Gündemdeki Konuyla İlgili Kur’an’dan Anladıklarım

1- Allah insanı yeryüzünde halife olarak yaratmış (2/Bakara, 30), ona çokça ikram etmiş, cinlerden üstün kılmıştır. “Andolsun Biz, Âdemoğullarını yücelttik, üstün ve saygıdeğer kıldık. Onları karada ve denizde (bineklerle ve araçlarla) taşıdık. Temiz şeylerle rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık.” (17/İsrâ, 70); “O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı” (2/Bakara, 29)
2- Allah’tan başka güç ve kuvvet sahibi kimse yoktur. Cinler ve şeytan Allah’a rağmen, O’ndan habersiz ve Sünnetullahla bağlantısız bir güç sahibi değildir. “Şüphesiz, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!” (17/İsrâ, 65). Bilindiği gibi; bu âyetlerde geçen “sultân” kelimesine, mealler; “hâkimiyet, ağırlık, yaptırım gücü, hiçbir gücü, nüfuzu, etkili gücü, sulta, saltanat, musallat olma, etki, kandırmaya gücü, etkin gücü” şeklinde anlam vermişler. “Gerçek şu ki; şeytanın, iman eden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur.” (16/Nahl, 99). Bu âyette bahsedilen şeytandır. Şeytan, cinlerin en şerlilerinin adıdır. Şeytanın gücü bu ise, diğer cinlerin daha büyük değildir.
Yine, şeytanın ahiretteki itirafı: “İş bitirilince şeytan da diyecek ki: “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır.” (14/İbrâhim, 22)
3- Kâinatta Sünnetullah denilen Allah’ın değişmez ve değiştirilemez yasaları hâkimdir. Her şey Allah’ın koyduğu bu kurallara, sebeplere bağlıdır. Sünnetullah, Allah'ın dosdoğru yolu, Allah'ın uyulan örneği, Allah'ın âdetidir. Allah’ın yasası, kanunu demektir. Allah'ın sünneti, Allah'ın hareket tarzını belirtmek için kullanılır. Sünnetullah, Allah'ın koyduğu toplumsal yasalar, toplumları yönetme yöntemidir. Sünnetullah ifâdesi, Kur'an'da beş âyette sekiz kez kullanılmıştır: 33/Ahzâb, 38, 62; 35/Fâtır, 43; 40/Mü’min, 85; 48/Feth, 23)
“(Bu) yeryüzünde büyüklük taslamaları ve kötü tuzak kurmaları (dolayısıyladır). Kötü tuzak ise ancak sahibine dolanır. Onlar öncekiler hakkındaki uygulamadan başkasını mı bekliyorlar? Sünnetullah’ta (Allah'ın sünnetinde) bir değişiklik bulamazsın. Allah'ın sünnetinde bir sapma da bulamazsın.” (35/Fâtır, 43)
Kur'ân-ı Kerim'de Cenâb-ı Allah'ın birçok sünneti (sünnettullah) zikredilmiştir. "Onun yanında her şey bir ölçü iledir" (13/Ra'd, 8). “Kullarım sana Benden sorarlarsa, Ben onlara yakınım. Duâ eden Bana duâ ettiği zaman onun duâsına karşılık veririm" (2/Bakara, 186); "Tevbe edip durumlarını düzeltenleri, gerçeği açıklayanları bağışlarım; çünkü Ben tevbeyi çok kabul edenim, çok merhamet edenim" (2/Bakara, 160); "Siz şükreder, inanırsanız Allah size azâb edip ne yapacak! Allah şükrün karşılığını veren, (her şeyi) bilendir" (4/Nisâ, 147). Yine, şu âyetler de sünnetullah’ın gereği olan örneklerdendir: 13/Ra'd, 11; 21/Enbiyâ, 34, 35; 12/Yûsuf, 109; 36/Yâsin, 40.
4- İnsan iradeli varlıktır; âhirette karşılığını görmek şartıyla dilediğini yapabilecek durumdadır. “De ki: ‘Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin...” (18/Kehf, 29); “Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu inkâr edip Allah’a iman ederse, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (2/Bakara, 256)
5- Allah kullarına zerre kadar zulmetmez. Daha büyük suçlular varken daha az suçluları cezalandırmaz. “Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez…” (10/Yunus, 44) “…Rabbin, kullara (zerre kadar) zulmedici değildir.” (41/Fussılet, 46); “Allah buyurdu ki: ‘Ben zulmü kendime haram ettim; Onu, sizin aranızda da haram kıldım. Öyleyse sakın birbirinize zulmetmeyin!” (Müslim, Birr, 15, hds. no: 2577, 4/1994). Büyük günah işleyen fâsıklar, tağutlar, müşrikler varken onları cinleriyle cezalandırmayıp gariban mü’minlerin içine cinleri salmaz. Cinleri Müslümanları cezalandırmak için asker olarak cinleri kullanmaz. Şeytanlar kendi dostlarına yaklaşır.
6- Dünya ödül ve ceza yeri değildir. "(Allah), Din gününün (ceza ve ödül gününün) mâliki (gerçek sahibi)dir." (1/Fâtiha, 3); "Din günü" kavramı, "gün" anlamına gelen "yevm" kelimesiyle; "itaat, hesap, ceza (yapılan işin tam karşılığının verilmesi)" gibi anlamlara gelen "ed-dîn" kelimesinden oluşur. Din günü: Yapılan işlerin tam karşılığının verilip görüleceği hesap günü anlamına gelir. Din gününden kastedilen, âhirettir, hesap günüdür. "Sonra din gününün ne olduğunu nereden bileceksin? O gün, kimsenin hiç kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı bir gündür. O gün emir yalnız Allah'a aittir." (82/İnfitâr, 17-18). Gelecekte, yapılan işlerin tam karşılığının verileceği son gün demektir. Bu günde herkes, dünyada yaptıklarının karşılığını mutlaka görecektir. "Tek bir çığlık. Birden bire gözleri açılıverecektir. 'Eyvah bize!' derler; işte bu, ceza ve hesap günüdür. Onlara, 'İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür' denilir." (37/Saffât, 19-21). Dünya imtihan alanı, âhiret ödül ve ceza yeridir. Cinlerle cezalandıracağı da Kur’an’da yer almaz. Cinler, Allah’ın mü’min kullarının günahlarına ceza veren görevliler değildir.
7- Allah bir kimseye herhangi bir zarar verecek olursa, O’ndan başka o zararı giderebilecek yoktur. Cin çıkaranlara mecbur etmez kimseyi Allah. “Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (10/Yûnus, 107)
8- Allah izin vermeden hiçbir varlık insana zarar veremez, Allah’ın kalesine sığınan kimse her türlü şerden uzak kalır. Allah’a iman eden, O’na tevekkül eden için O yeterlidir, kâfidir. “Allah kuluna yeterli değil midir?” (Zümer, 36)
9- En zararlı cin şeytandır; onun da neye gücünün yettiğini Allah Kur’an’da açıklamıştır.
10- Cinler hakkında Kur’an’da ve hadislerde bize lâzım olacak bilgi ile yetinildiğinden ve insanoğlunun gerekli-gereksiz merakı gereği, cinlerle ilgili nice uydurmalar din kılıfıyla da gündemleşmiş, bu konuyu istismar eden nice insan dini küçük düşürme pahasına insanları tarihten beri sömürmektedir.
11- Bazı insanlar, dinin ve aklın tasvip etmediği uygulamaları âyetlerden ve dualardan geçinme mesleğini “Kur’an Terapisi”, “Furkan Rukye”, “Kur’an ve Hadis Rukyesi”, “Kur’an ve Hadislerle Şifa Merkezi” gibi adlar altında Kur’an kavramlarını mesleklerine âlet edip istismar etmekte ve sanki faziletli bir iş yaptıklarını iddia edebilmekte, selefin yolunu takip ettiğini söyleyenler de bunları desteklemektedir.
12- Bir Müslümana “sende cin var”, “sen cinlenmişsin” demek, müşriklerin Peygamberimize söylediği benzer sözü çağrıştırmaktadır. “(O müşrikler) ‘Gerçekten sen cinlenmişsin’ dediler.” (Hicr, 6). Bu sözü hiçbir sahabi, içlerinden biri için söylememiştir.
