Eylemde Bulunarak Var Olmak
Emperyal ideolojik proje; kontrol etmek istediği, istikrarsızlaştırmak istediği, toplumların / halkların düşünme süreçlerini ele geçirerek istediği doğrultuda yönlendirebiliyor, bu toplumları / halkları kendi çıkarları doğrultusunda kullanılabilecek bir
Emperyal ideolojik proje; kontrol etmek istediği, istikrarsızlaştırmak istediği, toplumların / halkların düşünme süreçlerini ele geçirerek istediği doğrultuda yönlendirebiliyor, bu toplumları / halkları kendi çıkarları doğrultusunda kullanılabilecek bir noktaya sürükleyebiliyor. Emperyal tahakküm sistemi, ideolojik manipülasyonlar yoluyla; ciddi bir dirençle, muhalefetle karşılaşmaksızın toplumlarımızı sömürgeleştirmeye devam edebiliyor. Emperyal böl-yönet politikaları, asılsız ve saldırgan ideolojik propaganda karşısında, hiç bir şey gereği gibi eleştirilemiyor, sorgulanamıyor. Toplumlarımız siyasal içeriği olmayan bir kültüre sahip oldukları için, her vesile ile kolaylıkla manipüle edilebiliyor.
Büyük kültürlere sahip olmayan, nitelikli kültür üretemeyen toplumlar, küresel etkisi olan politikalar üretemiyor, dönüştürücü siyaset yapamıyor. Gerçek iktidarın kaynağının, büyük sayılar değil, büyük kültürler olduğu bilinmiyor, hatırlanmıyor. İslam dünyası toplumlarında, kültürel / siyasal dünyaya, sorunlara eleştirel anlamda nüfuz eden İslami kadrolar, otoriteler yok. Geleneksel dini yapılar, kendi mitini kendisi oluşturan, kendi kendilerini efsanevileştiren cemaat liderleri yetiştirebiliyor. Bu nedenle bağımsız düşünce yapıları oluşturamıyor, aklımızı / gözümüzü / bilincimizi / sezgilerimizi, ufkumuzu evrensel bağlamda açık tutamıyoruz.
Günümüz dünyasında Müslümanlar, İslam’a özgü özgüvenlerini / özsaygılarını kaybettikleri için, hayatlarının ve toplumlarının kontrolünü kaybetmişlerdir. Neonurculuk örneğinde de izlenebileceği üzere, cemaatler emperyal / Siyonist amaçlara ve çıkarlara hizmet edecek bir konuma savrulmuşlardır.
Teknolojik araçların dünyası, gerektiğinde hayatımızın bütün boyutlarını sömürgeleştirebiliyor, hepimizi istediğinde büyük bir sürü’ye dönüştürebiliyor. Bugünün dünyasında "özgürlük" tahakküm üreten iradenin, dünya görüşünün, hayat tarzının sahip olduğu bir imtiyazdan başka bir şey değildir. İslam toplumları, kendi geleceklerini, İslami ilkeler doğrultusunda belirleme özgürlüğüne sahip değildir. Günümüz dünyasında yalnızca liberal /seküler / kapitalist olma “özgürlüğü” vardır. Bugün, ancak, standartlaştırılmış tek bir siyasal modelden söz edilebiliyor. Demokrasi tek meşruiyet kaynağı olarak ve tek seçenek olarak şiddet yoluyla dayatılıyor. Farklı bir siyasal seçenek için, başka bir siyasal seçenek için hayat hakkı tanımayan büyük bir diktatörlük karşısında bulunuyoruz.
Her tür ahlaki sorumluluğu, toplumsal sorumluluğu ve bağlılıkları reddeden bireycilikler, ahlaki otoriteye saygı duymayan bireycilikler yeni bir kültür oluşturuyor. Her tür faşizm biçimi, değer ve ahlak sisteminden uzaklaştığında ortaya çıkıyor. Niteliksel bağlılıkların yerine, niceliksel bağlılıklar geçiyor. İslam toplumlarında bile, temel konularda, ilkesel / kararlı / onurlu/ bağımsız / değişmez tercihleri olan gerçek ve deruni kişilikler birey birey kayboluyor. Samimiyetin, içtenliğin, derinliğin, bilgeliğin kaybolduğu bireyci kültürlerde, özellikle genç kuşaklar kitlesel-yıkıcı hareketlere katılıyor. İnternet yoluyla özgürleşme, mahremiyet duyularından feragat etmek ve hayâsızlığı seçmek seklinde tezahür ediyor. İslami kesimlerde, haklarında net ahlaki yargılarda bulunamayacağımız, çift hayatlar yaşayan, çıkarları için, imajı için, kolayca konum / şekil / yön / dil / söylem değiştirebilen, masal-menkıbe-rüya pazarlamacılığı ve alışverişi yapan nevzuhur işbirlikçiler, cemaat liderleriyle karşılaşıyoruz.
Çıkaragöre belirlenen duruşlar, çıkara görebelirlenen karşı çıkışlar çok utanç verici bir sapmayla / ahlaki bir yıkımla karşı karşıya bulunduğumuzu gösterir.
Neoliberal enternasyonalizmin egemen olduğu günümüz dünyasında, seküler / kapitalist / bireyci / hazcı / hedonist bir kültür, küresel ölçekte dolaşım halindedir. Bu dünya, ideolojik egoizmlerle, modernlik şovenizmi ile, klişeler tarafından işgal edilen zihinlerle sürdürülüyor. Neoliberalizmin enternasyonalist dünyasında Müslümanlar küresel iktidar / küresel akıl tarafından "ötekileştirilmişler", "yabancılaştırılmışlardır." Müslümanların politik özne olarak var olma hakkı yoktur. Müslümanların politik alanla ilgilenmeyen, kamusal sorumluluklar almayan, İslam'ı, ruhani ilhamlar için bir kaynak olarak algılayan bireyler olması isteniyor. Bunedenledir ki; modern zamanlar boyunca Müslümanlar modern dünya sistemine ve bu sistemin baskılarına katlanarak, maruz kalarak varolmak yolunu seçtiler, eylemde bulunarak varolma yolunu değil.
İçerisinde yaşadığımız zihinsel / entelektüel / kültürel iflas sebebiyle bizler, Müslümanlar olarak bugün de, koşullara, statükolara, kurulu düzenlere katlanarak, eylemsizliği seçiyor ve İslami özgürlüklerimizden vazgeçiyoruz, vazgeçebiliyoruz. İslami kimliğimizi, tahayyüllerimizi bütün boyutlarıyla kamusal alanda temsil edemiyoruz. İçsel ve ilkel nedenlerle maruz kaldığımız etnik ve mezhepçi bencillikler, cemaat bencillikleri sebebiyle utanç verici bir dar görüşlülüğün yıkıcı etkileri ile karşı karşıyayız. Günlük hayatın içerisinde artık kapitalist kültürle uyumlu davranışlar sergileyebiliyoruz. Müslümanlar, ilahi sınırları aşan, keyfi yorumlar üreterek siyonizmle flört edebiliyor. Hiçbir sorgulama içermeyen sadakat biçimleri, özeleştiri yapmayanbir kültür sebebiyle, emperyal akıl / iktidar tarafından araçsallaştırabiliyoruz.
Ahlaki mutlaklığı kaybeden, çıkar mücadelesini mutlaklaştıran her eğilim, her tür ihaneti, her tür sapkınlığı, her tür hayâsızlığı sergileyebilir.
Yeni birdüşünsel / felsefi / hikemi / entelektüel mücadele, eylem yoluyla İslami bir meşruiyet bilincini yükseltmek gerekir.
Özgürlük, üretmek ve eylemde bulunmakla başlar.
vuslatdergisi