Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Fırat’ın doğusunda durum

Fırat’ın doğusu tekrar gündemde. Toplumda, “Ağustos ayı ile ilgili yeni bir zafer beklentisi” oluştu; Erdoğan’ın açıklamasından sonra.

Muharrem Sarıkaya, geçen gün Fırat’ın doğusunu yazdı ve bir harita yayınladı. Bu harita, ABD’nin Türkiye’ye kabul ettirmeye çalıştığı bir harita. Türkiye sınırında Türkiye ve ABD’nin kontrolünde 5 KM’lik bir şerit var. Onun altında 9 KM yalnızca ABD’nin kontrolünde bir şerit ve onun altında büyük ölçüde ABD’nin elinde pazarlık kozu olarak tuttuğu 4 KM’lik bir şerit var. Onun altındaki bölge ABD ve PYD’nin kontrolüne bırakılan bir bölge.

ABD bu haritayı kabul etmemiş. Ama üzerinde çalıştıkları harita nasıl bir harita onu bilmiyoruz.

ABD’liler ölümü gösterip, hastalığa razı etme çabasında anlaşılan.

Bakın, böyle bir plan PYD’yi Türkiye sınırına taşır. En azından PYD’nin piyade tüfeği menziline sokar. MKEK 12.7 mm kara hedeflerine karşı etkili menzile sahip ağır makinalı tüfekler 1829 metreyi vuruyor. Yani, Türkiye’ye verilmek istenen şeridin %50’lik bir bölümü, ABD’lilerin ağır makinalı tüfeklerinin etkin vuruşuna açık! Nerede ise karargah dışında güvenlik tehdidi ile karşı karşıyayız demek bunun anlamı. Bu alan aynı şekilde dron saldırılarına açık bir alan demek.

Bunu nereden çıkarıyorsanız derseniz. Bakın şunu bir kenara not edelim. İnşallah birileri şu gerçeği görmezden gelmiyordur: Bağdat’ın işgali, 21 Mart 2003 yılında başladı. Aslında ilk CIA ekibinin Irak’a giriş tarihi 10 Temmuz 2002’dir. 

Aslında bu iş daha eskilere gider. İran’ın şahlık dönemine. CIA zaten SAVAK ile iç içeydi.

ABD, İngiltere, İsrail ve Kanada da iç içe.. Almanya zaten ABD, İngiltere ve Fransa’nın işgali altındaki bir ülke. Kanada ABD ve İngiltere dışında bir de Fransa var.

Güvenlik konseyindeki veto yetkisine sahip ülkeler arasında da derin bir bağ var. Avrupa ülkeleri arasında NATO ve AB bağlantısı yanında bir de İtalya üzerinden Vatikan var.

Bu ülkelerdeki Mezopotamya kökenlilere dikkat. Bunların çoğu o ülkenin vatandaşı. Ya da yeşil kart taşıyorlar. Bir adım daha sonrası bu kişilerin bazıları o ülkenin paralı askeri ya da istihbarat görevlisi.

Mesela, bizim PYD’li olarak tanıdıklarımızın bir kısmı 2000’li yılların başında ABD’ye göç edenlerin çocukları. Amerikan vatandaşı. Bunların bir kısmı yeşil kart sahibi. Bir kısmı da ABD’nin bölgedeki paralı askeri Blackwater kimliği taşıyor.

“ABD’nin Tennessee eyaletinin başkenti Nashville’e bağlıNolensville Pike’ın hemen dışındaki Elysian Fields Road adeta bir “Küçük Kürdistan burası” diye yazıyordu Amerikalı bir gazeteci. Monica Campbell isimli gazeteci, göçün İran devrimi sonrası başladığını, “Saddam Hüseyin’in soykırımından kaçanlara Hristiyan yardım kuruluşları gibi kâr amacı gütmeyen bazı STK’ların bu insanlara yardımcı olduğunu söylüyor. 

2014’de bu Nashville’de nüfusun ölçek olarak yaklaşık 13 bin kişiyle ABD’de en fazla Kürt’ün yaşadığı kentmiş. Nashville’de Kürt gönüllüler, Irak’taki Kürtlere bir yardım kampanyası düzenlemişler. Yardım kampanyasının adı ise “Her şey Kürdistan için”.

Her Kürt ya da İranlı, Suriyeli o ülkelerin kripto servisleri ile derin ilişkiler içinde değil elbette. Ama ABD’nin özellikle Halkın Mücahidleri, Kürt unsurlar ve diğer gayrimüslim unsurlar üzerinde ciddi çalışmalar yaptıkları anlaşılıyor. 1980 sonrası ABD yönetimi, bölgeden ABD’ye göç edeceklere vatandaşlık ya da green kart verilmesinin kolaylaştırılması ve devlet kadrolarında görevlendirilmesi konusunda yasal düzenlemeler bile yapmış.

İster Amerikan, İngiliz, Alman, Fransız istihbaratı olsun, NATO üyelerinin bölge politikalarında ve istihbarat faaliyetlerinde İsrail ve MOSSAD tabii müttefik ve stratejik ortak konumunda. Yani bölgede İsrail olmadan hiçbir şey olmaz. İsrail’in ille de İsrail kimliği ile sürece müdahil olması gerekmiyor. Bu ülkelerin hepsinde etkin konumda mutlaka bir Yahudi vardır ve her Yahudi’nin ikinci gibi gözüken vatan-ı aslisi İsrail’dir.

Marksist bir örgüt (!) gibi gösterilen Halkın Mücahidleri’nin ABD’de, ABD kimliği taşıyan binlerce elemana sahip olduğu biliniyor. Yani ABD’nin on binlerce kişiden oluşan “Mücahidler” ordusu da var! Yani Fırat’ın doğusunda PYD şemsiyesi altında “görev” yapanları sadece PKK’nın uzantısı gibi görür ya da algılarsanız yanılırsınız. Sadece bir parka değişikliği ile her şey değişebilir. Bu açıdan, ABD’nin, Türk sınır hattına o kadar yaklaşması bölgede bütün dengeleri altüst edebilir. Bu “Fırat’ın doğusu”nun ABD şemsiyesi altında PYD’ye teslim edilmesi anlamına gelebilir.. Hatta yarın Pentagon’dan ya da bölgedeki ABD askeri karargahından yapılacak bir açıklama ile süreç tersine dönebilir ve PYD kendi flaması ve parkası ile burnumuzun dibinde bitebilir.. PYD tek başına bir Kürt örgütü değildir. PYD’deki Kürt unsurlar “Amerikano”dur. Birlikte hareket ettikleri, SDK içindeki gayrimüslim unsurlar ve diğer unsurlarla birlikte bu yapı, içinde “Haçlı zihniyetine bağlı unsurları da barındıran” emperyalizmin Truva atıdır. 

Bakın, Balkanlar ve değişik Avrupa ülkelerinden örgütlenen Halkın Mücahidleri, FETÖ’cüler, PKK-PYD unsurları Türkiye’ye karşı ciddi bir kampanya yürütüyorlar. Bu trol unsurların bir misyonu da Türkiye karşıtı bir propaganda makinesi olması. Bu trol grublarını yönetenlere, ABD, Avrupa ve İsrail yanında Misyoner örgütlerinin desteği ile dünyanın önce gelen danışmanlık, lobi ve PR uzmanları danışmanlık hizmeti veriyor. Tabii bunların arkasında belli istihbarat örgütleri de yer alıyor.

Örgüt, her yıl mensuplarını “Molla rejimine karşı birleşmiş, dünyanın önde gelen politikacılarıyla” bir araya getiren bir konferans düzenliyor.

The Iranian Mojahedin” kitabının yazarı Ervand Abrahamian’a göre, örgütün maddi kaynağı Suudi Arabistan tarafından sağlanıyor. Bu kaynaktan Suudiler de yararlanıyor ve Suudilerin finansal desteği gibi, Batı mediası ve STK’ları da ayrıca fonlanıyor.

Bush yönetiminin, Irak harekatı öncesi Macaristan’da Iraklı muhalifleri eğittiği biliniyor. Sadece eğitmediler maaş da ödediler.. Konuyla ilgili yetkililer, Iraklı muhaliflere verilen maaşın ABD ordusuna yeni katılan personelinki gibi 1000-1500 ABD Doları civarında olacağını belirtti. Irak savaşında çevirmen, rehber, muhafız ve sivil idareci olarak kullanılacak muhaliflerin ilk grubu, savaş öncesi Budapeşte’nin 200 kilometre güneybatısındaki Taszar Hava Üssü’nde kampa alındı.. Amerikan Senatosu Adli İşler Komisyonu, ülkelerinden ayrılmak isteyen Iraklı bilim adamlarına ABD vizesi sağlanması ve sürekli oturma izni verilmesini öngören yasa tasarısını onayladı. O günlerde komisyonda oybirliğiyle kabul edilen yasa tasarısı, bu kişilerin ailelerini de kapsıyordu.

Demem o ki Fırat’ın doğusu, “Fırat’ın doğusu”ndan ibaret değildir. Aman dikkat! 

Selâm ve dua ile. 

Bu yazı toplam 1168 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar