapılmış olanları dert edinecek değiller ya..

*** 

Söz konusu devletler medya özgürlüğü konusunda da çok hassaslar.. Çünkü, bu yolla içerdeki kendi bağlılarını koruyorlar.. Ama kendileri, CIA belgelerini sızdırıp yayınladıkları için, Londra’da Ekvador B. Elçiliği’ne sığınıp, 4 yılı aşkın zamandır oradan çıkamayan gazeteci Julian Assange ya da Rusya’ya sığınan eski CIA çalışanı Edward Snowden ve benzerlerine uyguladıkları baskıyı en tabiî bir hak olarak görüyorlar.    

*** 

Bir gazetenin Gn. Yy. Müdürü iken CHP’den milletvekili olan ve devletin gizli belge ve sırlarını açıklamak ve casusluk yapmak iddiasıyla 16 aydır içerde kalan E. Berberoğlu’nun ‘5 yıl 10 ay’a mahkûm oluşu’nun temyiz tarafından ‘onanması’ ve -cezasının geri kalan kısmını da milletvekilliği sonunda çekmek üzere-tahliyesine karar verilmesini Batı dünyası -onlarla ne ilgisi var idiyse- memnuniyetle karşıladı!  

‘milletvekili’nin partisi ve avukatları, Anayasa Mahkemesi’ne başvurup, âdil yargılanma hakkının ihlali vs. gerekçelerle yargılamanın yenilenmesini istemeye hazırlanıyorlar. Yargının ‘gerekçeli karar’ı Meclis Başkanlığı’na ulaştığında ise durumun ne olacağı henüz bilinmiyor. 

Yargıtay- 16. Dairesi’nin gerekçeli kararı açıklanmış bulunuyor. Buna göre, 5 üyeden 3’ü, söz konusu kişiyi ‘devlet güvenliğiyle ilgili gizli sırları açıkladığı için’ mahkûm etmişken; diğer 2 üye ise, ‘casusluk faaliyetinden dolayı cezalandırılması’, yani, daha ağır bir cezaverilmesi kanaatiyle, karara muhalif kalmışlar. 

Yargı’nın kararı Meclis’e gelir gelmez, Başkan Binali Yıldırım’a, kesin yargı kararının Meclis’te okuyup, milletvekilliğinin otomatik olarak düşürülmesi yolunu açmasından başka bir yol gözükmüyor. Yani, top Meclis Başkanı’nda..   

Esasen, geçmişte en akıl almaz nice ağır cezaları vermesiyle şöhret bulmuş olan bir yargı organı da olsa, kesinleşmiş bir karar var orta yerde.. Ağır hapis cezası’na çarptırılmış HDP’li bazı milletvekillerinin o sıfatları kaldırılırken, şimdi aynı şekilde ‘ağır ceza’ya çarptırılmış bir başkasına farklı bir uygulama mı olacaktır; göreceğiz. 

Bununla, bir kişinin illâ da hapse atılmasını istediğimiz sanılmaya.. Sadece, kanunun kişilere farklı uygulamasının olmaması gereğine işaret ediyoruz. 

stargazete

Bu yazı toplam 795 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar