Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

‘İnançların kutsalı’na karşı, ‘laik kutsal’ üretme çabası

Bizdeki laikliğin asıl vatanı Fransa’dır ve 1789- Fransız İhtilali’nin bir ortaya çıkardığı bir, ‘dinsizliğin güç gösterisi’dir. Bizdekiler de onu zâten öyle olduğu için benimsemişlerdir. Ancak, kopyalar, aslî nüshayı bile geride bırakmışlardır. 

Sadece kendi hayatımızdaki laik uygulamalara baktığımızda bile laikliğin / ‘la?cism’in ne menem bir muğlak terim ve kavram olduğunu anlayabiliriz.

Ayrıca, her terim’in, kendi kültür atmosferi içinde taşıdığı mânâ ile, başka bir kültür atmosferine taşındığında, birbirinden tamamen ilgisiz ve hattâ zıd mânâlar oluşacağı açıktır.

İslam’da çok ayrı bir yeri olan ‘cihad’ teriminin, İslamdışı dünyaların değerlendirmelerinde çarpıtılmasında olduğu üzere..

***

Şunu bir kez daha gördük ki, Fransız İhtilali günlerinde, sadece Kilise’nin tahakkümüne değil, her türlü ‘kutsal’a karşı çıkmak üzere ortaya çıkan bu ideoloji, bugün kendisini bir ‘laik kutsal’ halinde, bir ‘laiklik dini’ halinde dayatmaya hâlâ da çalışmaktadır ülkemizde..

Bu dayatmada, Stalinvarî kurşun asker modeli tek tip bir nesil yetiştirmeyi hedefleyen ve bir asra yaklaşan katı totaliter-kemalist- müdahaleci uygulamadan sonra, bugün, içinin 90 yıl öncelerdeki anlayıştan boşaltılacağı korkusuna gelinmiş olmasının da rolü vardır, elbette..

Onun için, birilerinin ‘din’ine, ‘kutsal’ına dokunuluyormuş gibi küfürlü tepkiler veriyorlar. Ki, o şerefsiz’lerin küfürlerini, ‘örnek olsun’ diye bile tekrarlamaktan teeddüb ediyoruz. Çünkü, köpek bizi ısırdığı zaman, biz de köpeği ısıramayız.

***

İlginç olan şu ki, 90 yıllık o katı laik uygulamanın şampiyonları, bugün, laiklikten bir ‘güzellik heykeli’ yontmaya çalışıyorlar ama, tam bir kuzu postuna bürünmüş kurtları andırıyorlar.

İşbu ‘taife-i laicus’un neler yaptığını milletimiz en derin acılarla yaşadı.

Kitabıyla, ezanıyla, alfabesiyle oynandığını, müslüman hanımların giyimlerine bile müdahale edildiğini ve halkın kesin doğru olduğuna inandığı değerlerine savaş açıldığını, inanmadığı ve yabancı kültür ve inançların doğrularına dayalı hukuk sistemlerine geçildiğini müslüman halkımız  90-100 yıl boyunca gördü ve bu uğurda ağır bedeller ödedi. Kimileri dârağaçlarında, kimileri zindanlarda ve sürgünlerde eritildi; onmilyonlarca insan ise ruhları katledilmiş, ölü canlar haline hale getirildi.

Daha birkaç yıl öncesinde, Başbakan Erdoğan bile, refikasıyla, bir askerî hastanede bir hasta ziyaretine gitmek istendiğinde, hanımı, sırf örtülü diye içeriye alınmamıştı.

Yüzbinlerce kızımız üniversite kapılarından coplanarak uzaklaştırılmıştı.

Anayasa Mahkemesi ve Danıştay gibi ‘yüce yargı’ (!) kurumları, müslüman kızların ‘örtüleriyle üniversitelere girmelerinin laik cumhuriyete karşı bir eylemli kalkışma olacağı’na hükmetmişti.

***

Merve Kavakçı,  Meclis’ten ve henüz 17 sene önce niçin atılmıştı? Onun, inancının gereğince örtünmesinden dolayı, ‘devlete meydan okuduğu’ vehmine kapılarak, ‘Burası devlete meydan okuma yeri değildir, bu kadına haddini bildirin!’ diye tepinen kişi, o dönemin başbakanı değil miydi? Bir takım özgürlüklerin kısmen de olsa tanınması için yapılan kanun değişikliklerini iptal ettirmek için hemen Anayasa Mahkemesi’ne koşanların başında da bugün cici laiklik mavalı okuyan Bay KK ve selefleri gelmiyor muydu?

Bütün bunlardan sonra, laisizmin çok cici bir kavram olduğuna inanacağız öyle mi?

Bizim toplumumuzun balık hâfızalı olduğunu bu laik kafalılara kim söylemiş ki?

İntikam peşinde değiliz ama yapılanları da unutmayacağız.

***

Başka inançlara zorlama uygulamayan laiklik mi; yoksa, 14 asır önce, ‘Laikrahe fi’d-dîn..’ (Dinde zorlama yoktur..) hükmünü bildiren İslam mı?

stargazete

Bu yazı toplam 836 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar