Mehmet GÖKTAŞ
İçkiye müdahele, laikliğe müdaheledir
Daha önce de söyledim ve söylemeye devam edeceğim; Bu ülkeye egemen olan rejimin üzerine oturduğu en önemli sütun alkoldür, çıplaklıktır, yani örtüsüzlüktür.
Her ne kadar ülkenin anayasasında açıkça belirtilmese de, rejimi doğrudan sahiplenen CHP gibi partilerin ve diğer birtakım kuruluşların ilkelerinde ve tüzüklerinde açıkça bu şekilde yazılı olmasa da, fiiliyatta, gerçek hayatta bu rejimin en kalın çizgilerinin, olmazsa olmazlarının alkol olduğunu, örtüsüzlük olduğunu hemen fark ediyoruz.
Rejimi bizzat temsil eden, devleti gerçek anlamda elinde bulunduran üst düzey askeri ve sivil bürokratların alkol almaları, laikliğin hayatta pratize edilmesidir, eyleme dönüşmesidir, şekil A"da görüldüğü üzere bizzat gösterilmesidir, laikliğin bir gereğidir, hatta laikliğin mevcudiyetinin ispatıdır.
Hatırlayabildiğiniz kadar geriye gidin ve şöyle bir gözünüzün önüne getirmeye çalışın; Bu ülkenin kaderiyle ilgili en önemli toplantılarda, genel kurullarda, kokteyllerde, resepsiyonlarda, bu ülkeye laikliğin egemen olduğunu, kendilerinin laik bireyler olduğunu, bu ülkenin laik bir ülke olduğunu en belirgin bir şekilde göstermenin ilk ve en pratik yolu, orada içki içmektir, kadeh kaldırmaktır.
Milli eğitim ne kadar milli ise, milli kurumlar ne kadar milli ise, alkol ve özellikle rakı da o kadar millidir.
Hatırlayın, birkaç yıl önce Yargıtay Başsavcısı, ülkedeki alkol tüketiminin azalmasını rejim için bir tehdit olarak görüyor ve buna sebep olduğunu iddia ettiği Ak Parti"nin kapatılmasını da delil olarak göstermişti.
Bazılarımız bunu yadırgıyor ve bu kadar da olmaz diyor. Fakat adam aslında kendisine göre doğru olan bir şey yapıyor. Çünkü o da biliyor ki, alkol bu rejimin en kalın sütunlarından birisidir.
Bütün bu söylediklerimi aşırı buluyorsanız, böyle olmadığını iddia ediyorsanız, o halde yiğitseniz, bu duruma bir müdahale edin de görelim.
Evet, alkole müdahale, laikliğe müdahaledir, dolayısıyla rejime müdahaledir. Rejimi temellerinden yıkmaya teşebbüstür.
Laik kesim bu şekilde iman ettiği için Topkapı olayını bu çizgiye çekmek istiyor.
Müslüman kesime gelince: Aynı şekilde onların da kendilerine göre kırmızı çizgileri vardır, yazılı olsun veya olmasın.
İslami açıdan isabetli olsun veya olmasın, Müslüman kesimin gözünde Topkapı sarayının kutsallığı, rast gele bir camiden hiç de geri kalmaz.
Siz buna bir de tarihi hamasetimizi de eklerseniz, yani Osmanlıyı sevmeyen, felsefelerini Osmanlı düşmanlığı üzerine kuran bu laik kesimin, Osmanlı"yı temsil eden Topkapı sarayında şarap şov yapmaları, orada egemenlik ilanı ve bir nevi işgal olarak algılanmaktadır.
Açık konuşalım, "kamusal alan" icadını ve bu çerçevede yapılan tartışmaları göz önünde bulundurursanız, bu ülkede taraflar ciddi bir egemenlik mücadelesi vermektedir. Bu mücadele de, genellikle alkol ve örtü üzerinden yapılmaktadır.
Yoksa, bu topraklarda tarih boyunca ciddi bir şekilde içki yasağı uygulanmamış, buna Selçuklu ve Osmanlı dönemleri de dâhildir. Onun içindir ki, Dördüncü Murat"ın başarıya ulaşmayan uygulamaları, bu da neyin nesidir diye dikkat çekmiştir.
Yani bireysel olarak isteyen istediği gibi zıkkımlanmış, tazakkum eylemiştir ve kimse de karışmamıştır.
Topkapı olayı, birilerinin içkisine müdahele meselesi değil, bir kırmızı çizgi ihlalidir. Laik kesimin kendi sarhoş rejimlerinin sınırlarını genişletme, müslümanca bir alanı işgal teşebbüsüdür.
Doğru Haber