Ahmet Taşgetiren
İnsanların tost olmasına razı olmayız
Başbakan basınla bir arada.
Çinli yetkililerle görüşmeleri ve gelişmeleri anlattıktan sonra Suriye ile sınır gerilimine geliyor konu.
Sorular da tabii olarak o alanda yoğunlaşıyor.
İlk soru benden:
-Acaba Suriye işi Türkiye'nin üzerine mi kalıyor?
Başbakan, 900 kilometrelik sınır ve akraba topluluk gerekçesinden yola çıkarak, Suriye'ye ilgisiz kalınamayacağının altını çiziyor öncelikle.
-Şu anda 25 bin insan var Türkiye'ye sığınan... Bu rakam 100 bine doğru giderse, insanlar "Türkiye bizi niye kurtarmıyor" diye çığlık atarsa ne olacak?
Bu soruyu bizzat Başbakan soruyor ve cevabı net:
-Bunları duymazlık edemeyiz. Sınırları kapatıp insanların tost olmasına razı olmayız.
Peki bu ne demek?
-Değerlendirme yapıp gereken adımları atacağız.
Peki bu ne demek?
-Bu, Suriye meselesini masaya yatıracağız, demek.
Tabii bu da açık değil.
Başbakan "Bağcı ile işimiz yok bizim" diyor. Yani kimseyi dövmeye niyetli değiliz. Ama ortada bir insanlık sorunu var.
-Kofi Annan'ın verdiği süre bugün sona eriyor, diyor Başbakan. "Bu iş öyle, şuradan çektiğin orduyu şuraya yöneltmekle olmaz" diyor.
-Suriye rejimi bizi son hamleye zorlamasın sözü de Başbakan'a ait.
Türkiye hükümeti, denebilir ki, Suriye'deki insanlık meselesini tek başına dünyaya anlatmaya ve insanlık sorununun çözümü için çaba göstermeye çalışıyor.
Çin'deki temaslarda belli bir ilerleme kaydedilmiş. Rusya ile görüşülüyor. Başbakan her iki ülkede tutum değişiklikleri olduğunu bildirdi. Çin devlet başkanı ve başkan yardımcısı ile de bu konu gündeme gelecekmiş. Lavrov ve Putin, "Birlikte çalışalım" demiş. G-8'de bu konu anlatılacak muhtemelen Davutoğlu'nun iştiraki ile...
Başbakan birçok ülke için "Suriye'de ne olup bittiğinin farkında değiller" değerlendirmesini yapıyor.
Başbakan BM'yi ısrarla göreve çağırıyor.
-Asli görev BM'nin, diyor.
Cuma günü, yani buradan Türkiye'ye döndükten, Bangladeş Başbakanı ile görüştükten sonra cuma günü Suudi Arabistan'a gidecek.
Başbakan son söz olarak yüreğinin sesini dillendiriyor:
-Hak yerini bulacaktır. Zulüm ile abad olunmaz!
Başbakan'ın konuşmasında, İran konusunda serzeniş hissediliyor. Belli ki Suriye problemin ana kaynağı. "P5+1'in İstanbul'da toplanmasını bizzat dini lider istemişti" diyor Başbakan.
Anlaşılıyor ki Başbakan'ın İran'la ilgili sözleri orada sıkıntıya yol açmış. Başbakan;
-Kendi dilimde konuştum diyor o konuda...
Evet, Tayyip Erdoğan'a has bir diplomasi dili var. Bir anlamda "Dobra dobra dil o" denebilir.
İlişkileri tamir
Bugün yarın buralardayız. Çarşamba gecesi dönüyoruz. Türk heyeti Çin ile 24 milyar dolarlık ticaret hacmimizde sadece 4 milyar dolar tutan ve çoğunluğu bor ve mermer ihracını kapsayan Türkiye ihracatının ve çeşitliliğin artması, Çinli işadamlarının Türkiye'ye yatırım yapmalarının sağlanması gibi alanlarda emek sarf ediyor.
Uzunca bir süredir burada faaliyet gösteren Türk işadamları, Çin ile daha çok ilgilenmek gerektiğinin altını çiziyorlar. Türk-Çin Sanayici İşadamları Derneği Eş Başkanı Levent Oğuz, bu noktada Çin'de eğitim gören Türk öğrencilere özel ilgi gösterdiklerini söyledi bana. Böyle felsefe, uluslararası ilişkiler alanında doktora, yüksek lisans seviyesinde eğitim gören, tez yazacak seviyede Çince öğrenmiş birçok öğrenci ile tanıştım Pekin'de...
Son olarak şunu not edeyim:
Başbakan'ın gezisinin, Çinliler tarafından, 2009 olaylarından sonra sıkıntıya giren ilişkileri yeniden iyileştirme yolunda önemli bir merhale olarak görüldüğü yansıyor medyaya.
Ayrıca Başbakan'ın gezisinin, Uygurlar nezdinde de büyük sevinç doğurduğunu öğrendim Türkiye'de yaşayan Uygur kökenli işadamlarından.
bugün