13- İnsanın bedeni hastalandığı gibi beyni de hastalanır; psikoloisi de bozulur, iç dünyası huzur ve tatminden uzak olabilir. Böyle bir durum, onun içine cin girdi diye hükmedilmesini gerektirmez.
14- Psikolojik rahatsızlıklarda ne yapılması gerektiği Kur’an’da açık şekilde beyan edilmiştir. Bu konuda Kur’an’ın tavsiye ettiği duâ ve zikir çok önemlidir.
15- Hasta olan kimsenin kendisinin dua etmesi esastır. Rabbimiz dua ettirmeyi değil; dua etmeyi emretmiştir.
16- Para ile Kur’an okumak, okunanı ibadet olmaktan; para için başkasına dua etmek de duadaki ihlâstan insanı uzaklaştırır.
17- Peygamberimizin hastalara duası O’na has bir durumdur. Meselâ kimse Hz. Ebû Bekir’e gidip de hastasına rukye yaptırıyor değildi.
18- Rukyeyi ve özellikle rukye karşılığı ücret almayı yasaklayan çok sayıda hadis vardır. Âyetlerin de dünyevî değerler karşılığında satılmasını Allah yasaklar.
19- Koyun sürüsü karşılığında rukye yapan sahâbînin durumu, kâfirlere karşı ve sadece Fâtiha okumakla sınırlıdır. Rukyeyi meslek edinmeyle ilgili bir çıkarım yapılamaz.
20- Selef âlimlerini örnek aldığını, onların fetvasıyla amel ettiğini söyleyen rukyecilere sormak gerekir: Hangi selef âlimi rukyeciliği meslek edinmiş, cin çıkarma seanslarıyla geçimini temin etmiş veya bunun meslek olarak geçim kaynağı görülmesine fetva vermiştir, söyleseler de biz de öğrensek. Bu işi meslek edinen, bundan geçinen bir tane selef âliminden bahsedilebilir mi? Bu işin Selefîlikle ilgisini kurmak için hem selefi tanımamak, hem bu mesleği tanımamak gerekir.
21- Bir tasavvufî tarikatın şiş sokma gösterisi ne ise; cin çıkarma gösterisi de odur. Birini nasıl izah ediyorsanız, ötekini de öyle anlamalısınız. Videolar sayesinde olay bir şova dönüştürüldü. Roller o kadar içten oynanmaktadır ki, çok geçmeden Hollywood da bu sahneleri kullanır, korku filmi adıyla İslam’la alay ederse şaşmamak gerekir.
22- Müslümanların otoritesi olmadığı için bu ticaret, gittikçe rağbet görüyor. Meselâ Hz. Ömer zamanında bu hasta sömürücüleri bu tür meslek icrâ etseydi, o bunlara nasıl davranırdı?
23- Öyle iddia edildiği gibi her üç-beş kişinin içine cin girmiş olsa idi, din bu konuda bu insanlara nasıl yardım edilmesi gerektiğiyle ilgili hükümler vaz ederdi. Cin çıkarma ile ilgili Allah’ın Kitabında ve Rasulün sahih sünnetinde ümmete yönelik bir emir ve tavsiye yoktur; Azaim ve Havas ilmi denilen tılsımlar, tütsüler, büyüler, simgeler, cincilik, cin çıkarma, suya okuma, farklı hastalara farklı dua ile rukye, muska yazma… Kur’an ve Sünnet kaynaklı değildir; hurafelerden ibarettir.
24- İnsanları içlerinde cin vardır diye cinlerle korkutup onların korkularından rant elde etme, İslâmî ahlâkla bağdaşmaz. Fetişizm denilen korku dini ürettiler. Cinleri de her kötülüğü yapan, insanı ele geçiren, insana istediğini yapan kötülük tanrısı icat ettiler.
25- Rabbim, hepimize Kur’an inancı nasip etsin. İnançlarımızı Kur’an’la tashih etmeyi, Kur’an’a uymayan inançlarımızdan uzaklaşmayı lütfetsin. Selam ve dualarımla…

Bu yazı toplam 2207 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar