Abdurrahman Dilipak
FETÖ’cülerin 2020 için beklentileri
FG artık geleceğe ilişkin çok fazla bir şey söylemiyor. Beklemedeler. Tereddütler artıyor ama cemaat yapısı kolu kanadı kırılsa da hâlâ varlığını sürdürüyor.
Cemaat Türkiye’de “örtülü bir af” beklentisi içinde. Diyorlar ki, “Yeni yargı düzenlemeleri ile ve Yargıtay kararları, AYM kararları çerçevesinde suçun niteliği değişecek ve birçok kişi cezaevinden çıkabilir.
Israrla üzerinde durduğum bir konu var benim: FETÖ’cüler bir halt ettiler, darbeye kalkıştılar ve cezalandırılıyorlar. Bir kısım davalar sonuçlanırken bir yandan yeni açılan davalar var olduğu gibi açılacak olan davalar da var.
Daha önemli bir konu var aslında, onu ıskalıyoruz. Siyasi endişe dini endişenin önüne geçti. FETÖ’nün dini piyasaya hakimdi. O dine inananlar, her partide vardılar, daha çok da AK Parti’de örgütlenmişlerdi. Senaryoya göre AK Parti BOP ile zaten aynı projenin bir parçası olacaktı. İşin Teolojik ve Sosyolojik ayağını FETÖ, siyasi ve askeri ayağını AK Parti üslenecekti. Bu proje “one minute” ile çıkmaza girince ipler koptu. 15 Temmuz gündeme geldi. 17/25 veya 15 Temmuz öncesi dönemde bu dine inananlardan darbeye destek vermeyenler yargı sürecinin dışında kaldılar.
Tamam, onlar dünyalarını kurtardılar, içeri girmediler ama bu dine inananların ahiretleri mahvoldu. Aileleri de. İçeri girenler, dışarıda kalanların yanında devede kulak. Bunlar dinlerini kaybettiler. Kimi Agnostik oldu, kimi de Deist.
Peki, bunlarla kim ilgilenecek. “The Cemaat” bunları mürtet ilan etti. Toplum ise bunları “Cemaatçi” olarak gördüğü için dışladı. Zaten bunların bir kısmının yakını ya ülkeyi terketmiş, ya tutuklu ya da kendilerini gizleyerek korku içinde yaşıyorlar. Çünkü bu süreçte piyangonun kime vuracağı belli değil. Kripto FETÖ’cü birileri kurtarılıp, terfi ettirilirken, sıradan insanlar suçlanıp cezaevine gönderilebiliyor, yurtdışına çıkış yasağı getiriliyor, görevden uzaklaştırılıyor.
FETÖ’cülerin çoğu farklı cemaat ya da kuruluşların çatıları altında faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bu kişilerin sızdıkları Cemaat yapıları sanki FETÖ’nün mirasını devralmış gibi, onların bıraktıkları yerden devam ediyorlar. Bu yapılar FETÖ’cülerin zihniyet ikizlerine dönüştüler.
Liberallerin arasında liberal bunlar, solcuların arasında solcu, milliyetçilerin arasında milliyetçi, dindarların arasında dindar. Ama herkesten, her şeyden korkuyorlar. Devletten korkuyorlar, Cemaat’tan korkuyorlar, içine sızdıkları yapılarda deşifre olmaktan korkuyorlar.
Bunlar giderek Sabataylar, Pakradunlar gibi gizemli, mistik, ezoterik bir yapıya dönüşüyorlar. Güncellenen kehanetlerle ayakta durmaya çalışıyorlar.
Bir yandan FETÖ dağılan kuzularını toplamaya çalışıyor, öte yandan mağdur olan, ne yapacağını bilmeyen, dinin, çevresini, saygınlığı, gücünü kaybeden kesim, bir yandan aldatılmış duygusuna kapılıyor, öte yandan kendi ahmaklığına mı yansın, ya da, “ya hocaefendi doğru söyledi ise” diye yine bir yanlış yapıp gazaba uğramaktan korkuyorlar. Cemaat içinde hep “Şefkat tokadı” ile korkutulan insanlar bunlar. Başlarına bir felaket gelmesinden korkuyorlar. Sayılar, rüyalar, bir takım söylentiler hâlâ bunlar için çok önemli.
Her koğuşta FETÖ’cü abiler var. Dışarıdakiler onlara moral vermeye çalışıyor, İçeridekiler dışarıdakilere. Dua, zikir ve rüya.. “Büyük abilerden gelen şifreli mesajlar”. Susacaklar. Vicdan yapacaklar, bütün suçlamaları reddedecekler. Ama nereye kadar. En azından şimdi soru sormaya başladılar: Soruların cevabını çalmak doğru mu idi. Bu kadar para işine karışılması doğru mu idi, Siyasete bu kadar bulaşmak doğru mu idi. Hristiyan ve Yahudilerle bu kadar yakınlaşmak doğru mu idi.
Bu yolun yolcularının işi zor. Şartsız itaat ve teslimiyet. İtiraz etmek şöyle dursun soru sormak bile edep dışı sayılan kast sistemine benzer bir hiyerarşik düzen. Şimdi sebepsiz yere ağlayanlar, psikolojik tedavi görenler, ne yapacağını bilemeyen bir sürü insan dolaşıyor ortalıkta. “Abi ve ablaları”nın himmeti olmasa aç kalacaklar. Çünkü kimse iş de vermiyor yüz de. Pişman olduk deseler o yardımdan da mahrum kalacaklar.
Bakın bu durumu çözmemiz lazım. Mal varlığı kayyıma devredilenler var. Aynı durumda olan birileri dışında. Bazı kayyımlar ise har vurup harman savuruyorlar.
Birileri suçlu olabilir. Suçluların da hakkı var. Onlara hakettiklerinin dışında ceza verenler, mallarını gasbedenler, iki cihanda da suçlu olacaklar. Bir kavme ya da topluluğa olan öfkemizin bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi gerek. Bu FETÖ de olsa, BÇG de olsa, PKK da olsa farketmez.
Artık F.G de zabtedemiyor tabanını. Avrupa’dakiler ayrı telden çalıyor, Amerikadakiler başka telden, unutulanlar var, en azından maddi sıkıntısı olmadan cemaatin paraları ile düzenini kuranlar var. “Hoca efendi”yi eleştirmeye cesaret edemeyenler onun yakın çevresini yerden yere vuruyor. Bu işler böyledir. Yarın hocaları ölse hepsi birbirine girecek. Kripto birileri gitti, bulundukları ülkenin istihbarat örgütü ile çalışıyor.
Artık kehanetlerin de bir kıymeti kalmadı. Verilen sözler, işaret edilen zamanlarda bir şey olmadı. Hatta çok işe bulaşanlar bir şekilde ortadan kaldırılmaktan korkmaya başladılar. F.G de Türkiye’ye iade edilir mi, ya da ABD’den başka bir ülkeye gönderilir mi, işin başından beri konuşuluyor. Trump’ın ne zaman ne yapacağı belli olmaz.
FG artık “kendisi himmete muhtaç bir dede, nerde ki gayrıya himmet ede.” Kendisi ABD’nin, İsrail’in, Vatikan’ın himmetini bekleyen, kerameti kendinden menkul yaşlı ve hasta bir adam.
Bu insanların sosyopsikolojik rehabilitasyonu için devlete düşen görevler var. Bunların aileleri, çocukları var. Küçük çocuklar var, akrabaları var. Güncellenen kehanetler, artık dinden soğuyan bu topluluğun gençleri üzerinde hiçbir etkiye sahip değil!
Hepsinden önemlisi bu insanlar her şeylerini kaybettiler de, onların arasında dinlerini de kaybettiler. Diğer kaybettiklerini konuşuyoruz da, o kaybedilen din ne olacak. Ve bu dine inananlar FETÖ’cü diye suçlananlardan çok daha fazla. 17/25 ya da 15 Temmuz öncesinde gözyaşları içinde “Türkçe Olimpiyatları”nda bunları alkışlayanlar o günkü dinlerini de kaybettiler de, peki ne oldu? Şimdi nasıl bir dine inanıyorlar? Bugünkü inançsızlığın arkasında, Deist’lerin, Agnostik’lerin arkasında sakın bu inanç boşluğu yatıyor olmasın.
Hani şu İstanbul Sözleşmesi, cinsiyet eşitliği tartışmaları, ayet ve sünneti tartışanlar bu inançsızlık bataklığında boy veren zakkumlar olmasın sakın! Selam ve dua ile.