Abdurrahman Dilipak
Fransız seçimleri üzerine cevabını arayan sorular!
Bu Avrupalılar bir garib. Geçen gün İngiltere’de bakanlıkların bulunduğu bir bölgede birilerinin üzerinden ekmek bıçağı bir de bağlı bıçağı çıktı diye nerede ise olağanüstü hal ilan edeceklerdi.. Ama bizde onlarca roket ele geçiyor, bu kadar terör eylemi var, darbe girişimi oldu, adamlar bize OHAL’i kaldırın diyor!
Şimdi bizim de kalkıp Le Pen’i öldür diye çağrı mı yapmamız gerek!. Koskoca bir siyaset bilimci televizyona çıkıp “Erdoğan’ı öldürün” diye konuşabiliyorlar. Malum, memlekette özgürlük var.
Fransız seçimlerinin ilk tur sonuçları ortada. İkinci turda birileri % 51 alacaksa, gerçek kamuoyu desteği biliniyor. Şimdi buna göre biri, gerçek anlamda % 25’in altında kalan bir halk desteği ise, % 75’in başkanı mı olacak? Şimdi Fransa bölünmüş mü oluyor? Bunu söyleyen biri çıkar mı? Çıksa da ciddiye alınır mı? Seçimlerin iptali için biri halkı sokağa çağırır mı? “Alışveriş yapmayın, ülke krize girsin, böylece bu hükümetten kurtulabiliriz” diye dahiyane fikirler açıklayabilir mi? Fransa’da 5. cumhuriyetten sözetmek bir rejim değişikliği anlamına mı geliyor?. Sahi Fransa seçimlerinden sonra AB ya da AKPM bildiri filan yayınladı mı, yayınladı da ben mi görmedim. Birileri Fransa’yı AB den ihraç etmekten filan söz etti mi! İktidar ve muhalefet Fransa’da hemen mahkemeye koşup seçimlerin iptalini isteyecek mi? AİHM’e giden biri olacak mı acaba! Sahi bizden neden kimse gözlemci olarak Fransa’ya gitmedi. Biz de baksaydık oy pusulaları mühürlü mü idi, değil mi idi!. AGİT, AP, Fransız seçimleri ve sonuçları ile ilgili bir açıklama yapacak mı acaba?! Sahi bu sonuçlar, Avrupa’daki diğer seçimlerin sonuçlarını nasıl etkileyecek?
Mesela Ankara “Batı Faşistleşiyor, seçimi Le Pen kazanırsa Fransa’nın üyeliği sonlandırılmazsa biz üyelikten çekilebiliriz, konuyu halkoyuna götürürüz” diye bir açıklama yapsa nasıl olur.. “Ya seçimleri iptal edin, ya da Le Pen’i öldürün” diye bir çağrı mı yapsak acaba!! Ya da Paris sokaklarında kafasına silah dayanmış bir Le Pen nasıl olur!
Macron, kendisi ekonomide “liberal”, sosyal konularda “solcu”. Tamam da ekonomi siyasetten, siyaset toplum hayatından bağımsız mı? Bu durum siyasi anlamda çift cinsiyetli bir durum olarak toplumda nasıl karşılık bulacak.. Mesela desteydi ki, “ulusal konularda, dış politikada faşistim” nasıl anlaşılacaktı bu. Dini konularda Katolik, diğer konularda agnostik! Bu tam bizim ittihatçı kafası: “Türk milletindenim, İslam ümmetindenim, garp medeniyetindenim.”
Hadi Paris’in solcuları, liberalleri, iş adamları, STK’ları, gazetecileri bir “Gezi ayaklanması” da siz yapın.. Şanzelize’ye, Eyfel’e doğru yürüyün. Biz de canlı yayın yapalım..
Bakalım bu sonuçlardan sonra istifa eden olacak mı?
Olaylar başladı, ne zaman biter belli değil. 2. turdan sonra ne olacak o da belli değil. Daha ilk gün Frank TL karşısında % 1,5 değer kaybetti. Bizde ise TL değer kazanıyor, CHP içinde birileri alışveriş yapmayın, ekonomi krize girsin, iktidar köşeye sıkışsın diye çağrı yapıyor.
Fransızlar bir Charlie Hebdo saldırısı yaşadı, o günden beri ülkede olağanüstü hal var. Bizde yaşananın onda biri Fransa’da yaşansa demek ki darbe olur..
Bu FETÖ ve CHP, PKK-PYD, batılıları da yordu.. Bunlar batılıları da kandırıyor. Onlar da bunlara güvenip yola çıkıyor ve tabi yarı yolda işin farkına varıp geri dönüyorlar.. Batılıları yeni bir Gezi’ye ikna edenler de bunlardı, referandumda kazanacaklarını söyleyenler de.. Batılılar yavaş yavaş ortalıktan kayboluyorlar.. Trump’ın Ermeni soykırımı iddialarına destek vermemesi de bunlar için bir sükûtu hayal vesilesi oldu. AB ülkeleri şimdi Fransız derdi ile başları sarhoş, bu şartlarda Türkiye ile uğraşacak halleri yok.. CHP de, FETÖ de kendi başının çaresine baksın artık. 1 Mayıs’ta da bir şey olacağı yok. FETÖ operasyonları devam ediyor. PKK da her gün biraz daha tükeniyor. Referandum sonuçları PKK’lılar için tam bir sükûtu hayal oldu.
CHP’nin “Fuzuli Şagil” konumuna düşmesi YSK’nın son kararı ile de tescil edildi.. CHP gelinen noktada kendi dışındakilerle hesaplaşmayı bırakmak zorunda kalacak. Çünkü dikkatleri dışarıya çekmeye çalışan CHP aslında kendi içindeki hesaplaşmayı örtmek, ötelemek istiyordu ama dipten gelen dalga, CHP’de kongre tartışmasını öne çıkarttı..
CHP çok koştu çabuk yoruldu. Çok bağırdı sesi kısıldı. O sebeple HSK üyeliği ile ilgili seçim ve uyum yasaları konusunda CHP’nin CHP’liğini yapma ihtimali var ama artık bunların toplumda bıkkınlık doğurması muhakkak. CHP ve AB, AGİT rozetli PKK militanı “tarafsız gözlemci” ile suçüstü oldu bu arada.
CHP en iyi bildiği şeyi yapıyor. Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan Mayıs ayında yapacağı ziyaretlere hazırlanıyor. Bir yandan da AK Partiye üyeliği gündemde. Erdoğan Mayıs ayında Hindistan’a gidecek. Rusya’da Putin’le görüşecek. Çin’e, ardından ABD’ye gidecek ve Trump ile görüşecek. Ardından Brüksel’de NATO zirvesi var. ABD, Çin ve Rusya.. Ardından NATO zirvesi. G20’nin bir çok lideri ile yan yana gelecek, ABD ve NATO’ya ilişkin eleştirilerini ve uluslararası ilişkilerle ilgili eleştirilerini muhataplarına iletecek.. Kılıçdaroğlu konuşmaya devam edecek ama artık söyledikleri kendi tabanını bile ikna edemiyor. FETÖ de öyle.. Kılıçdaroğlu da, CHP de büyük ölçüde yıprandı. CHP ideolojik zeminini, sosyolojik tabanını kaybetti. Artık büyük ölçüde “anti AK Parti bir protest grup.”
Fransa’dan başladık, Türkiye’den, CHP’den çıktık.. Bu arada bir Fransız karikatürist 2. tur için bir mavi bir de kırmızı idam ilmeği çizmiş. “Ölümlerden ölüm beğen” demek istiyor.. Fransız seçimlerinin sonucu. Buyurun..
CHP’li Yedekci, “Biz, hiçbir şekilde Kanal İstanbul’un yapılmasına izin vermeyeceğiz. Bununla ilgili toplumsal muhalefetin harekete geçeceğine eminiz” dedi. CHP yedekleri de cepheye çağırdı. “Alışveriş yapmayın” çağrısı tutmadı, şimdi sırada Kanal İstanbul var.. Çamlıca’ya da, Taksim’e de cami yaptırmayacaktınız değil mi, sahi ne oldu! Yaz geliyor, kum ve güneş, hadi ise iyi tatiller. Hem zaten Ramazan geliyor şimdi. Şeytanlar bağlanıyor ya Ramazan ayında, birilerinin eğlenmek için kendine özel mekanlar bulması gerek. Böyleleri, yani “Şeytanın avukatlığı”na soyunanlar, için “Şeytanınız bol olsun” mu demek gerekiyor bilmiyorum.
Ramazan’dan sonrası için çok geç olacak. Siz en iyisi 1 Mayıs’ı bekleyin, sonra tatile çıkın.. Sahile koşun, güneş ve deniz sizi bekliyor! Hem zaten sahil şeridinden çok dostunuz var.. Rakı ve leblebiyi de unutmayın, leblebiniz tuzlu olsun, Todor’un meyhane menüsünde olduğu gibi. Ha! Sakın cuşa gelip birbirinizi denize dökmeyin de! Afedersiniz, siz rakıyı içince “Yunanla kardeş” olduğunuzu anlıyordunuz değil mi! Selam ve dua ile..
yeniakit