Nureddin Şirin
Doğrular Sizde Kalsın...
Doğrular Sizde Kalsın, Suriye Konusunda Eğrilerimizle Başbaşa Kalmaya Razıyız...
Dostlarımızdan, Akın Morçol kardeşimiz, "ABD Standartlarına Uygunluğu Tescil Edilmiş Bir İslamcılık" başlıklı yazımıza uzunca bir yorum yazmıştı. Yakından tanıdığım bu kardeşimin yorumunda belirttiği hususlar üzerine genel anlamda bir yazı yazacaktım.
Daha sonra, Morçol kardeşimizin bu yorumunu, Facebook sayfasında da paylaştığını ve buradan hareketle hakkımızda değişik değerlendirmelere yol açtığını görünce, kısa bir cevap verme ihtiyacını hissettim.
Akın kardeşimiz, yorumunda ileri sürdüğü bir iddianın doğru olup olmadığını keşke önce bize bir sorsaydı da, ondan sonra bu ifadelerini kullanmış olsaydı. Birbirimize olan aşinalığın bu kadar da bir hukuku olduğunu düşünüyorum.
Yoruma gelince:
Akın Morçol kardeşimiz Suriye konusunda eleştirilerini sıralamış. Burası ayrı bir konu. Ancak yorumlarında doğrudan bizi hedef alan ifadelerine kısa bir cevap vermek istiyorum:
1-Morçol diyor ki: "Sevgili ağacan. Bir de şunu belirteyim ki, dezenformasyon konusunda, enaz karşı düşünceye sahip olanlar kadar mahirsiniz maşallah"
Akın, "dezenformasyon" kelimesinin anlamını bilerek kullandı sanıyorum. Yani bizi gerçek olmayan bilgiler, haberler yapmak ve insanları gerçek dışı bilgilerle yanıltmakla ve bu noktada mahir olmakla suçluyor. Öyle ise, nerede dezenformasyon yaptığımızı, hangi yazılarımız veya haberlerimizin gerçek dışı olduğunu gösterir mi acaba?
2-Yine bizim için "Çeçenistan'a giden bir grup aktivist ve aydını 'Kafirof'la görüştükleri için haklı eleştiriye tabi tuttuğunuz halde, aynı hareketi sizin de hem de Nato"nun Türkiye"deki derin uzantısı Ergenekoncu yazar-çizer takımıyla birlikte Suriye Baas diktatörlüğünün 'davetlisi' olarak gidip, samimi görüşmelerde bulunmanız ne yaman çelişkidir" diyor.
Şimdi bu iddiayı ileri süren Morçol kardeşimizin kendisi dez-enformasyon yapmış olmuyor mu? Bizim NATO uzantısı Ergenekoncu yazar çizer takımıyla Suriye"ye gittiğimizi nereden çıkardı? Ben, Uluslar arası İslami Radyo ve Televizyonlar Birliği"nin yönetici ve yayın yönetmenlerinin katıldığı bir toplantıya gittim. Bu toplantı ile ilgili haberi kendi köşe yazımızda da belirtmiştim.
Ve bu toplantı, Suriye"deki gelişmeler hakkında yerinde bir gözlemde bulunmak, olayların nedenlerini, boyutlarını öğrenmek içindi" Bizim toplantımızda, Türkiye"den bizim dışımızda sadece Hilal TV"den bir yönetici vardı. Bunun dışında da başka bir Türkiyeli yoktu.
Bu durumda, Morçol kardeşimiz olmayan bir şeyi ileri sürerek, bizi kamuoyunda mahkum ettirmeye çalışmakla, ve bizi Ergenekoncularla yan yana göstermeye çalışmakla, yorumlarında çokça söz ettiği ilke ve değerlerle çelişmiş, yine kendi ifadesiyle dez-enformasyon yapmış olmadı mı?
Madem ki bu "Ergenekoncu yazar çizer takımı" ifadesini kullandı, o zaman kendisini bir hususta bilgilendireyim.
Ulusal TV"den Suriye ve Ortadoğu"daki gelişmeler konusunda konuşmak üzere bir davet aldım. Ancak, Ulusal TV"nin kimliği ve misyonundan teberri ettiğimiz için bu daveti kabul etmedim ve televizyona çıkmadım.
Bizim Suriye konusundaki yazılı veya sözlü değerlendirmelerimiz, başından beri hep "direniş" eksenli olmuştur. Burada, siyonizme karşı direniş cephesinin ön hattında bulunan Hamas, Hizbullah ve İslami Cihad"ın tavrını kendimize referans aldığımızı sürekli vurguladık, haber ve değerlendirmelerimizde de bunu yansıttık.
Seyyid Hasan Nasrullah"ın açıklamalarını da, Halid Meşal ve Ramazan Abdullah Şallah"ın açıklamalarını da yansıttık. Nitekim bir yazımızda "Halid Meşal ne diyorsa o, ne bir kelime eksik, ne bir kelime fazla" dedik. Bizim Suriye konusundaki yaklaşımımızın temel çerçevesi bu.
Biz, direniş ekseninin ne anlama geldiğini, onların güvenirliliğini, yerel, ulusal, mezhebi, etnik hesapların ötesinde tamamıyla İslam ümmeti için adanmışlığını, bu yolda özleri ile sözlerinin bir olduğunu kabul ediyoruz.
Emperyalist projelerin devreye girmesiyle birlikte, Suriye noktasında ortaya çıkan gelişmeler sonrasında, hüküm vermeden önce, meseleyi direniş eksenine irca ettik. Eğer bunda tutarlı, dürüst ve isabetli değilsek, bizi bu konuda yargılayabilir ve mahkum edebilirsiniz.
Ancak, siz bu "direniş ekseni"ne yönelip üzerini çizmeye kalkarsanız, elbette ki, temelde bir ayrılığa düşmüş olacağız.
Akın kardeşimiz, İran ve Hizbullah üzerinden de ağır suçlamalarda bulunmaktadır. İran ve Hizbullah"ın Şiiliğini konuşuyoruz da, Hamas ve İslami Cihad"ın Sünniliğini niye göz ardı ediyor ve bir kenara bırakıyoruz.?
Halid Meşal"in El Cezire televizyonunda Suriye ile ilgili son değerlendirmesinin video kaydını siteye koyduk. Son olarak da, İslami Cihad lideri Halid Meşal"in, İslami Cihad liderleriyle bilikte İmam Hamanei"yi ziyaret esnasında yaptığı konuşmayı da haber yaptık. Şallah orada "Batı, Suriye"yi direniş cephesinden çıkartmak istiyor. Çünkü Suriye, bölgedeki direnişin merkezidir" diyor.
Acaba biz, direnişe rağmen, onların duruşu ve tutumuna rağmen başka bir şey söyledik mi, başka bir yaklaşım ortaya koyduk mu?
Halid Meşal, "Suriye Filistin İslami direnişine sınırsız bir destek sundu" derken, Ramazan Şallah da Suriye"yi "direnişin kalesi, karargahı" olarak tanımlıyor. Bizim yanında durduğumuz "Suriye" budur.
Yine Suriye konusunda öyle ifadeler kullanılmaya başlandı ki, acaba hakkaniyet ve adalet ölçülerinin nerelerde, kimlerde sapmaya başladığını esefle görmeye başladık.
Velfecr"e gelen bir mailde, Suriye üzerinde düzenlenen bir panelin haberi var. Burada her ne kadar Suriye konusunda çok farklı yerlerde durmuş olsak da, şahsiyetine büyük bir hürmet duyduğum bir ağabeyimin konuşması ile ilgili şu ifadelere yer veriliyor:
"Suriye"nin bu özel konumu gereği bölgedeki Arap ülkeleri, İran, "İsrail", ABD, Rusya ve diğer bölge devletlerinin bu süreçte ihtiyatlı ve dikkatli hareket ettiklerini ve Beşşar"ın gitmesinden yana olmadıklarını ifade etti. Özellikle İran"ın Suriye meselesine yaklaşımını ağır bir şekilde eleştiren Yazar, İran"ın bu süreçteki politikasının, ne İslamî ne de insanî hiçbir yönünün olmadığını, tamamen pragmatist bir politika sürdürdüğünü ifade etti ve şöyle dedi: "ABD ve İran"ın yıllardır süren büyük kavgası aslında gerçek bir kavga ve düşmanlık değildir. Bu iki devlet, Suriye meselesinde ortak politikada hareket etmekteler. İran"ın ve İrancı yaklaşımın Filistin direnişini bahane ederek Suriye rejimine destek vermesi, büyük bir ihanettir. Suriye 1967 Savaşı'nda Golan Tepelerini "İsrail"in eline teslim etmiştir. Ve o günden bugüne "İsrail"e bir taş dahi atmamıştır."
Bu ağabeyimin ismini burada şimdilik vermeyeceğim. Ancak, bu haber, programı düzenleyen grubun internet sitesinde resimlerle birlikte yayınlandığı için, bu ifadelerin tekzip edilmemesi durumunda, kendisini doğrudan bağlayıcı olacaktır.
Yani, İslam dünyası, Filistin ve direniş konusunda uzman olan bir ağabeyimiz, "ABD ve İran"ın yıllardır süren büyük kavgası aslında gerçek bir kavga ve düşmanlık değildir" deme noktasına mı gelecekti..?
33 yıldır yaşanan tüm hadiselere, sürmekte olan tüm saldırı ve komplolara, İran"a karşı kurulan tüm ittifak ve kuşatmalara rağmen, İran İslam Cumhuriyeti ile Amerika arasındaki kavga ve düşmanlık bir yanıltmacadan ibaret öyle mi?
Eğer böyle bir hüküm veriliyorsa, artık bize susma orucundan başka bir şey düşmez. Nasıl yutkunabiliriz acaba..?
"Amerika ve İran Suriye konusunda ortak hareket etmektedir" "Arap ülkeleri, İran, "İsrail", ABD, Rusya ve diğer bölge devletleri Beşar Esad"ın gitmesini istememektedir?" deniliyorsa artık bize ne demek düşer?
Bu Suriye rejimini bir taraftan İran ve Hizbullah, bir taraftan ABD ve İsrail, bir taraftan Arap Birliği, bir taraftan Suudi Arabistan ve Ürdün, bir taraftan Türkiye ve Katar ayakta tutmak için çırpınıp duruyorsa eğer, artık bize yutkuna yutkuna susmak düşer"
Velhasıl,
Akın Morçol kardeşim,
Haklısın, izin ver de biz kendi başımıza kalalım. Biz oralarda olamayacağız. Biz, artık, İran ile Amerika arasındaki kavga ve düşmanlığın gerçek olmadığının söylendiği cenahta olamayacağız...
Neyin "eğri", neyin "doğru" olduğunu yine konuşuruz ama, bırakın da o "doğru"lar karşısında biz de kendi "eğri"lerimizle baş başa kalalım...
velfecr