İbrahim Karagül
Türkiye'den Doğu'ya bakmak mümkün mü?
Krizlerin Doğu'ya kaydığını, Avrasya Fay Hattı'ndaki kırılmaların İran ve ötesine doğru ilerlediğini, önümüzdeki dönemde İran'dan Çin Seddi'ne kadar olan bölgede yoğun gerilimler yaşanabileceğini, bu kuşaktaki hemen bütün zaaf alanlarının tahrik edileceğini, küllenmeye yüz tutmuş anlaşmazlıkların canlanacağını, etnik çatışmaların çıkacağını, dünyanın dikkatinin bu kuşak üzerine yoğunlaşacağını, Türkiye'nin güneyi kadar doğusuna da dikkatle bakmaya başlaması gerektiğini yazıp duruyoruz.
Irak'ta kriz yerini yeniden yapılanmaya bırakırken, ABD, İsrail ve müttefiklerinin ilgisi İran'a, Pakistan-Afganistan'a yoğunlaşırken, Çin, Rusya ve Hindistan'ı merkeze alacak ve farklılıkların çatışmaya dönüştürülmesi olarak kendini gösterecek istikrarsızlıklara yatırım yapılıyor sanki. Bilinen ve şimdiye kadar çözülemeyen sorunlara yenilerinin eklendiğini göreceğiz. Son yirmi yıldır istikrarlı bir şekilde büyüyen, güçlenen, küresel etkisini artıran Asya'nın Ortadoğu benzeri sıkıntılarla yüzleşme vakti gelmiş gibi. Büyüme ve zenginleşme ile üstü örtülen sorunlar patlamaya başladı. Bunun en son örneği Doğu Türkistan oldu.
Bazıları, Doğu Türkistan'daki olaylarla ilgili yazılarımı "ayaklanmayı CIA çıkardı" düşüncesinde olduğu şeklinde algılamış. Öyle değildi. Olayların bütün boyutlarını ayrı ayrı değerlendirmeye, tespitleri aktarmaya çalıştım sadece. "Haklı davanın istismar edilerek, zaaflar üzerinden strateji uygulama" yöntemine de dikkat çektim. Çünkü bunun sayısız örneklerini gördük ve hâlâ görüyoruz. Pekin'in Doğu Türkistan'a uyguladığı sistematik kıyımın tartışılacak bir yanı yok. Yeryüzünün en acı kıyımlarından biri bu. Ama merkez güçler arasındaki mücadelede zaafların nasıl kullanıldığına da özellikle dikkat etmek lazım.
Batılı düşüncenin Soğuk Savaş sonrası keşfettiği "uluslararası terörizm", "İslam-terörizm" kavramlarının Rusya ve Çin tarafından nasıl sahiplenildiğini çok iyi biliyoruz. Kendi güvenlikleri için tehdit gördükleri her olayı "terör" kavramı içine sokup kendilerince müdahaleye meşruiyet kazandırdıklarını biliyoruz. Rusya için Çeçenistan böyle. Hindistan için Keşmir böyle. Çin için Doğu Türkistan böyle. Türkiye bile, bir zamanlar bu üç ülkeyle özel ilişkisinin hatırına üç sorunu da terör kavramı içine almıştı.
Çin Etnik İşler Komisyonu Başkanı, Doğu Türkistan olayları sonrası hazırladığı raporda, ayaklanmanın amacının "bağımsızlık" olduğunu açıkladı. Şimdi, ABD'nin ve Avrupalı ülkelerin daha önce çıkardıkları "terörle mücadele yasaları"na benzer bir yasa çıkarmaya hazırlanıyorlar. Çin için en büyük "terörle mücadele" alanı Doğu Türkistan. Ama bu kavramı dünyaya kanıksatan ABD ve genel anlamıyla Batı değil miydi? Bir yandan bunu yapıp diğer yandan Uygurlar'ın acılarını paylaşmış görünüyorlar. Ne büyük sahtekarlık! Paylaştıkları bu insanların acıları değil, bölgeye yönelik hesapları için bu acıyı kullanıyorlar sadece!
Rusya ve Çin, ortak güvenlik kaygısına karşı ortak tatbikat yapıyor. "Barış Misyonu 2009" tatbikatının amacı şu an için Doğu Türkistan ve Rusya'yı rahatsız edebilecek etnik ve dini meseleler. Açıkça Müslümanları hedefe alan bir tatbikat bu. Öyleyse, yakın gelecekte Asya kıtasında, Müslümanların merkezinde yer alacağı ciddi gerilimler bekleniyor demektir. Bölgenin üç ülkesi, Müslüman azınlıklara karşı sertleşecek demektir. Buna hayır derken, Batılı ülkelerin de kendi hesaplarını Müslüman azınlıkları kullanarak yürütmesine de kesinlikle hayır dememiz gerekiyor.
Ciddi endişe içindeyiz. İran, Hindistan, Pakistan, Çin ve genel anlamıyla bölgede, Müslüman topluluklar üzerinden büyük hesaplar planlanırken, onlar ateşe atılırken, merkez güçlerin çatışmasına meze yapılırken bizim hamasi tepkilerin ötesinde bir bakış geliştirmemiz gerekiyor. Bu tür tezgahlara yem olanları uyarmak, buna gönüllü olanlara karşı durmak gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta İsrail savaş gemileri, Mısır'ın onayı ile Süveyş Kanalı'ndan Kızıldeniz'e geçti. Daha önce de nükleer denizaltılar aynı yoldan geçmişti. Batılı kaynaklar, bu hazırlığın İran'la bağlantısı olduğunu haber veriyor. Aynı dönemde ABD'nin İran'a karşı tutumu sertleşiyor. Aynı dönemde Pakistan-Afganistan'da saldırılar yoğunlaşıyor. Aynı dönemde Pakistan-Endonezya gibi ülkelerde terör saldırıları tırmanıyor. Aynı dönemde Rusya ve Çin, Müslüman azınlıkları kontrol altında tutma yolunda ortaklıklar kuruyor.
Israrla dikkat çekmek istiyorum: Avrasya'nın doğu kanadı ilk kez bu şekilde hareketleniyor. Birkaç yıl önce Ortadoğu için konuştuğumuz şeyleri bundan sonra Orta ve Güney Asya için konuşuyor olacağız. Bu hazırlık döneminde, olayları, söylemleri, politikaları bir başka dikkatle izlemekte fayda var.
Ortadoğu'da, Afrika'da bizim üzerimizden oynanan bu oyunun Asya'da tekrarlanmasına hep birlikte karşı duralım. Bunu yapabiliriz"
Yeni Şafak