Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Hayata Dair

 

Hayat işte böyle bir şey.. Hayat bir ırmak gibi akıp gidiyor..

Dün uğruna ne bedeller ödediğimiz bir şey bugün artık sıradan bir olay..

Peki bunca çile niyeydi ve bunun bedelini kim ödedi ya da kim ödeyecek! Yapanın yanına kâr mı kalacak.

Yok hayat. Hiçbir şey kimsenin yanına kâr kalmayacak. Cennet de, cehennem de boşuna yaratılmadı.. Birileri zulmederek cehennemi, birileri direnerek cenneti kazandı. Bütün bu olanlar sadece bir imtihandı.. Gerçekten iman edenler ve etmeyenler, sabredenler ve sabretmeyenler belli olsun diye..

Ve bu tüm yaşanmış acıların ve mutlulukların gün gelecek hesabı sorulacak.

İşte Allah (cc) servet ve iktidarı böyle halklar ve ülkeler, insanlar arasında evirir ve çevirir. Her zaman, bu süreç içinde kazananlar ve kaybedenler olacaktır..

Necip Fazıl’ın dediği gibi, “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın, gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.”
Bizler tarihin yaşayan tanıklarıyız.. Her şey biz yaşarken oluyor..

Düne dair ne varsa dünde kaldı, ama yarın yine defterler açıldığında, din günü bu hesaplar yeni baştan görülecek.. Allah’a ve ahiret gününe inananlar, bu sabırlarının karşılığını o gün kat kat fazlası ile görürken, dün bu zulme imza atanlar, sebeb oldukları acıların toplamı kadar aynı acıyı tadacaklar.. Keşke tevbe edip özür dileseler ve helallik dileseler..

Bir de bu mücadeleyi kazananlar, kazandıkları mücadelenin şükrünü eda edebilmek için, benzer sorunları yaşayan insanların dertlerine ortak olabilseler. Onlara sabır tavsiye edip, direniş ruhlarını canlı tutabilseler.. Ve tabii en başta başörtüsünün ruhuna ihanet etmek gibi bir gafletten uzak durabilseler..

Şimdi gördüğüm kimi başörtülüler karşısında ne yazık ki başım dik değil..

Geçengün tanınmış bir kişinin çocuğunun düğününde, kimi özel konuklar restoranttan ayrıldıktan sonra masalara dağıtılan kokteyller hakkında duyduklarıma inanamadım.. Nargile kafelerde nargile içen başörtülü kızları gördükten sonra likörü de mi duyacaktım..

Başörtüsünü yasaklayanlardan daha elim azab, başörtüsünün ruhuna ihanet edenleri bulursa şaşmamak gerek.. “Vay o başörtülülerin haline ki…” diye başlayan bir uyarı yazısı mı yazmamız gerekiyor yoksa.. Bizi dünki zalimler dize getiremedi, ama bu çözülme bizi yaralar!

Başörtülü milletvekillerini kutluyorum.. Başörtmek, “başa çaput bağlamak” değildir. Başörtüsü sıradan, bir aksesuvar da değil.. Şimdi onun hakkını vermek lazım. Daha güler yüzlü, saha sabırlı, daha akıllı, daha çalışkan.. Daha iyi, daha sorumlu.. Eğer, Hacca gitmeden ve başlarını örtmedenki halleri ile, Hac dönüşü ve başlarını örttükten sonraki halleri arasında bir farklılık olmayacaksa bu sevincimiz boşa gitmiş olacak.. Eşlerine, çocuklarına, anne-babalarına, eşlerinin anne- babalarına, akrabalarına, komşularına karşı hal ve hareketleri değişmeli mesela.
Bu sadece milletvekilleri için değil, hepimiz için geçerli..

İlk örtülü milletvekillerimizin dağılımı çok ilginç: Maraş, Mardin, Konya ve Denizli! Başka milletvekilleri de katılabilir bu açılıma..

Bunun anlamı şu; göreceksiniz bu ve bundan sonraki seçimlerde her partiden başörtülü hanım adaylar olacak.. Meclis’te kalkan yasak, toplumun diğer kesimlerine de genişleyecek.. Sadece toplumsal olarak değil, özgürlük çeşitlenerek yaygınlık ve derinlik kazanacak..

Başörtüsü yasağının büyük ölçüde kalkması ile, aslında sosyal bir fobiye dönüştürülmek istenen bu konunun ne kadar anlamsız ve içi boş bir korku olduğu da görülecek..

Başörtüsü konusunda sağlanan siyasi mutabakat dilerim Anayasa için de sağlanır..

Değişim kaçınılmaz.. Bu değişimin yönünü milli irade belirleyecektir.. Değişimi başarmak için umudumuzun korkularımızdan önde olması gerekir.. Aksi halde biz bu mücadeleyi kazanamayız.. Bu olayı içine sindiremeyen birileri çılgınca şeyler yapabilir mi, diye düşünmeden edemiyor insan. Birilerinin kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretenler, oyuncaklarının ellerinden alınmasından rahatsızlık duymuş olabilirler.. Geçmişin hesabının sorulmasından ve bu işin arkasının gelmesinden kaygıya kapılabilirler..

CHP içinde bu konuda derin bir tartışma yaşanacağı muhakkak..

Göreceksiniz bu sonuç CHP’yi derinden ve temelden sarsacak.. Bunu içlerine sindiremeyenler olduğu çok açık. CHP bu duruma mecbur kaldı.. Bu inadın sonucunun kendi gelecekleri açısından tehlikeli olabileceğini gördüler.. Bunu bu şekilde ifade edemezlerdi, o zaman insan hakları, demokrasi söylemi ile işin içinden sıyrılmak daha akıllıca bir iş olacaktı. Biraz Erdoğan’ın çocukları, biraz istismar dedikoduları olsa da, AK Partililer kadar başarılı olmasalar da CHP’liler ve BDP’liler de iyi idi.. Ve tabii MHP zaten daha ilk günden tavrını ortaya koydu.. Resepsiyon krizi yaşanmadı 29 Ekim’de, Meclis’te muhteşem bir ilk yaşandı!

Başta dediğim gibi, hayat işte böyle bir şey.. Hayat devam ediyor.. İmtihan oluyoruz.. Zaten bir mü’min için hayatın tek gerçeği de bu değil mi! Selâm ve dua ile..

yeniakit

 

Bu yazı toplam 1321 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar