Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Eğitimi makul çerçevede tartışmak

Hayır tartışmıyoruz.

Böyle bir zemin oluşturulamadı.

Anadolu'ya gidip geliyorum, bu konuda çok duyarlı olduğunu bildiğim toplum kesimleri bile ne olup bittiğini yeterince anlamış değiller.

Diyelim AK Parti'ye oy veren ve özellikle din eğitimi, İmam Hatipler, hafızlık gibi konularda duyarlı olanlar, "Herhalde bir yanlış yapmazlar" gibi hüsnüzanna sığınıyorlar. Aslında zihinleri netleşmiş değil.

Bakan Dinçer'in açıklamalarına bakıyorum, sanki o da çok netleşmiş gözükmüyor. Kesintili eğitimin kademeleri nasıl akacak, bu araya İHL ve hafızlık nasıl girecek, din kültürü ve ahlak bilgisi, din eğitimi, değerler eğitimi, AB kriterleri ve AİHM kararları çerçevesinde nasıl bir formüle oturacak?.. Bunlar bütün açıklamalara rağmen flu durumda.

İyi niyet var, kuşkusuz.

AK Parti iktidarının 10'uncu yılında, eğitimde kıyım süreci demek olan 28 Şubat'ın üzerinden 15 yıl geçtikten sonra, hele müthiş bir genç nüfusa sahip ülkeyi yönetir ve 2023 projeksiyonları yaparken, eğitimi bir hamle olarak devreye sokmak istedikleri kesin.

Ama acaba üç çarpı dört eğitimde hamle demek mi?

Keşke...

Keşke Türkiye, eğitimi, gerçekten Türkiye'nin geleceğinin inşası gibi bir platformda konuşabilecek halde olsaydı.

Bu çocuklar hepimizin.

Bu çocukların bir tekinin kaybına razı olunmamalı.

Bu çocuklar, sağlıklı bir zihin ve gönül dünyasına sahip olacak kıvamda yetişmeli.

Türkiye'nin Müslüman karakteri unutulmamalı ve eğitimin, İslam'la ilişkinin sınırları üzerinde bir kavgaya dönüşmesine zemin hazırlanmamalı.

Eğitime, toplumu dönüştürme mekanizması gibi jakoben bir misyon yüklenmemeli gibi bir ana çerçeve içinde ortak çalışmalar yapılabilseydi.

CHP'ye bakıyorum, bir anlamda 28 Şubat aidiyeti içinde pusuya yatmış bir görüntü sergiliyor. İlke:

-Bu AK Parti'ye eğitim operasyonu yaptırılmamalı. Ellerini bile dokundurtmamalı. Çünkü AK Parti 28 Şubat'ın rövanşını alacak.

Muharrem İnce
'nin agresifliğinde sembolize olan kıran kırana mücadele psikolojisi, maalesef 28 Şubat aidiyetinden başka bir şeyi yansıtmıyor.

Bu, klasik CHP demek.

Tek parti CHP'si.

Toplum kimliği üzerine çullanan ve onu ne pahasına olursa olsun dönüştürmeye kilitlenen bir siyasi irade.

Sayısal anlamda iktidarda olmasa bile, siyasal güç odaklarıyla, bu cendereyi sürdüren irade.

Kılıçdaroğlu
, muhtemel ki CHP'de yenilenme işareti versin diye, "Biz de İmam Hatipler'e karşı değiliz, din eğitimine karşı değiliz" diyor ama... Meclis'te verilen savaşa baktığınızda, yapılan o değil. Orada bütün ceberutluğu ile "eski CHP" arzı endam ediyor.

Gençlik modellerimiz

CHP, İHL ve din eğitimi ukdesini aşmış olsa, AK Parti'ye, "İmam Hatip'e de, hafızlığa da, din eğitimine de eyvallah, bunlara hiçbir itirazımız yok, biz de ülkemiz gençliğinin zihinsel ve bedensel sağlığını olmazsa olmaz görüyoruz, biz de çocuklarımızın popüler kültür elinde yozlaşmasına karşıyız ama gelin tüm eğitimi konuşalım, gerçekten Türkiye'nin nasıl bir geleceğe yürümesi gerektiğini konuşalım, sonuçta Türkiye nüfusunun yüzde 50'si 28 yaşın altında" diyebilseler... Bir başka zemin oluşacak.
MHP böyle bir zeminin oluşmasına çaba sarf etse...

BDP bile, eğitim deyince, bütün zamanlarda sokakta molotofkokteyli atan çocuklar yetişmesini mi amaçlar?
"Dindar gençlik" isteyen Başbakan, mesela Ali Babacan gibi bir ekonomist yetişmesini de istemez mi?
CHP'nin amaçladığı gençlik bütün kutsallarını terk etmiş bir gençlik midir?

Ya da Ali Babacan gibi bir ekonomistin, aynı zamanda dindar olmasına CHP karşı mı çıkar?
Yani diyorum ki, eğitimi insanca konuşmanın bir yolunu bulmalıyız.

 

bugün

Bu yazı toplam 952 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar