HÜDA PAR Gazze Beyannamesini açıkladı: İnsani yardım, boykot, hükümete düşen sorumluluk...
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu İstanbul'da düzenlenen basın açıklamasında partisinin Gazze Beyannamesini açıkladı.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu İstanbul'da düzenlenen basın açıklamasında partisinin Gazze Beyannamesini açıkladı.
Siyonist rejimin Gazze'deki soykırımına değinen HÜDA PAR lideri Yapıcıoğlu, Gazze soykırımının gündemden düşmemesi ve durdurulması için 32 ilde siyasetçi, kanaat önderleri ve STK temsilcileri ile yapılan istişareler sonucunda hazırlanan beyannameyi açıkladı.
HÜDA PAR'ın Gazze Beyannamesinde başta boykot ve insani yardım olmak üzere 11 başlık altında yapılması gerekenlere ilişkin öneriler sunuldu.
SİVİL TOPLUM VE SİYASİ PARTİLERİN ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVLER
Âlimler ve Kanaat Önderleri bir araya gelmeli, meselenin halli için ortak çözümler geliştirilmelidir.
STK’lar kendi aralarında ortak bir Kudüs Platformu oluşturarak birlik oluşturmalı ve Hükümetin STK’ları dikkate alması sağlanmalıdır.
STK’lar ve Kanaat Önderleri ile bir araya gelerek istişare mekanizması işletilmeli, Hükümeti harekete geçirmek için ortak bir söylem oluşturulmalıdır.
Mescid-i Aksa ve Kudüs konusunda duyarlı halka yol gösterilmeli ve yapılması gerekenler konusunda öncülük edilmelidir.
Filistin ve Kudüs Meselesine duyarlı Siyasi Partiler birlikte hareket etmeli ve Hükümeti fiili adımlar atmaya zorlamalıdır.
Cemaat ve Parti taassubu Kudüs Davasının önüne geçmemelidir. ‘Ben kaybetmeye razıyım yeter ki Ümmet kazansın, Kudüs kazansın’ şuuru ile hareket edilmelidir.
Filistin, Kudüs ve Gazze Davası üzerinde STK’lar arasında birliktelik sağlanmalı ve bu amaçla Türkiye genelinde Sivil Toplum Meclisi oluşturulmalıdır. Kudüs Davası konusundaki görüş alışverişleri Sivil Toplum Meclisi’nde yapılmalı ve burada alınan karalara göre bir yol haritası çizilmeli ve eylem planı hazırlanmalıdır.
STK’lar sivil kimliklerini muhafaza etmelidir, resmi bir hüviyete bürünmemelidir, eylem ve söylemleri ile Hükümete yön verebilmelidir.
Sivil İnisiyatif, hakkı ve adaleti ölçü ve esas almalıdır. Siyasi baskılara göre hareket etmemelidir. Özellikle Kudüs Davasını ilgilendiren konularda devlet dili kullanılmamalıdır.
Fikri olarak toplumsal birliktelik sağlanamazsa veya fikri anlamda bazı farklılıklar olsa bile Kudüs ve Filistin Davası noktasında eylem birlikteliği mutlaka sağlanmalıdır.
ÂLİMLER
Âlimler halkın içinde olmalı, Filistin ve Kudüs Davası konusunda toplumu bilinçlendirme çalışmaları yapmalıdır. Cihad ve destek fetvasının toplumun her kesimine ulaşılması sağlanmalı, Siyonistlerin ve destekçilerinin mallarına karşı yapılan boykotun etkin bir şekilde uygulanması sağlanmalıdır.
Âlimler kavli duanın yanında fiili dua olarak da miting, yürüyüş vb. kitlesel etkinliklerde halkın önünde ve halk ile birlikte olmalıdır.
Şehirlerde merkezi bir noktada ‘Gazze Taziye Çadırı’ kurulmalıdır. Bu taziye çadırlarında Âlim ve Hocalarımız oturmalı ve oraya gelen insanlarımızı Filistin ve Kudüs Davası konusunda bilinçlendirmelidir.
Âlimlerimiz Kur’an’ı Kerim’de İsrailoğlulları ve Yahudiler hakkındaki ayetler üzerinde ilmi çalışmalar yapmalı, Kur’an’da tarif edilen şekliyle vasıfları ve karakterleri hakkında yazılar yazmalı, seminerler vermeli ve toplumu bilgilendirme çalışmaları yapmalıdır.
ETKİNLİKLER
Kudüs Davası konusundaki etkinlikleri ve boykotları itibarsızlaştırma çabalarına karşın yapılan bu etkinliklerin ve eylemlerin çok önemli olduğu, Filistin Direnişine ciddi katkı sağladığı bilinciyle etkinliklerin dozu ve çeşitliliği arttırılarak devam ettirilmelidir.
Miting, konferans, panel, seminer, basın açıklamaları, bildiriler, resim sergileri, TV ve radyo programları, sosyal medya çalışmaları, yürüyüş, yardım ve imza kampanyaları, sosyal farkındalık çalışmaları vb. etkinlikler düzenlenerek Filistin Davası ve Siyonizm’in tehlikeleri anlatılmalı, kamuoyu bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmelidir.
7 Ekim sonrasında Siyonist işgalci İsrail’in saldırıları karşısında özelde İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde tepkiler maalesef beklentilerin gerisinde kaldı. Yaşanan soykırıma karşı halkın katılımını sağlayarak daha etkili ve güçlü eylemler gerçekleştirilmelidir.
Etkinliklerin organizasyonunda Ümmetin ortak davası olan Filistin ve Kudüs Davası merkeze alınmalıdır. Etkinlikler, halkımızın her ortamda Filistin ve Kudüs Davasını sahiplenecek bir anlayış ile organize edilmelidir.
Kudüs Davası ile ilgili Türkiye genelinde gerçekleştirilecek etkinlikler, Sivil Toplum Meclisi’nde yapılacak istişarelere göre şekillenmelidir.
Her Cuma Namazı sonrası ve Cumartesi–Pazar günlerinde ülke genelinde düzenli olarak programlar yapılmalı ve bu amaçla eylem planı ve etkinlik takvimi oluşturulmalıdır.
Başta üniversiteler olmak üzere tüm illerde Filistin Davasına ışık tutacak konferanslar ve paneller düzenlenmelidir.
Halkımız Siyonist işgalci israile destek veren ülkelerin elçilik ve konsolosluklarının önünde eylem yapmalı ve bu mesele çözüme kavuşana kadar nöbet tutulmalıdır.
Camilerimiz diriliş merkezleri olmalıdır. Tüm namaz vakitlerinde dua yapılmalı, cami imamları cemaatlerine Filistin ve Kudüs Davasını anlatmalıdır.
Yerel idareciler ziyaret edilerek şehirlerimizdeki bazı mahalle, cadde ve sokaklara Filistin, Gazze, Aksa vb. isimlerle ve Filistin Davasının önemli şehitlerinin isimlerinin verilmesi talep edilmelidir.
İNSANİ YARDIM
Mümkün olan en geniş katılım ile Mavi Marmara benzeri bir uluslararası gemi filosu ile Gazze’ye insani yardım ulaştırılmalıdır.
Mısır’da Sisi yönetimi Refah Sınır Kapısını kapatsa da yardımlar Gazze’nin 40 km’lik sahilinden direk olarak Gazze’ye ulaştırılması için çaba ve gayret gösterilmelidir. İnsani yardım konusu devamlı gündemde tutulmalıdır.
Refah Sınır Kapısının insani yardıma açık tutulması için Mısır’ın elçilik ve konsoloslukları önünde eylem yapılmalı ve Mısır yönetimine baskı yapılmalıdır.
İnsani Yardım Organizasyonlarının Gazze’ye yönelik başlatmış oldukları yardım kampanyalarına destek verilmelidir.
BOYKOT
Boykot, Siyonist işgalci İsrail ile mücadelede çok önemli bir etkiye sahiptir ve önemsenmelidir. Hükümet, medya, sivil toplum ve eğitim camiası birlikte boykot meselesini sahiplenmeli ve toplumu 7’den 70’e bilinçlendirmelidir. Nesiller boyu devam edecek bir boykotun alt yapısı oluşturulmalıdır.
Halk Siyonist terör örgütü israil ve destekçisi olan firmaların mallarını boykot ederken hükümet de boykota destek vermeli, halkı teşvik etmeli ve ambargo uygulamalıdır.
Boykot konusunda toplumdaki bilgi kirliliğinin önüne geçilmelidir. Bu amaçla bir enstitü kurulmalı veya bu konu ile ilgili bir Meclis Komisyonu oluşturulmalıdır.
