Hasan Karakaya
Gülen, bunu hep yapıyor... Cemaati Peygamber ile aldatmak!
Yaşar Nuri’ye göre, siyasetçiler ve hocalar, toplumu “Allah ile aldatıyor”du...
Sonradan ortaya çıkmıştı ki;
“Asıl aldatan kendisi”dir!..
Hem de, “karısını aldatmakta”dır!..
“Şahane” adlı bir başka kız veya kadın ile... Bu yüzden de, gazetelere manşet olmuştu:
“Şahane ile aldatmak!”
21 Ağustos 2008 tarihli gazetelerde çıkan haber özetle şöyleydi:
“Siyasette bulamadığı başarıyı ‘Allah ile Aldatmak’ kitabıyla yakalayan ünlü ilahiyat profesörü Yaşar Nuri Öztürk, başka bir aldatma olayıyla gündemde...
Öztürk’ün, danışmanı Şahane Sultan Müftüoğlu ile aşk yaşadığı öne sürüldü... İddia, Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu Şahane Sultan Müftüoğlu’nun, Öztürk’ün eşine gönderdiği öne sürülen mesajlarla ortaya çıktı... Danışmanlığı bırakıp, İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği’nde işe başlayan Müftüoğlu, ‘Eşinle beraberim, sana çok gülüyor’ diye mesaj gönderince Canan Öztürk, elçiliğe şikâyette bulundu. Canan Hanım suç duyurusunda bulunacağını belirtirken, Şahane Müftüoğlu yıllık izne çıktı.”
2008’de yaşanan bu olaydan sonra neler olduğunu bilemiyorum... Bildiğim kadarıyla, “aldatılanlar” Öztürk’ü terkettiler ve “aldatan” yalnız başına kaldı!..
SİYASETTE FGÖ DİZAYNI!
Peki, bu olayı niye hatırlattım?..
Malûm, bu işler önce “damdan düşenler”e sorulur... Yaşar Nuri Öztürk de; bir “aldatma uzmanı” olduğu için, önce ona sormak istedim;
“Yaşar Nuri, bu işe ne der?”
Ne işi?.. Hangi iş?..
“Kaset işi”ni kastediyorum...
Malûm, önceki gün, “Fethullah Gülen’in iki kaseti” daha çıktı...
Daha önceki kasetlerde “Ananas” vardı, “Rafineri” vardı, “ihale ayarlama” vardı...
Son kasetlerde ise;
Yok, yok!..
Meselâ, “siyaset dizaynı” var...
Bir “müridi” soruyor Gülen’e;
“Burdur Milletvekili çok müspet konuştu. Bunun benzeri durumlarda mahalli il ve ilçelerde il başkanları var, partinin ileri gelenleri var.
Mesela; Burdur Milletvekili istifaya gidecek kadar bir duruş sergilese, sergilenmesi istenir mi? Bu gibi durumlarda, tekliflerde...”
Cevap veriyor Gülen;
“Çok önemli değil esasen. Yani İdris Bal gibi uzaklaşsalar ne olur sanki, milletvekilliğini elinden alacak değiller ya. Zaten onlar bir dahaki seçimde aday olarak koymayacaklar.”
Kasetteki bu konuşmanın internete ve gazetelere düşmesinden sonra, dün, şöyle yorumlar yapıldı:
“AK Parti’deki istifaları Fethullah Gülen mi organize ediyor?..
İdris Bal ve Hakan Şükür’ün istifalarını Gülen mi emretti?”
Bu yorumlar üzerine, gazeteciler İdris Bal’a sormuşlar:
“Talimatla mı istifa ettiniz?”
İdris Bal cevap vermiş:
“Ben İdris Bal olarak istifa ettim. Gelsinler bir emirle, bir talimatla istifa ettiğimi ispat etsinler vekillikten de istifa ederim. Ben doğru bildiğimi söylerim. İrademin üzerine ipotek koydurmam... Ben Sayın Gülen’e de, Süleyman Efendi’ye ve diğer tüm bu millete hizmet eden herkese saygı duyan bir insanım... Ziyaret de ederim, tavsiyesini de alırım, alkışlarım da.”
Doğrudur, “emir” veya “talimat”la istifa etmemiş olabilir... Ama, “tavsiye”(!) ile istifa etmiş olabilir...
Her neyse, nihayetinde “istifa” etti ya, önemli olan o...
Ha “emir ve talimatla” istifa etmiş olsun, ha, “tavsiye”(!) ile, ne önemi var?..
BU MU BARIŞ DİLİ?
İdris Bal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, “Alim müsveddesi, içi boş alim, yalancı peygamber, sahte veli, Haşhaşi, örgüt, çete, paralel yapı, karanlık çete, ananas cumhuriyeti” şeklinde ifadelerden duyduğu rahatsızlığı da şöyle dile getirmiş:
“Bunlar nedir, nasıl anlam vermemiz lazım? Bu demokrasinin, kardeşliğin dili midir? Her beğenmediğimizi paralel kabul edersek, her kızdığımız alime küfretmeye başlarsak bugün bir şahsa küfür ederiz yarın başkalarına.”
Bunlar “kardeşliğin dili” değilse;
Fethullah Gülen’in “Başbakan” için kullandığı “Firavun!.. Karun!.. Tımarhanelik deli!.. Beddua!.. Yezid!.. Zalim!.. Dengesiz!.. Paranoyak!” ifadeleri, acaba “kardeşlik dili”nin hangi lehçesinde vardır?..
“Pensilvanya lehçesi”nde mi?..
Dahası, yine internet sitelerine düşen ve Süleyman Hamit Müftioğlu adlı bir “Cemaatçi”ye ait olduğu sanılan bir başka ses kaydında geçen;
“Genç Parti vardı ya, onu aldılar, işte onun içi düzenlendi müzenlendi, bayramdan sonra yani ayın 25’i 26’sında bunun resmi müracaatı yapılacak... Bununla beraber şu anda 78 tane milletvekili AK Parti’den ayrılıp buraya girmeye şu anda hazır. Dolayısıyla şu anda Türkiye’de bir erken seçim gözüküyor.”
Sözlerinin hemen ardından;
“Şimdi o bir de bayramda buraya, Dışişleri Bakanı buraya geliyor bayramda o... çocuğu tamam mı.”
Demesi, bırakın “kardeşliği”, bırakın “barış dili”ni, hangi “ahlâk”, hangi “insanlığa” sığar?..
Derkeeen...
Parti içinde “fitne”ye yol açtığı için “kesin ihraç” talebiyle “Disiplin Kurulu”na sevkedilen Muhammed Çetin de, dün AK Parti’den “istifa” etti...
Hem de;
“Benim bugüne kadar istifa etmemi engelleyen Hocaefendi’dir!” diyerek!..
Demek oluyor ki;
Ortada bir “organizasyon” var!..
Bir “örgüt” var!..
Bir “örgüt” olunca, elbette “örgütün başı” da olacaktır...
Görüldüğü kadarıyla;
Örgütün başı, bir “Mebus Pazarı” kurmuş ve milletvekillerine “ne zaman” istifa edeceklerinin talimatını vermektedir!..
Dün; “Mebus Pazarı” kurma işleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin Güneş Motel’inde tezgâhlanırdı...
Bugün ise, “Ananas Cumhuriyeti’nin Pensilvanya Eyaleti”nde tezgâhlanıyor!..
GÜLEN’İN 1. RÜYASI
Biliyorum, soracaksınız;
“Bütün bunların Yaşar Nuri Öztürk’le veya Şahane ile ne ilgisi var?”
Haklısınız...
Mevzu dağıldı ve başka mecralara yöneldi.
O halde, toparlayalım...
Efendim, Yaşar Nuri Öztürk “Allah ile Aldatmak” diye bir kitap yazdı ama kendisinin; “Karısını, Şahane ile aldattığı” ortaya çıktı ya, Fethullah Gülen de, Cemaati “Rüya” ile aldatıyor, diye düşünmeye başladım...
Malûm;
Son günlerde, “Gülen Cemaati”ne herkes aynı soruyu soruyor: “Şu ana kadar AK Parti’yi ölümüne destekliyordunuz... Şimdi ne oldu size?”
Belki inanmayacaksınız ama; “Gülen Cemaati’nin önde gidenleri”, bu “tavır değişikliği”ni bir “rüya” ile anlatıyorlarmış...
Evet, evet; “rüya” ile!..
Timetürk’ten Hüdaverdi Allahverdi’nin yazdığına göre;
Rüya, 2004 yılında Amerika’da görülüyor... Rüyayı gören de, Fethullah Gülen...
Cemaate göre, 2004’te görülen rüya bugün gerçek oldu.
Gülen’in gördüğü rüya şöyle:
“Takkeyle mağaraya giren Başbakan Erdoğan, generallerle birlikte üniforma giyerek mağaradan çıktı.”
Yani “mağara”ya sivil giren Erdoğan; Gülen’in gördüğü rüyada, asker üniforması ile çıkıyor...
O gün bu rüya üzerine Erdoğan’ın yanında durulmasına karar veren Gülen, bugün gelinen noktada bu rüyanın gerçekleştiğini ve Erdoğan’ın takke yerine askeri üniforma giyerek, kendilerini bitirmeye çalıştığını öne sürüyor.
Doğrusunu “rüya tabircileri” bilir ama, benim bildiğim kadarıyla, Erdoğan’ı “üniforma” ile görmek, onun “değiştiğine” değil, “güçlendiğine” işaret eder!..
Ve ayrıca;
İnsanlar, “Rahmani” rüyalar görebileceği gibi, “Şeytani” rüyalar da görebilirler...
Dahası, Cenab-ı Allah; Kur’an-ı Kerim’de insanları şöyle uyarır: “Şeytan, sakın sizi Allah ile aldatmasın!”
Kim, kimi nasıl ve ne ile aldatmaya çalışıyor bilmem ama; “Fethullah Gülen’in, Cemaati Rüya’larla aldattığından” kuşkum yok!..
GÜLEN’İN 2. RÜYASI
Buyrun, bir “rüya” daha:
Fethullah Gülen; Herkül.org adlı sitede yayınlanan sohbetinde Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) Türkçe Olimpiyatları’na katıldığını söyledi.
Fethullah Gülen, Pensilvanya’da yaptığı ve 27 Haziran 2013’te internet sitelerinde yayınlanan sohbetinde, Türkçe Olimpiyatları’yla ilgili çok sayıda mektup aldığını, bu mektuplarda Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) de Türkçe Olimpiyatları’na katıldığının yazıldığını ifade ederek, kendisi de bu fikre onay veriyor ve diyor ki;
“Arkadaşlarımız ona yakın mektup okudu. Hepsi Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) Olimpiyat Statlarına teşrif buyurduğunu söylediler.
Şimdi ben kendi içimden hep diyordum ki; ‘yav acaba meseleyi tahrif mi ediyoruz, aşağıya mı çekiyoruz, folklorlardır, şarkılardır, şiirlerdir... Bunlarla... Fakat demek ki bazı hakikatlerin ifade edilmesi adına, ittifakın sağlanması adına, kalplerin birbirlerine karşı yumuşaması adına, bunlar çok önemli faktörler ki; İnsanlığın iftihar tablosu (Peygamberimiz) bazılarımızın, bir kısım mutasavvıf ve sufi görünümlü kimselerin yadırgamalarına rağmen Efendimiz (S.A.V) inanın Peygamberimiz teşrif etti...”
Şu saçmalığa bakın!..
“Şarkılar... Türküler... Danslar... Haç’lar ve Kipa’ların sergilendiği” bir ortama “Peygamber Efendimiz S.A.V. teşrif edecek” öyle mi?..
Öyle sanıyorum ki;
“Paranoya”nın da bir sınırı vardır!..
Ya da;
“Peygamber istismarı”nın da!..
BU DA SON RÜYA!
Buyrun, gelelim “son rüya”ya...
Fethullah Gülen, önceki gün “internet siteleri”nde, dün de “gazeteler”de yayınlanan “ses kayıtları”nda; 22 Kasım 2013 tarihinde, kimliği tespit edilemeyen “Cemaat mensubu bir müridi” ile görüşüyor...
Mürid, Gülen’e diyor ki;
“Arkadaşlar rüya görmüşler...
Bu rüyada Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) ile siz, il il teşrif buyuruyorsunuz.
Bir de, Efendimiz buyurmuşlar ki;
‘Sosyal medyada tweetleri ikiye katlayın!!!’
Beraber buyurmuşsunuz... Bir de, toplu namazlarda bulunmuşsunuz!”
Oha ve de çüş artık!..
Bırakın bu saçmalığı!..
Vazgeçin bu şaklabanlıktan!..
Şu hâle bakın;
Fethullah Gülen nerede,
Peygamber Efendimiz orada!..
Fethullah Gülen; hâşâ, “Peygamber Efendimiz’den de üstün bir mevki”de!..
Yuh!.. Bu kadarına da yuh!..
“Paranoya”yı anlarım... Nihayetinde bir “hastalık”tır... Ama, bildiğim kadarıyla “şizofreni” çok daha tehlikeli bir hastalıktır!..
Bu “rüya”yı gören(!)ler veya uyduranlar, “paranoya”nın da ötesinde “şizofreni”nin pençesinde kıvranan “akıl ve ruh hastaları” olsa gerek!..
UÇAN... UÇANA!
Tamam, bu rüya(!)yı görenler “megaloman”dır, “paranoyak”tır, “hezeyan içinde”dir, “şizofren”dir, yani “tımarhanelik hasta”dırlar da, “Fethullah Gülen’in cevabı”na ne demeli?..
Gülen; “Cemaat’ten bir müridi”nin; “Peygamberimiz ile il il dolaşıyor muşsunuz!!! Efendimiz, tweetleri ikiye katlamamızı buyurmuş!!! Bir de toplu namazlarda bulunmuşsunuz!!!” hezeyanına ne cevap veriyor, biliyor musunuz;
Diyor ki;
“Siz de öyle yapın inşallah...
Ne buyuruyorsa...”
Pes yani... Pes, pes, pes!..
Böyle “mürid”lere de,
Böyle “şeyh”ler yaraşır!..
Hani; “Şeyh uçmaz, müridler uçurur” diye bir söz vardır ya, Fethullah Gülen örneğinde görüyoruz ki; “müridlerin uçurmasına” gerek yok...
“Şeyh, hep uçuyor!..
Havalardan indiği yok!”
Bu “akıl ve ruh hali”nin gerçekten “masaya yatırılması” gerekir, diye düşünüyorum... Zira, bu “akıl ve ruh hali” ile “Cemaat’in müridleri” uçarlar, uçarlar, uçarlar da, “balonun havası” kaçtığında, “yere nasıl çakılırlar” bilemem!..
Ben, bu Fethullah Gülen’den korkmaya başladım...
“Allah, Din, Peygamber” meselelerini bu kadar “ayağa düşüren” ve “pervasızca Peygamber istismarı” yapan bir adam, “dünya işleri”nde ne yapmaz?..
Gerçekten korktum...
Ama, “saygı”mı kaybettim!..
******************************************************************
Bunun neresi montaj, neresi çarpıtma?
Fethullah Gülen’in avukatı Nurullah Albayrak; internet sitelerinde ve gazetelerde yayınlanan “Fethullah Gülen’e ait ses kayıtları” için, “illegal dinleme” dese de, “kasetlerin doğruluğunu” kabul etmiş...
Sadece “montajlanarak ve çarpıtılarak servis edildiğini ve kara propaganda yapıldığını” iddia etmiş...
İyi de, hangisi kara propaganda?..
“İstifa etsinler... Milletvekilliğini elinden alacak değiller ya” cümlesi mi, “basın toplantısı” yapan 3 dernek için; “Bence pek bize ait bir mesele gibi gösterilmesin” demesi mi?..
Hangisi kara propaganda?..
“Mustafa Koç’a, Fethullah Gülen adına tesbih verilmesi” mi, Ali Sabancı’nın; “Hükümet’e birilerinin dur demesi lâzım” sözleri mi?..
Hangisi montaj, hangisi çarpıtma;
“Sistemi ona göre kurduk efendim... İktidarın araya sokmak istediği insanları eliyoruz... Dışarıdan kimseyi almadık” cümlesi mi, yoksa; “Tweetleri ikiye katlayın” rüyası(!) mı?..
Bunların nesini çarpıtacaksın?..
Zaten, ilişkinin kendisi çarpık!..
yeniakit