Ahmet Taşgetiren
Dış güçlere gerek var mı?
Türkiye dün sabah uyandı ve Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alındığını gördü. 16 ay olmuştu, Murat Çetinkaya “Laf dinlemiyor” gerekçesiyle görevden alınmış ve yerine üzerine “Laf dinleyeceği gölgesi düşürülen” Murat Uysal getirilmişti. Ve işte o da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bir “gece yarısı tasarrufu” ile gidiyor, yerine eski Maliye Bakanı Naci Ağbal getiriliyor.
Yani Merkez Bankası’nın bağımsızlığının ruhuna bir kere daha Fatiha okunuyor.
Tırmanan döviz fiyatlarının faturası da 16 aylık sürede laf dinlediği için mi dinlemediği için mi böyle bir sonuçla karşılanan Başkan Uysal’ın üzerine yükleniyor.
Murat Uysal Cumhurbaşkanı’na “Laf dinleyeceğine dair” söz mü vermişti, ya da laf dinleyeceği izlenimi mi uyandırmıştı, ya da kendisi içinde laf dinleyeceği kanaatini mi taşımıştı, bilmiyoruz, ama işte işin sonuna gelindi. Kim bilir istifa etse miydi, içinden öyle bir duygu geçmiş miydi, miadının dolduğunu düşünmüş ya da hissetmiş miydi, böyle üç günde işin yürümeyeceği anlaşıldığında görevden ayrılınabilir miydi….. öylesine zor ki soruların içinden çıkmak.
Ekonominin en kırılgan zamanları… Vatandaş her gün döviz kurlarında bir sınır aşımını yaşıyor olmanın tedirginliği içinde. Evet, “Dövizle maaş almıyor” ama belki de tedirginlik oradan kaynaklanıyor, dövizle maaş alsa, maaşının nasıl eridiğini görür ya da cebindeki dövizin özgüvenini taşır. Ama cebinde Türk Lirası var ve her gün Türk Lirasının dramatik eriyişini görmekten kahroluyor.
Herkes diyor ki, işin başı “Güven. Güven aşınıyor. Yarın ne olacağı belli değil. Hukuka güven yok, kurumlara güven yok. Keyfilik almış başını gidiyor. Tepedekiler rahat tasarruflarda bulunuyor ama alttakilerin canı acıyor.”
Bir gece ansızın gelen kararlar, Yukarı’da müthiş bir özgüven patlamasının yaşandığını hissettirse de, Aşağıda, toplumda, piyasada, hayatta fırtınalar estiriyor. “Yine mi?” sorularını sorduruyor. Hangi işadamı adım atsın, dünyada hangi finans sahibi yatırım yapsın, sokaktaki hangi vatandaş yarın ne olacağına dair güven sahibi olsun!
Evet, soru bu: Dış güçlere gerek var mı?
Biden seçilirse Türkiye şu şu sorunlarla karşılaşır, diye bir söz dönüp duruyor ya medyada…
Biden gelip bizim Merkez Bankası Başkanımızı “Laf dinlemiyor” diye değiştirecek değil ya.
Biden gelip bizim “Dış politikada yalnızlaşma”mızı katmerlendirecek değil ya.
Biden gelip bizim yaşadığımız, bir türlü halledemediğimiz, gittikçe daha da katmerleşen Kürt ya da başka sorunlarımızı kanatacak değil ya…
Biden gelip, bizim uzun tutukluluk sorunumuzu katmerlendirecek, adaletsizliğimize adaletsizlik katacak değil ya… Biden gelip bizim alt derece mahkemelerimize “Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını dinlemeyebilirsiniz” diyecek değil ya.
Biz sorun üretiyoruz ve biz çözemiyoruz.
Yıllardır sizinle birlikte çalışan ve çalıştıkları dönemde fark edilir bir güven oluşturan insanlar oradan seslenip duruyor, “Kurumları aşındırmayın, güveni tahrip etmeyin, hukuka bağlı kalın, ekonomiyi düzeltmek işten değil, ama önce siz düzelin” diye. “Biz yaparız, havasında, elimizi kimse tutamaz havasında, hala vesayetle mücadele ediyor havasında, vesayetle mücadele ediyor havasında ama kendi atadığınız insanları biçme pahasına, yetkimizi kimse kısıtlayamaz havasında, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bize böyle bir güç kullanma duygusu veriyor havasında, kimseyi dinleyecek vakit yok havasında, bu işi en iyi biz biliyoruz, bizim bildiğimize dair kuşkuları gidermek için her şeyi tereddütsüz icra ediyoruz havasında… Akraba ilişkileri içindeki yönetime yönelik itirazları bastırma iradesini sergiliyor havasında…”
Gerçekten Amerika’nın seçtiği başkan vs. bize bir şey yapamaz. Biz kendi kendimize yaparız.
Brunson’u biz tutuklamıştık değil mi, Trump değil yani, sonra Trump oradan seslendi çatır çatır söktü götürdü adamı, Deniz Yücel’i biz tutuklamıştık, Merkel söktü götürdü adamı. Tutuklamada adalet varsa, sökülüp götürülmesine izin vermemeliydik, ama tutarlı bir gerekçe yoksa tutuklamamalıydık… Trump gelir, Merkel gelir ya da Biden gelir yapar yapacağını.
Buradaki adalet bizim işimiz. Buradaki döviz fiyatları bizim işimiz. Evet Amerika’dan herkes etkileniyor ama neden en çok biz etkileniyoruz? Neden en çok bizim paramızın değeri düşüyor. Neden dış güçler en çok bizi vuruyor? Bizim yönetimimizde bir şeyler olmasın!
Biz oyunlarını bozuyor, yeni düzen kuruyoruz da onun için!
Adaletimizi onlar mı yönetiyor, Merkez Bankamız onların güdümünde mi? Keyfiliği de onlar mı dayatıyor? Yapmayın Allah aşkına!
Euro 10 liranın üzerine çıkmış, Dolar 8.50’yi aşmış. Bunu Biden bile istese yapamazdı. Ve bunu Türkiye biliyor.