Hükümet Siyonist işgalci israile destekte bulunan firmalara verilen destek ve teşvikleri kesmelidir.
Resmi kurum ve kuruluşlar ile özel sektörün boykota destek vermesi sağlanmalıdır. Belediyeler, KYK yurtları, THY, okul, üniversite, hastane kantinleri, yemek fabrikaları, düğün salonları, ulusal ve yerel zincir marketler ve ilgili tüm resmi ve sivil kuruluşların boykot ürünlerine alternatif ürünleri halka arz etmeleri sağlanmalıdır.
Şehir pano ve billboardları, afiş, broşür, geleneksel medya ve sosyal medya üzerinden boykot ürünlerini teşhir etme ve bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır.
Boykot konusunda esnaf odaları, esnaf ve işadamı dernekleri başta olmak üzere işadamları ve esnaf ziyaret edilmelidir. Boykot ürünlerini raflarından indirmeleri, mevcut siparişlerini iptal etmeleri, web sitelerine ve camlarına boykot ürünlerini satmadıklarına dair bilgilendirme mesajı yerleştirmeleri talep edilmelidir.
Başta TRT olmak üzere yerel ve ulusal medya Siyonist işgalci İsrail’e açıktan desteğini ilan eden firmaların ürünlerinin reklamlarını yayınlamamalıdır.
İş Adamları Dernekleri ve Esnaf Dernekleri ile görüşülüp uzun süreli boykotun alt yapısının nasıl oluşturması gerektiği konusunda fikir ve destek alınmalıdır.
EĞİTİM VE BİLİNÇLENDİRME
Gazze Direnişi toplumda ciddi bir uyanışa sebep oldu. Bu olumlu durum ailelere, gençlere ve çocuklara Kudüs Davası bilincinin verilmesi için önemli bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.
Çocuklarımız Filistinli çocuklarla tanışmalı, onlarla oturup kalkmalıdır. Ebu Ubeyde ile yeni bir kuşak inşa edilebilir. Çocuklarımızın Ebu Ubeyde’yi rol model almaları ve kahraman olarak tanımaları için farklı çalışmalar yapılmalıdır.
Mescidi Aksa ve Kudüs ile olan tarihi, kültürel ve inanç bağlarımız eğitim müfredatına eklenmelidir. Bilinçlendirme çalışmaları kapsamında toplumun tüm kesimlerini kapsayacak etkinlikler artırılarak devam ettirilmelidir.
Halkımız ve gençlerimiz üzerine sergilenen oyunlara karşı tedbirler geliştirilmeli ve bu konuda Siyonistlerin oyunları engellenmelidir.
Üniversitelerde Kudüs Kürsüsü kurulmalıdır.
MEDYA
Siyonist işgalci israil bir taraftan Gazze’de internet erişimini engellemeye çalışırken diğer taraftan da dünya medyasını ve sosyal medyayı kontrolüne alarak gerçeklerin üstünü örtmeye çalıştı ve bu amaçla şu ana kadar Filistin’de 130’dan fazla gazeteciyi hedef alarak şehit etti. Siyonist kaynaklı dezenformasyonun önüne geçebilmek ve gerçekleri dünyaya duyurabilmek için İslam ülkelerinin desteği ile Filistin ve Aksa konusunda dünyaya gerçeklerin ulaştırılması için ortak bir ‘Medya Bilgi Havuzu’ kurulmalıdır.
Anadolu medyası ve ulusal medyada Kudüs davası ve Gazze hakkında canlı yayın programları, röportajlar ve etkinlikler yayınlanmalı, bu konuda gereken hassasiyetin gösterilmesi için medya temsilcileri ziyaret edilmelidir.
Sosyal Medyanın daha aktif ve etkili kullanımı için sosyal medya ekipleri oluşturulmalıdır.
Medyanın gücü ve psikolojik savaştaki rolü göz önünde bulundurularak Gazze’de yaşanan vahşet ve soykırımın görüntüleri ve Direnişin başarılarının görüntüleri geleneksel medya ve sosyal medya üzerinden paylaşılmalıdır.
Ülke genelinde destek amaçlı yapılan küçük–büyük tüm faaliyet ve etkinlikler görüntülenmeli ve medyada paylaşılmalıdır. Bu vesile ile Filistin halkına ve mücahitlere yalnız olmadıkları gösterilmeli ve moral aşılanmalıdır.
Filistin Meselesinin dününü ve bugününü anlatan belgeseller, diziler, kısa filmler, sinema, çizgi film ve animasyonlar vb. çalışmalar yapılmalı ve yayınlanmalıdır.
‘HAMAS’ın başka ülkeler tarafından operasyona zorlandığı’ şeklindeki açıklamalar ve söylemler Filistin halkının ve Direnişinin 75 yıldır yaşadıklarını ve verdikleri kurtuluş mücadelesini görmezden gelmektir. Bu ve benzeri söylemler mahkum edilmelidir.
TBMM VE MİLLETVEKİLLERİ
Filistin ve Kudüs Meselesi hakkında endişe sahibi olan milletvekilleri bu meseleyi öncelikli gündem maddesi olarak belirlemeli ve meseleye duyarlı diğer milletvekilleriyle daha fazla iletişime geçmeli ve Meclis’te gerekli duyarlılığı oluşturmalıdır.
Milletvekilleri Refah Sınır Kapısı’na gitmeli ve Gazze’ye girmek için çaba içerisine girmelidir. Gazze’de yaşanan katliam ve soykırımı dünyaya anlatmalıdır.
Filistin ve Kudüs meselesine duyarlı siyasi partiler, milletvekilleri ve yerel teşkilatları ile daha görünür olmalıdırlar. Siyonist işgalci israilin Arz–ı Mev’ud Haritası anlatılmalı, siyaset camiası ve toplum bilgilendirilmelidir.
Filistin ile Türkiye arasında 2018’de imzalanan Güvenlik İş Birliği Anlaşması 2021 yılında Resmî Gazetede yayımlandı. Hükümet, bu anlaşmanın gereğini yapmaya davet edilmeli ve bu anlaşmanın pratik olarak hayata geçirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
HÜKÜMET ve DEVLET
Türkiye’de HAMAS’ın Resmi Büro açabilmesi için gerekli yasal zemin oluşturulmalıdır. Filistin Direnişi resmi olarak tanınmalı ve desteklenmelidir.
Filistinli gençler için Türkiye’de savunma sanayi ve yüksek mühendislik alanlarında yetişmeleri için imkân sağlanmalıdır.
Dışişleri Bakanlığı bünyesinde acil olarak üst düzey bir heyet Gazze’ye göndermelidir.
TBMM bünyesinde bir heyet oluşturularak Gazze’ye gönderilmeli, yerinde incelemeler yapılmalı, hastaneler ve yaralılar ziyaret edilmeli ve kamuoyu bilgilendirilmelidir.
HAMAS’sız bir Gazze’nin Filistin Direnişinin bitmesi anlamına geldiği unutulmamalıdır.
Türkiye kendisine ve insanlığa karşı tehditler içeren Siyonist işgalci israil ile diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkilerini devam ettirmemeli, en azından bazı Güney Amerika ülkeleri gibi tavır almalıdır.
Türkiye Siyonist işgalci israil ile olan yıllık 10 milyar dolara yakın ticaretine ve Türkiye üzerinden sağlanan yakıt satışına ve nakline son verilmelidir.
Dünya’da Siyonist işgalci İsrail’in hiçbir meşruiyeti kalmamıştır. Türkiye bundan sonra Siyonist işgalci israili meşrulaştıracak hiçbir oluşumun içinde olmamalıdır.
ABD’nin Siyonist işgalci israile İncirlik üssünden vermiş olduğu lojistik desteği ve Türkiye limanlarından kargo gemileri ile sağlanan lojistik destek durdurulmalıdır.
Türkiye limanlarından Siyonist İsrail’e giden yakıt, demir çelik, inşaat malzemesi, gıda vb. bütün ticaret durdurulmalıdır. Hava ve deniz limanları siyonist işgal rejimine kapatılmalıdır.
Malatya Kürecik Radar Üssü’nün Siyonist işgalci israili dış tehditlere karşı korumaya hizmet ettiği bilinmektedir. Böyle bir korumanın ülkemiz üzerinden sağlanması kabul edilebilir değildir. Kürecik ve İncirlik üsleri acilen kapatılmalı ya da Amerikan askerleri buralardan çıkarılıp idare Türkiye tarafından üstlenilmelidir. Eğer bu yapılamıyorsa saldıralar devam ettiği sürece faaliyetleri askıya alınmalıdır.
İSLAM ÜLKELERİ
Ümmetin birliği esastır ve fitne haramdır. Çözüm ise İttihad–ı İslam’dır. Kudüs Davası birleştirici bir ruha sahiptir. Kudüs Davası çerçevesinde ve Gazze’deki soykırıma karşı duyarlı Müslümanlar millet ve mezhep farkı gözetmeksizin bir araya gelmeyi başardı. Bu vesileyle en azından Kudüs Davası çerçevesinde farklılıklar ve ayrılıklar bir tarafa bırakılmalı ve gündemden çıkarılmalıdır.
İslam Ülkeleri arasındaki güvensizlik ve çekişme Müslümanların ve İslam Ülkelerinin faydasına olmamıştır. Bu durum zafiyetlerin oluşmasına ve 9 milyonluk Siyonist şebekeye karşı zayıf, aciz ve teslim olmuş bir portre oluşmasına sebep olmuştur. İslam ülkelerini diplomatik, ekonomik ve stratejik konularda bir araya getirmenin yolları aranmalıdır.
Siyonist işgalci israilin İslam coğrafyasının orta yerindeki varlığı ve her bir İslam ülkesi ile ayrı ilişkiler geliştirmiş olması onu güçlü kılarken İslam ülkelerini zayıflatmış ve ümmetin geleceğini karartmıştır. İslam ülkeleri Siyonist İsrail ile olan diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkilerini kesmelidir. Gaz ve petrol sevkiyatları durdurulmalı, hava ve deniz sahaları kapatmalıdır.
Türkiye, İstanbul’da İslam dünyasıyla ve küresel siyonizmin rehin alamadığı diğer ülkelerle ‘Kudüs ve Filistin Davası’ konulu bir zirve yapmalıdır. Arap Birliğine üye ülkeleri, İslam İşbirliği Teşkilatı, D8 ülkeleri ve siyonizm karşıtı ülkeler toplanarak Siyonist işgalci israile karşı caydırıcı kararlar almalı ve bu kararları uygulamalıdır.
HAMAS ve direniş grupları Siyonist işgale karşı kurtuluş mücadelesi veren Filistin halkının meşru temsilcisidir. İslam ülkeleri Filistin’i devlet olarak tanımalı, HAMAS ve gireniş gruplarını muhatap kabul etmelidir.
Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinden işgal altındaki Filistin’e giden ve oradaki soykırım suçuna ortak olanlar tespit edilmeli, haklarında hukuki süreç başlatılmalı, vatandaşlıktan çıkarılıp, mal varlıklarına el konulmalıdır. Bu yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir.
ABD ve AB, İsrail’in yanında olduğunu açıkladı ve en üst düzeyde gidip desteğini ilan etti. Fiili olarak da savaş gemileri, asker ve silah göndererek söylemlerini eylemleriyle teyit etti. İslam ülkeleri ise sadece israil’i kınıyor. İslam ülke liderleri israil’in vahşetini kınama ile yetinmemelidir.
ULUSLARARASI HUKUK
Netenyahu, kabinesi ve soykırım suçunu işleyen işgal kuvvetlerinin yargılanmaları için gerekli hukuki girişimlerde bulunulmalıdır. Türkiye’de de yargılanabilmelerinin önünün açılması için Adalet Bakanlığı tarafından savcılara gerekli izin vermelidir.
Mavi Marmara Dosyası yeniden açılmalı ve yargılanma devam etmelidir.
ABD ve Siyonistlerin yerleşimci olarak isimlendirdikleri işgalci terör çetelerinin uluslararası alanda terör örgütü statüsüne alınması ve yaptıkları terör faaliyetlerine karşı uluslararası mücadele için girişimlerde bulunulmalıdır.
İşgalci Siyonist İsrail’in sahip olduğu nükleer tesislerin hızlı bir şekilde uluslararası denetime açılması sağlanmalıdır. Bütün dünyaya meydan okuyarak soykırım suçunu kameralar önünde pervasızca işlemeye devam eden siyonistlere karşı ellerinde bulundurdukları nükleer silahlar nedeniyle bütün yaptırımlar devreye alınmalıdır.
Siyonizm ve Siyonistlerin bölge barışının önündeki en büyük engel ve dünya barışına büyük bir tehdit oldukları ısrarla işlenmelidir. Bu ısrar Siyonizm en tehlikeli terör örgütü olarak kabul edilmesine kadar devam ettirilmelidir.